Düzeltmen gitti!
Aydın Çubukçu
Sennur Sezer, her zaman işçi sınıfının içinden gelmekle övündü. Yazarken, çalışırken, konuşurken sınıfının bütün ileri özelliklerinin onda ışıdığını görebilirdiniz.
Şairliği, araştırmacılığı, yazarlığı her zaman olağanüstü birikimini yansıtır, süzmeden, yontmadan, inceltmeden, güzelleştirmeden tek bir cümle kurmazdı. Sözün de işçisiydi.
Hayat hikayesinde, pek çok dergi ve gazetede düzeltmenlik yaptığı yazılıdır. Yayımcılığın belki de en güç, en fazla bilgi ve dikkat gerektiren bu dalında harcadığı emek, onun bütün ilişkilerini kapsar gibiydi. O, hayatta da bir düzeltmendi!
Bir partili aydın olarak kurduğu bütün ilişkilerinde, işçilerle, gençlerle, kadınlarla ya da aydınlarla konuşurken, onun bu özelliği hemen öne çıkardı. Eksikliklere, yanlışlara, bilgisizce yapılmış, yazılmış her şeye yoğunlaştırdığı dikkatini, çekincesiz bir eleştiri silahı halinde kullanmaktan asla geri durmazdı.
Son günleri olduğunu asla bilemezdik! Ama düne kadar, ülkeden ve bölgeden yükselen kan ve barut kokusuna, adaletsizliğe ve cahilliğe yönelmiş öfkesini, bütün hastalıklarına rağmen yüksek sesle haykırmaya devam ediyordu.
Şimdi yanımızda yok artık. Büyük eksikliğini her alanda duyumsayacağız.
Fakat söz sana Sennur, o çok sevdiğin türküde söylendiği gibi, sabahı sahipsiz bırakmayacağız…
İşimizi çok daha dikkatli yapacağız…
Sen olsaydın neyimizi beğenmezdin diye her adımımızda tekrar tekrar düşüneceğiz.
Düzeltmenimiz olmaya, düşüncelerinle, sınıf duyarlılığınla, engin bilginle devam edeceksin.