Birleşik Metal İş Sendikası İzmir Kongresinde metal direnişi etkisi
Birleşik Metal-İş Sendikası'nın İzmir Şube Kongresine sendikal demokrasi tartışması damgasını vurdu. Bir grup işyeri temsilcisi ve metal işçisi, 'İşyerlerinin İnisiyatifi, İşçilerin Birliği' başlığıyla hazırladıkları broşürle, sendikadaki bürokratik alışkanlık ve anlayışı eleştirerek, işçi demokrasisinin hakim olduğu bir sendikal anlayış için işçileri birliğe çağırdılar.

Alper TORANER
Renault işçisinin önderlik ettiği metal işçilerinin direnişi ve kazanımları, kuşkusuz son yıllarda sendikal mücadeleyi her yönüyle etkileyecek sonuçlara yol açtı. Sermaye iş birlikçisi Türk Metal bürokrasisine karşı işçilerin ortaya koyduğu sendikal demokrasi talebinin, sadece Türk Metal’le sınırlı bir etki yaratmayacağı açıktı. Nitekim aynı sektörde örgütlü ve son olarak Renault işçilerin örgütlenmeyi seçtikleri DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikasında da görünürde var olan sendikal demokrasinin gerçek içeriğiyle hayata geçmesi tabanda mücadeleci yeni bir sendikal anlayışın tartışmaya açılması gecikmedi.
Birleşik Metal-İş İzmir Şubesi 12. Olağan Genel Kuruluna sendikal demokrasi tartışmasının damgasını vurduğunu söylemek gerçeği ifade etmek olur. Bir grup işyeri temsilcisi ve metal işçisi, “İşyerlerinin İnisiyatifi, İşçilerin Birliği” başlığıyla hazırladıkları broşürle, sendikadaki bürokratik alışkanlık ve anlayışı eleştirerek, işçi demokrasisinin hakim olduğu bir sendikal anlayış için işçileri birliğe çağırdılar.
İŞÇİLERİN ELEŞTİRİ VE ÖNERİLERİ
Nitekim işçilerin başlatmış oldukları bu tartışma, İzmir Şubesinin Genel Kurulunu son dönemlerde gerçekleşen en verimli sendika kongrelerinden birisi olmasını sağladı. Zaman zaman sert tartışmalar ve kişiler üzerinden suçlamalar olsa da, oy verme işleminin sona ermesi gereken saat 17.00’ye doğru hâlâ delegeler konuşma yapıyordu. Yöneticilerin eleştirilere yanıtlarıyla birlikte ancak saat 18.00’e doğru oylamaya geçilebildi. 20’ye yakın delege konuşma yaptı. Konuşan delegelerin önemli bir kısmı mevcut yönetimin, onaylamadıkları sendikal anlayışına eleştiriler getirirken, bazı delegeler de şube yönetimini savunan konuşmalar yaptı. Divan heyetinin delege konuşmalarını engelleyici bir tutum içinde olmadıklarını buradan teslim etmek gerek.
İşçilerin öne çıkan eleştiri ve önerileri şunlardı:
Renault işçisinin, hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde, sendikayı, işvereni ve kolluk güçlerini karşılarına alarak sonuç alıncaya kadar üretimden gelen güçlerini kullandıkları vurgulanarak, MESS grevinde Bakanlar Kurulunun yasaklama kararı karşısında tabanın iradesinin hiçe sayılarak grev pankartının indirilmesi ve işbaşı yaptırılması eleştirildi. Metal direnişinde sendikanın işçi hareketinin gerisinde kaldığı vurgulandı.
Yine Renault işçisinin birliğinin garantisi olan işyeri komitelerinin önemi vurgulanarak bütün işyerlerinde seçimlerle belirlenmiş işyeri komitelerinin örgütlenme ve mücadelenin dayanakları olacağı tabanın iradesinin ancak bu şekilde hayata geçirilebileceği delegelerce anlatıldı.
Sendikada her konuda şeffaf olunması gerektiği, işverenlerle yapılan görüşmelerde de buna riayet edilmesi, aksi durumda sendikacılara güvenin ortadan kalkacağı delege konuşmalarında öne çıkan yönlerden biriydi.
ÇARŞAF LİSTE ÖNERİSİ OYLANMADI
Kongrelerin sadece seçimlerin yapılıp yönetimlerin belirlendiği süreçler olmaması gerektiği, aksine son dört yılda işyerlerinde, sektörde ve ülkede yaşanan gelişmelerin irdelendiği, doğruların ve yanlışların tartışıldığı, önümüzdeki dönem için mücadele kararlarının alındığı organlar olması gerektiği birçok konuşmada dile getirildi. Karar önergelerinin görüşülmesinin gündem maddelerine eklenmesine ilişkin önergenin reddedilmesi üzerine Schneider işçisi bir delegenin, “Önümüzdeki döneme ilişkin kararlar almayacaksak, ne gerek var bütün bu konuşmalara. Direk seçimleri yapın olsun bitsin” serzenişi işçilerden alkış aldı.
Mevcut yönetimin hazırladığı “Seçimlere blok listeyle gidilmesi” önergesi, üzerine hiçbir konuşma yaptırılmadan oylanarak kabul edildi. Buna karşın seçimlere çarşaf listeyle gidilmesi önergesi okunup oylanmadı. Birçok delege, “blok liste”nin işçileri kamplaştıracağı, aday olmak isteyen ya da her iki listeden de adaylara oy vermek isteyenlerin önünün kesildiğini kürsüde yaptığı konuşmada vurguladı.
İki delegenin adaylığı engellendi, iki delegenin bu iki liste dışında bağımsız olarak yaptıkları adaylık başvuruları da ‘blok liste’ kararı gerekçe gösterilerek kabul edilmedi. Blok listenin antidemokratikliğini çarpıcı olarak açığa çıkartan liste dışı adaylık başvurusu yapan 2 işçi adaylık başvurularının kabul edilmeyerek seçilme hakkının gasbedilmesini tutanaklara işleterek gerekirse mahkeme yoluyla haklarını arayacaklarını dile getirdiler.
‘BARIŞ’ DENMEDİ
İşçilerin önemle vurguladıkları bir diğer şey de, görüşlerine etnik kimliklerine vs. göre işçilerin kamplaştırılmaması, sağcı, solcu, Türk, Kürt, Alevi, Sünni diye hiçbir işçinin ayrıştırılmaması, ortak talepler etrafında bütün işçilerin birliğinin gözetilmesiydi. Türk Metal’in Bosch örgütlenmesinde Birleşik Metal-İş’i karalamak için izlediği yöntemi, şube başkanının kendilerine karşı yaptığını, sağcı işçilere bunlar bölücü karalaması yaparken, solcu işçilere bunlar sendikayı MHP’lilere teslim edecekler dediğini dile getirdiler.
Nitekim gerek Şube Başkanı Ali Çeltek’in gerekse de Genel Merkez Yöneticisi Özkan Atar’ın yapmış oldukları konuşmalarda, son dönemlerde yaşanan çatışmalar, AKP Hükümetinin 7 Haziran seçimleri sonrası içeride ve dışarıda savaşa oynayarak tek başına hükümet kurma ‘tek adam’ ‘tek parti’ diktatörlüğüne gitme planlarına karşı sadece “terörün başının ezilmesi”nden bahsetmeleri ama konuşmalarında “barış” kelimesinin bir kez dahi geçmemiş olması düşündürücüydü. DİSK’in de çağrıcılarından olduğu 10 Ekim’de yapılacak olan Barış Mitingi’ne hiç değinilmemesi AKP Hükümetinin ‘Terörün belinin kırılması” konseptine eklemlenildiğinin göstergesiydi kanımca.
'MÜDÜRÜ ARAYIP İŞTEN ATTIR DEDİN'
Şenkaya’dan şube başkanı tarafından attırıldıklarını iddia eden 4 işçi de kongreyi sonuna kadar izlerken, bu iddialarla ilgili ne şube başkanı ne de bu fabrikadan sendika yönetimine giren Özkan Atar bir açıklama yapmadı. Yine Senkromenç baştemsilcisinin şube başkanına isim de vererek, “Bizim fabrikanın müdürünü arayıp şu işçileri işten attır dedin. Bunu merkeze de söyledik. Resmi olarak başvurmamız gerekiyormuş, biz de imza toplayıp merkeze göndereceğiz bakalım ne olacak, söylediklerimin gerçek olduğuna namusum üzerine yemin ederim” demesi işten attırma yöntemi ile baskı altında tutma iddiasını doğrular şekildeydi.
Bu iddialar karşısında şube başkanı ve mevcut yönetimin savunusu, “Sendikaya dışarıdan müdahaleye izin vermeyiz, sendikalar bağımsız olmalıdır” diyerek delegeleri dışarıdan müdahale karşısında kendilerini desteklediğini dile getirdiler. Sınıf partisinin işçiler içerisinde sınıf politikasını ve sınıf sendikacılığı anlayışını etkili kılmak için yürüttüğü çalışmada ileri işçiler ve delegelerle yaptığı görüşmeler sendikanın bağımsızlığına müdahale olarak anlatılırken, bizzat şube başkanının sendikadaki pozisyonunu da kullanarak bir partinin milletvekili aracılığı ile işverenlerini aratıp, müdürlerin delege seçiminde kendisini desteklemesini istemesi, sendikanın esas olarak işverenlerden ve sermaye politikalarından bağımsız olması ilkesiyle nasıl bağdaştırıldığının yanıtı karşılıklı suçlamaya dönüştürülerek geçiştirildi.
Kuşkusuz birçok yönüyle tartışılması gereken, işçi sınıfı hareketi ve hele hele onun motor gücü metal işçileri açısından ön açıcı bir kongre yaşandı. Metal fırtınası sonrası sendikacılar açısından hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, en azından bunu söyleyebiliriz.
Evrensel'i Takip Et