Muhtaç olduğumuz kudret
İnsan olanlar ne annesinin dizinde, ne sevdiğimizin kolunda, ne yavrusunun kokusunda huzur bulamıyor uzun süredir. Bir parça tadına varacak gibi olsa... sadece bir parça... Damağında kalan tadı da hiddetle tükürüyor gırtlağını parçalarcasına. (Fotoğraf: Ümit Bektaş)

Elif YILMAZ
Yoldaşını uğurlarken oğlu Siyah’a ‘Dik dur oğlum, sonra gözyaşı dökeceğiz’ diyebilen sevgiliyi, anneyi yazmak istedim. Hadsizliğimden başım öne eğildi. Belki diyecekler ‘Sen gazetecisin, işin de bu. Tarihe not düşmek falan filan.’ Geçelim bu klişe kısmı... Ali ve Emeller zaten not düşülemez, tarihi bizzat onlar gibiler yazar. O kara gün, anne gibi, sevgili gibi, yoldaş gibi, bizzat benim gibi yüzlerce insanın içindeki cam kırıklarını elleriyle teker teker toplayan insana benim yazabileceğim tek şey ancak yürekten bir teşekkür olabilir...
Ama kendi adıma şu notu düşmek isterim,
İnsan olanlar ne annesinin dizinde, ne sevdiğimizin kolunda, ne yavrusunun kokusunda huzur bulamıyor uzun süredir. Bir parça tadına varacak gibi olsa... sadece bir parça... Damağında kalan tadı da hiddetle tükürüyor gırtlağını parçalarcasına. Haram eyliyor günah belliyor kendine. Geride bir tat kalır endişesiyle tükürmek bile yetmiyor hatta. Parmağını daldırıyor ağzına. Çünkü, insanlığını yutmaktan ölesiye korkuyor. İşte o tükürük, bu hammaddesi yüzündendir ki, hayatı kanlı bataklık haline getiren insansızlığı elbet boğacaktır. Muhtaç olduğumuz kudret sadece ve sadece o tükürükte mevcuttur. Gerisi de boştur...
Evrensel'i Takip Et