Yönetmen arkadaşları Haci'yi anlattı
Şırnak'ta yaralı haldeyken infaz edilen ve ardından cansız bedeni zırhlı aracın arkasında sürüklenen Haci Lokmak Birlik'i kısa filmlerinde rol aldıkları yönetmenler Ömer Çakan ile Bilal Çakay anlattı.

BARK'IN HER ZERRESİNE EMEĞİNİ İLİŞTİRDİ
Ömer ÇAKAN*
Haciyi anlatmak; kalemin, kağıdın ve kelamın maalesef güç yetiremediği bir mesele. Bizim yapmaya çalıştığımız ise küçük de olsa teskin edici bir çaba. Dilimiz döndüğünce...
Haci ile arkadaşlığımız çocukluğumuza yani ilkokul ikinci sınıf yıllarına dayanır. O yıllarda başlayan tanışıklığımız ilerleyen zamanlarda arkadaşlığa, dostluğa ve nihayet yoldaşlığa kadar uzanır. Üniversite yıllarına kadarki sürece kadar hemen her anımız birlikte ve zorluklar karşısında da mümkün mertebe omuz omuza geçti. Haci her zaman kendini bilen, özelde ve genelde olup biten meselelere karşı duyarlı, hiç kimseden hiçbir şeyini esirgemeyen, istisnasız tanıyan herkesin sevdiği, birikimli bir devrimci ve özverili bir yurtseverdi. Onun arkadaşlığından nasiplenen şanslı çoğunluktanım ben de.
Üniversitede Radyo TV ve Sinema okumak üzere Haci’den ve Şırnak’tan ayrılmıştım bir süreliğine. Tabii okul süreci boyunca kesintisiz ve her iletişim kanalını kullanarak irtibat halinde kaldık. Tatillerde zaten görüşüyor ve birlikte vakit geçiriyorduk. Her ayrılıktan sonra yaptığımız buluşmalarda geçen zamanın izini bir anda siliverirdik. Muhabbeti güzel eğlenceli ve doyurucu oldu her zaman. Çünkü her daim okuyarak, gözleyerek heybesini her seferînde daha da doldurarak gelirdi. Okulun son dönemlerinde “BARK” adında bir kısa film projesi hazırladım. Hikayesi bizim Haci’yle ve benzer şeyler yaşamış binlerce insanın ortak hikayesiydi. Boşaltılan köyleri, bu köylerde kalmak için direnen insanları ve bu insanların hayatlarını kolaylaştırmaya çalışan özverili bir genci anlatacaktık. Haci ile paylaştım ve bunu filme çekelim mi diye sordum. Hiç tereddütsüz ‘evet’ dedi. Öyle diyeceğini biliyordum zaten de nezaketen sormuştum işte. Sonra diğer ekip arkadaşlarını da organize edip başlama kararı aldık. Bizden önce Haci ve Peri adında bir diğer değerli arkadaşımız filmin ön hazırlığına çoktan başlamıştı. Sponsorlar, konaklama ve dayanışacak diğer değerli insanlarla görüşme gibi çok önemli konuları halletmişler beraber. Ekip olarak Şırnak’a gittiğimizde her şey hazırdı. Haci bir an bizi yalnız bırakmadı. Filmin her zerresine emeğini iliştirdi. Çekim yaptığımız köydeki insanlarla çok doğru bir iletişim kurdu mesela. Hem de kısa bir sürede. Benden, diğerinden kısaca herkesten çok emeği vardır yani, filmi film yapan insandır. Hem ismini hem cismini koydu ortaya ve sonra da kendini oynadı. Montaj ve diğer aşamalar bittikten sonra filmi Şırnak’a gönderdim. Bizim birlikte bir dernek sürecimiz vardı. Dernek zamanlarında olduğu gibi meydanda bir çadır kurup filmi hep beraber izlemişler. Sonra görüştüğümüzde eksikliği kendinde arayarak “daha iyisi olurdu” diye eleştirisini de yaptı. Tevazu onun özünde vardı.
Kısa bir süre sonra KCK operasyonları kapsamında Haci’yi de aldılar. O zamanlar film festivallere katılıyordu. Ben yazdığım mektupta filmin katıldığı festivalleri ve aldığı geri dönüşleri Haci ile paylaşıyordum. İki yıl süren bir hapis sürecinden daha da donanımlı çıktı ve yapmak istediklerini yapmaya devam etti... “Yılmaz” bir mücadele insanıydı. Tıpkı kendinden önce gülerek gidenler gibi...
* Haci Lokman Birlik’in oynadığı Bark filminin yönetmeni
YILMAZ GÜNEY RUHLU BİR OYUNCU
Bilal ÇAKAY*
Satır satır, kelime kelime, hece hece anlatmak zor, nerden nasıl başlayacağımı bilemiyorum ama belki de en baştan başlamak lazım bazen, en baştan...
2008 yılında çekeceğimiz kısa film için mekan bakarken kuzenim Ömer’in “Bu filmi en rahat Şırnak’ta çekeriz” demesiyle Şırnak’a düştü yolum, sonra ben Şırnak’ta gayet mütevazı bir dernekte (Şırnak gençlik çalışma grubu) tanıdım Haci’yi. Gerçi oraya dernek demek tek başına haksızlık olur çünkü küçücük yer aslında bir kütüphane, bir müzik atölyesi, bir resim kursu... Şırnaklı gençlerin buluştuğu, sanatsal anlamda faaliyetlerin yürütüldüğü bir sığınak... Evet, orada kesişti yollarımız Haci ile demiştim, çekeceğimiz kısa filmin tüm prodüksiyon, konaklama, problemlerinin tamamını orada çalışan değerli insanlar üstlenmişti. İşte onlardan biriydi Haci Lokman Birlik... Ben nedense Haci’yi ilk gördüğümde tavrı ve duruşu bana Yılmaz Güney’i anımsatmıştı, öyle duruyordu çünkü karşımda her haliyle genç bir devrimci vardı. Sanatla olan ilişkisi, özellikle de sinemaya olan ilgisi beni etkilemişti, hatta kısa film çekimlerinde arada birden Haci’ye dönüp bakardım, çünkü inanılmaz bir tipografisi vardı inanın... “Yahu, kamera karşısında acaba nasıl durur?” diye, düşünmüştüm. Sonra, biz kısa filmimizin çekimlerini bitirdik, Mersin’e kurgusunu yapmaya gittim, filmin kurgusunu da tamamladık. O sene aklımda Haci kaldı. Yeni bir senaryo yazdım. Senaryoyu yazarken aklımda o vardı, onu düşünerek bir karakter kaleme aldım. Adı Cemal’di karakterimin. Cemal sokaklarda çöp toplayarak yaşamını sürdürmeye çalışan 1990’lı yıllarda Kürdistan’dan Mersin’e göç etmiş, ailesini savaşta kaybetmiş kimsesiz biriydi. Sokaklarda yaşayarak bir şekilde hayatını sürdürmeye çalışan Cemal’in yolu yine bir başka kimsesizle çakışacaktı. Hikayenin kısaca özeti bu şekilde, hem bu yazıyı yazmama sebebiyet veren olay, kahretsin ki; bu film değil, Haci’nin aramızda olmayışı. Yalnızca onu anlatmak için harcamak istiyorum kelimeleri, heceleri, cümleleri. Senaryoyu yazdıktan hemen sonra Haci’ye gönderdim. Senaryoyu okumuş, bana dönüş yapmıştı. Aramızda geçen sohbet kayıtlarını hâlâ sakladığım için olduğu gibi aktarmak istiyorum;
Bilal: Cané senaryoyu gönderdim. Bana verdiğin, tele ulaşamıyorum, nasılsın haci??
Siyabend Zana: vay saolasın gözüm iyidir tşk edrm sen nasılsın.valla msj atmana çok ama çok sevindim hatırlanmak ne güzel şeymiş hele:)hele senin gibi bir can tarafından hatırlanmak...bu arada 10 ay hapis cezası yedik babo:)
Bilal: canemın, yaw sen bitanemsin haci senin gibi dostlarımın olması bu hayata beni,ayakta tutan şey,ne cezası gülüm,o mahkeme sonuçlandı,cezan kesin onayladın mı ?ya nasıl şey bu dostum kurtuluş yok mu?
Siyabend Zana: saol tşk edrm güzel kardeşim. he valla mahmeke sonuçlandı artık bu ay içinde teblikat kağıdı gelir temhize yollarım ortık ordan çıkacak sonucu bekliyeceğiz.
Bilal: Anladım cané,vılen gelmeye çalış ya, ben bulmuşum yılmaz güneyimi,gel gör devlet izin vermiyor gelsin,gelde kahrolma!
29.10.2009 22:26
“Dijital belleğimde” saklı kalmış bu satırları bulup yeniden okumanın o yaşadığımız acıdan sonra, bana ne kadar çok zor geldiğini anlatamam ama anlatmak zorundayım anlatmak zorundayız. Herkes, tanıyabilsin diye...
Kendi kendime söylendim durdum o gece. “Tüh!, gelemeyecek herhalde Haci” Sonra ne yaptı ne etti geldi. Çünkü, kimseyi yarı yolda bırakmayı sevmezdi. Bir sorumluluk üstlendi mi ne yapar ne eder yerine getirirdi. Öyle de yaptı. Sonra çektik biz o kısa filmi, oyunculuğa karşı muazzam bir yeteneği vardı. Filmi seyreden herkes onun konservatuar mezunu olduğunu sandı. Hatta hiç unutmam film, Manisa da düzenlenen bir kısa film festivalinde yarışıyordu. Bizim filmde yarışma kategorisindeki filmlerden biriydi ama o sene bütün film festivallerinden en iyi film ödülünü alan kısa filmler o festivalde de yarışıyordu. Hiç ümidimiz yoktu yahu o derece, çünkü filmimiz çok düşük prodüksiyonla çekmiştik. Dolayısıyla da teknik sorunları vardı. Ancak Demet Evgar’ın jüri başkanlığı yaptığı o yarışmada filmimiz Yabancı ‘ya en iyi kısa film ödülünü verdiler. Herkes çok şaşırmıştı? “Nasıl yahu,o filme nasıl verirler ödülü?” Feryatları salonda iyiden iyiye kendini hissettiriyordu. Açıkçası biz de şaşkındık, nihayetinde ödüllü filmlerin yarıştığı bir seçkiydi ve biz ödülsüzdük! Ödül törenin ardından sohbet etme imkanı bulduğumuz ,Demet Evgar bize “filminiz burada gösterilen filmler arasından en iyisiydi, çünkü en samimi en sıcak hikaye sizindi. Oyunculuklar ve hikaye çok etkili oldu bu ödüllü almanızda” demişti. Haci’nin sade, doğal, içten oyunculuğuna hayran olmuştu. “O arkadaş konservatuar mezunu değil mi?” bile demişti. Hayır, konservatuar mezunu değildi Haci Lokman Birlik, Yılmaz Güney ruhlu genç bir devrimciydi.
Sonra sonra dostlar, biz Haci ile çok güzel düşler kurduk, hem de çok güzel ulan! Hiç kimsenin kirletemeyeceği kadar güzel düşler, katlettiler o güzel düşleri kuran adamı. Ancak katledemeyecekleri bir şey var, tam da Yılmaz Güney’in dediği gibi “Gülümsüyorum. Çünkü biliyorum ki gülümsemek; dostlarıma karşı sunduğum en iyi ikram, düşmanlarıma karşı da en asil darbedir...” İşte bize kalan bu, Haci’nin o sıcak, o insanı sarıp sarmalayan, insanın yüreğine umut tomurcukları serpiştiren gülüşü. İşte onu asla katledemeyecekler, ASLA!
* Haci Lokman Birlik’in oynadığı “Yabancı” isimli kısa filmin yönetmeni
Evrensel'i Takip Et