04 Ekim 2015 04:31

Şapkayı önümüze koymanın zamanı

Ahmet Hakan’a yapılan saldırıya dakikalarca yer veren haber kanalları DİHA baskınını görseydi muhalif medyaya yapılan sansürden haberdar etseydi, bölgede ‘boğazı kesilmekle’ tehdit edilen gazetecilere sahip çıksaydı... Tehdit edene, boy gösterene sopa sallayana ‘orada dur’ deseydi... Ahmet Hakan saldırıya uğrar mıydı?

Paylaş

Çağrı SARI

“Saldırı oldu, gazeteye gidiyorsunuz. Aranıyorsunuz hastaneye gidiyorsunuz. Gazeteci olarak vaktimi böyle mi geçireceğim?” diyor Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Ahmet Hakan’a yapılan saldırının ardından. Gazeteciler için en zor olanı “Tehdit alıyorum, haber yapamıyorum” demek olsa gerek ama daha zor olanı sesini “arkadaşına” duyuramamak...

Geçtiğimiz hafta boyu onlarca basın özgürlüğü ihlali yaşandı. Üstelik artık sopa aba altından falan da gösterilmiyor. Tehdit ise fiiliyata dönüşüyor. Köşe yazarının başka bir köşe yazarını, milletvekilinin gazeteciyi, Cumhurbaşkanının medya holding patronunu, hükümet temsilcisinin muhalif medyayı hedef aldığı garip günlerden geçiyoruz. Üstelik bütün bunlar AKP’nin önceki dönem sözcülerinden Bülent Arınç’ın söylediği gibi ‘rüya’ falan da değil...

‘Havuz medyası’ da manşetlerinden Cumhurbaşkanı ise dilinden düşürmüyor son dönemlerde Doğan medyasını. Ancak en dikkat çekici yazı Star gazetesi yazarı Cem Küçük’ün 9 Eylül’de yazdığı köşe yazısı oldu. “Şizofrenik ve PKK’lı bir hırsız portresi: Ahmet Hakan” başlıklı yazısında Cem Küçük’ün “İstersek seni sinek gibi ezeriz” ifadesi bu saldırıya “geliyorum” dedi. Memleketin en tepesindeki ismin medyayı hedef almasına yıllardır alıştık, alıştırıldık da canlı yayında tehdit etmesinden hemen sonra bir gazeteye (Hürriyet) baskın yapılması çok alışıldık bir iş değil...

KÜÇÜK’ÜN TEHDİTLERİNE DEVAM ETMESİNE İZİN VERİLDİ

Bir gazeteci, Cem Küçük tarafından ölümle tehdit edildi, Cem Küçük yazmaya ve tehdit etmeye devam etti. Yelpazeyi açtı Küçük... Nevşin Mengü, Ezgi Başaran, Mirgün Cabas ve Şirin Payzın için de “Bu ülke üç beş tane müptezelin elinde oyuncak değildir. Yularını dışarısının tuttuğu bu gruplar yaptıklarının bedelini er ya da geç ödeyecekler” ifadesini kullandı. ‘Bedelini ödemek’... Erdoğan’ı hicveden, eleştiren bir çok insana hakaret davası açan savcılar Küçük’ün tehditlerini görmezden geldi.  
Bir gazeteci, işinin başından kalkıp evinin yolunu tuttuğunda, ‘bir gece ansızın’ mafya kılıklılar tarafından saldırıya uğradı. Aralarından üçü AKP’li çıktı. Ne tesadüf! Hürriyet gazetesini basan Boynukalın da AKP’li bir vekildi. Cumhurbaşkanı bir medya organına had bildiriyor... AKP’li vekil Hürriyet’i basıyor... AKP üyeleri gazeteci dövüyor...

488 GAZETECİ SALDIRIYA UĞRADI DUYDUNUZ MU?

Ahmet Hakan saldırıya uğrayan ilk gazeteci değil. RSF Türkiye temsilci Erol Önderoğlu Türkiye’de 2010’dan beri 488 gazetecinin saldırıya uğradığını yazdı Twitter hesabından ve şöyle dedi: “Yargı azmettiriciyle uğraşmadığından ezici çoğunluğu cezasız kaldı”... Evet Türkiye’de gazeteciler saldırıya uğruyor, baskı görüyor ve bütün bu tehditler cezasız kalıyor. Azmettiricilerse nedense ‘bulunamıyor.’
Önüne geleni tehdit eden, hoşlanmadığına küstahça davranan, yığınları galeyana getirtip nefret körükleyen, demokrasinin kırıntılarına dahi tahammül edemeyen bir iktidarımız var. Etrafında, omzunda ceket elinde palası olan da var, boynunda kravatı elinde kalemi olan da.
Peki biz gazetecilerin elinde ne var? Şapkayı önümüze koymanın zamanı gelmedi mi?
Ahmet Hakan’a yapılan saldırının ardından (Hükümetin kalemşörlerinin geçmiş olsun ‘ama’lı yazılarını ciddiye almıyoruz elbette) neredeyse tüm gazeteler ve köşe yazarları saldırıyı sayfasına, köşesine taşıdı. Kimi dayanışma çağrısı yaptı, kimi bu işin sorumlusunu işaret etti. Küçük de olsa eylemler yapıldı, basının özgür olmadığına işaret edildi.

‘BEN’ MERKEZCİLİK

CNNTürk de çalışanına sahip çıktı. Haber yaptı tepkisini dile getirdi... ‘Ben’ diyerek...
Hükümet tarafından tehdit edilen Doğan medyasının yayın organları, yine hükümet tarafından baskına uğrayan, Dicle Haber Ajansı’nın çalışanlarının gözaltına alınmasını görmezden geldi. Uzunca bir süredir muhalif medya hedef tahtasında. Özellikle 7 Haziran sonrası hükümetin düğmesine bastığı çatışmalar yoğunlaştıkça medya da bundan nasibini alıyor. Bölgede her gün ölümler yaşanırken bu haberleri gündeme taşımak isteyen gazeteciler tehdit ediliyor... Bölgedeki gazeteciler için ‘tehdit’ artık rutin. Zaten sesini duyurmak neredeyse mucize!
Ahmet Hakan’a yapılan saldırıya dakikalarca yer veren haber kanalları DİHA baskınını görseydi muhalif medyaya yapılan sansürden haberdar etseydi, bölgede ‘boğazı kesilmekle’ tehdit edilen gazetecilere sahip çıksaydı... Tehdit edene, boy gösterene sopa sallayana ‘orada dur’ deseydi... Ahmet Hakan böyle kolay saldırıya uğrar mıydı?
Ekim ayı dava ayı. Gazeteciler yaptıkları haberlerden dolayı önce adliyeye gidecek hakim karşısına çıkacak, ardından mesaisine başlayacak... Bu arada ‘büyük’ gazeteler ne yapacak? İşte sorumluluk burada başlıyor... Sadece kendi başlarına bir olay geldiğinde mi ‘basın özgürlüğü’nden bahsedecek? Peki o zaman gazeteciler nasıl güç olacak?

ARINÇLI ‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ’ SAVUNUSU

Hürriyet gazetesi Cuma günü Ahmet Hakan’a yapılan saldırının ardından bir açıklama yayımladı. Basın özgürlüğünün giderek sorunlu olduğunu yazdı. Hatta Arınç’ın “Gazetecilere kendi camialarından, eski-yeni medya patronlarından ya da gazetecilerden tehdit gelmesi ayrı bir facia” sözlerine yer verdi. Arınç’ın kötü rüya sözüne atıf yaparak ‘basın özgürlüğü ve rüya’ başlığını kullandı. ‘Haklı’ dedi Hürriyet Bülent Arınç’a... Haklı...
Hürriyet gazetesi Bülent Arınç’ın, 24 Temmuz’da bir televizyon kanalında katıldığı canlı yayında gazetemiz Evrensel ve Özgür Gündem’i hedef gösterdiğini, “Bunlar suç makinesi. Terör örgütünü övüyorlar” ifadesini ‘unutmuş’ olacak... Ya da biz ‘unuttu’ diyerek masumlaştıralım ve hatırlatalım. Arınç, “Özgür Gündem ve Evrensel’in de içinde olduğu, diğerlerini saymayayım birçok gazete... Bunlar suç makinesi. Bunlara dava açsak cezalara boğulurlar” demişti.
Dün DİHA’ya yapılan operasyon bugün Ahmet Hakan’a yapılan saldırı tek merkezden yapılıyor... Dert aynı düşman belli... Dün hedef gösterenler böyle bir saldırı durumunda samimiyetsiz geçmiş olsun ile geçiştirirler. Sonrasında ‘ama’lı cümleler başlar...
Gazeteciler kendilerine yapılan saldırının ya da hedef göstermenin ardından basın özgürlüğünü hatırlayacaksa, gazetecilere mahkemelerin yolunu aşındırmanın yanı sıra belli ki hastane yolları da düşecek... Mahkemelerin de hastanelerin de ‘sadece’ haberini yapmak dileğiyle.

ÖNCEKİ HABER

Kirpi üreten medya patronu

SONRAKİ HABER

BM'de mülteci pazarlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa