İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın
Özgün E. BULUT
Şu günler için abartmadan kullanılacak sözcük ne olabilir? “Abluka” mı, “Endişe” mi, “Kaybolan insanlık” mı, “Barbarlık” mı, “Vicdansızlık” mı, “Vahşet” mi, “Utanç” mı? Bugünleri ne anlatabilir? Suruç’tan gelmemiş miydik buralara? Sorular sorular… Öyleyse Suruç tanığı Loren Elva’ın sözüyle konuşmak gerekmez mi? “İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın.” Geldiğimiz yer, aradığımız sözcükler Loren’in ağzından dökülenlerdir. Bugünlerin tarihi ancak bu sözlerle anlatılabilir. Gerisi fazlalık ve dolambaçlı bir aktarımdan başka bir şey değildir.
Rezilce bir karanlıktan geçiyor ülke. Aptalca bir güçten, gözü dönmüşlükten, vandallıktan beslenen, hakaretin ve küfrün megafonlarla yayıldığı bir durumdan söz ediyoruz. Kamu düzeni denilen buysa, böyle sağlanıyorsa bu düzen, berbat bir kokunun içinde olduğumuzu hiç mi hiç unutmayalım. Bu koku yarın, öbür gün büyür ve dağılır. O nedenle kimse rahat uyumamalı. Rüyasında bile oluşturulmak istenen‘fiili durum’ un yarattığı kargaşayı, yerleştirilmeye çalışılan korkuyu görmeli.
Uğur Kaymaz 12 yaşında bir çocuktu. Yaşından çok mermi çıkmıştı vücudundan ve bedeninin üzerine kalaşnikof yerleştirilmişti. Susmuştuk. Ali İsmail Korkmaz 19’undaydı. Sopalarla canına kıyılan ve münferit olan bir ölüm diye kayıtlara geçmişti. Hatta arkadaşları bile dövüp atmış olabilirdi onu. Yine susmuştuk. Berkin Elvan 14 yaşındaydı ve ekmek almaya gidiyordu. Annesi tarafından mezarına konulan bilyeler bile suç olmuştu. Daha susmuştuk. Roboki ise sıradan, basit, olması gereken müdahalelerdendi ve yapılması gerekiyordu. Devletin haklar çizelgesine bakıldığında bunlar ‘terörist faaliyetlerdi ve müdahale meşru idi. Hep susmuştuk.
Hacı Lokman Birlik, şiddetin kanıksandığı, sesin çıkmadığı, halkın yasaklarla sokağa çıkmamasının garipsenmediği, ‘ah’ bile denmediği böyle zamanlarda vuruldu. Onun bedeni de yaşı kadar mermi ile doluydu. Sonbahara düşen bu sessizlikle kalbimizi bırakmıyor muyuz biraz? Çiçekleri kurutmuyor muyuz? Vahşetin işkence diline teslim olup, toprağı kuraklaştırmıyor muyuz? Sahi biz hangi ara böyle tövbe ettik ve küfürlere vicdanımızı teslim ettik! Sahi biz hangi ara bir bedenin parçalanmasına kayıtsız kalıp, imandan uzaklaştık! Sahi biz hangi ara bu kadar değer yitimi yaşadık!
O fotoğrafa, gülen o yüze iyi bakılmalı. O gülüşlerin dokunduğu yer, umut bahçemize düşen annenin ışığından başka bir şey değil. Bir gülüşe düşman olmak çığlık büyütmekten başka bir işe yaramaz. Bir gülüşe kurşun sıkmakla hiçbir yer fethedilmez. Bir gülüşü sürüklemek tanrı katında kabul görmez. Bir gülüşe ip takmak uzun bir gölgeyi kısaltmaz. Bir gülüşü eksiltmek, evde bekleyen çocuğun avucundaki güvercine kan olarak düşer ve çocuğu utandırır.
Hacı Lokman Birlik’in ikinci adından dolayı aklıma bir mesele geldi. Nerede, ne zaman okuduğumu anımsamıyorum. O nedenle kaynak gösteremiyorum. Mesele Lokman Hekim ve Davud peygamber arasında geçmekte ve şöyledir. Davud peygamber, Lokman Hekim’den bir koyun kesmesini ister ve ona: “En iyi yerinden iki parça et getir” diye söyler. Lokman Hekim de denileni yapar ve koyunun yüreği ile dilini getirir. Zaman akar, zaman geçer, başka bir gün de yine koyun kesmesini ve en kötü iki yerini getirmesini söyler bu kez de. Lokman Hekim tekrar koyunun yüreğini ve dilini getirir ona. Davud peygamber aynı şeyi görünce: “Senden en iyi yerini isteyince de bunları getirmiştin” diye çıkışır. Lokman Hekim bu çıkışmayı şöyle yanıtlar: “Eğer iyilik için kullanılırsa yürekten ve dilden daha iyi ne olabilir ki” der. Ardından devam eder. “Eğer kötülük için kullanıldığında yine yürek ve dilden daha kötüsü yoktur.” Tam da budur Hacı Lokman Birlik’e yapılanların. Onunla ilgili en yakın arkadaşının anlattıklarını dinlemiştim. Oynadığı filmi yöneten, çocukluk arkadaşı. Ömer Çakan, “Dokunup da etkilemediği insan olmamıştır” dedi. İşte dilini ve yüreğini böyle kullanan bir insandır Hacı Lokman Birlik. Bir de ona yapılanlar ve alçakların kullandığı dil. Yüreksizle küfür eder. Anlamazlar. Katiller küfür eder ve cansız bedene saldırılar.
Bu zor zamanlar, bu kirli günler aşılacak. Buna bir şair olarak yürekten inanıyorum. Belki gidenlerimiz olmayacak o zaman artık. Ancak onlar ve onlara yapılanlar unutulmayacak. Bunu söylerken de öfkenin dili ile söylemiyorum. Mazlumların dilinden ve yüreğinden kötülük akmaz. Lokman öyle diyor. Tarih de. Çünkü tarih güzelleri ve mazlumları yaşatıyor. Katiller sürüsü ise o tarihin değersizleri olarak kayboluyorlar.
Evrensel'i Takip Et