Twitter ve Facebook yavaşlamasının ardından
Orkut Murat YILMAZ
#AnkaraKatliamı’nın ardından, katliam öncesinden beri yükselişe geçmiş olan her biri birbirinden korkunç gelişmeler, uygulamalar, açıklamalar çevremizi kuşatıverdi. Biz de doğal olarak, Gezi ayaklanmasının öncesinde yaşanan umutsuzluğu yeniden anımsayıverdik. Enseyi karartmayla, isyan arasında gidip gelirken, bu konuları en çok tartıştığımız yer olan Facebook ve Twitter’a erişimimiz alışılmamış biçimde yavaşladı.
Daha önce Twitter 4 kez yasaklanmıştı. Bu zinciri ilk başlatan yasaklama, yaklaşan yerel seçimler için Bursa’da miting yapmakta olan Erdoğan’ın “Twitter mivıtır hepsinin kökünü kazıyacağız!” açıklamasından [1] hemen sonra gelmişti. O sıralarda, ülkemizden yüz binlerce internet kullanıcısı, Twitter’da “yeni tape çıktı mı?” diye bekleşiyor, okudukları Tweet’ler üzerinden eriştikleri ses kayıtlarında iktidar partisi üyelerine olduğu iddia edilen ilginç konuşmalarını dinliyorlardı. Bu ses kayıtları arasında, Cübbeli Ahmet Hoca’ya, meşhur “dinsizi, donsuzu girmiş aramıza!” yakınmasını [2] yaptıran bir ses kaydı da yayınlanınca, o dönemki başbakanın canına tak etmiş olmalı. Hızlıca kapatılan Twitter, kaldırılması halen düşünülen “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı” yüzünden yapılan bir başvuruyla, mahkemelerin eski işleyiş hızına kıyasla “baş döndüren bir hızla” açılıvermişti. Bu yasaklama kararının kaldırılması, “kararın ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu” söylüyordu.
İkinci yasaklama ise, yine aynı yerel seçimlere günler kala şimdiki Dışişleri Bakanı, “şimdiki” Başbakan, “şimdiki” Genelkurmay 2. Başkanı ve “şimdiki” MİT Müsteşarı arasında geçtiği iddia edilen bir konuşmaya ait ses kaydının yine aynı ortamlara düşmesi ile gündeme gelmişti. Aynı ses kaydı yüzünden, “şimdiki” Bülent Arınç’ın başvurusu ile hem Twitter yasaklanmış, hem de yayın yasağı gelmişti. Evrensel’in de aralarında bulunduğu 7 gazete, bu yasağı delerken [3], Twitter kullanıcıları da VPN’le yasağı delmişti.
Üçüncü yasaklama, Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz’ın, rehin alınması ve rehin alan eylemcilere operasyon yapan polisin hem eylemcileri, hem de savcıyı öldürmesinin ardından başlatılan soruşturma kapsamında geldi. Hem 166 adet habere, hem de sayısı bilinmeyen Twitter, Facebook ve Youtube bağlantısına gelen yasaklama, ilgili içeriklerin silinmesinin ardından kalkmıştı. Günümüzde hâlâ, Google’da “Mehmet Selim Kiraz” araması yaptığınızda, birçok sonucun Türkiye için yayından kaldırıldığına dair uyarılara rastlıyoruz. Ancak Google’dan farklı olarak, sizi fişlemeyen bir arama motoru olan DuckDuckGo’da böyle bir yayından kaldırma işlemi söz konusu değil.
Dördüncü yasaklama ise, #AnkaraKatliamı ile çok benzeşen #SuruçKatliamı’nın ardından gelmişti. Sulh Ceza Hakimliği, kimi içeriklerle, kitlesel eylem çağrılarının yasadışı olduğuna karar verdikten sonra, tüm bu içeriklerin yayından kaldırılması için 5651 numaralı kanunla yetkilendirilmiş olan Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne görevlendirme yazısı gönderdi. Önce engellenen Facebook, Twitter ve Youtube, daha sonra içerikleri yayından kaldırma sırasına göre erişilebilir hale geldi.
Yeniden başa dönecek olursak, Twitter ve Facebook’un, #AnkaraKatliamı’ndan sonra yavaşladığından bahsetmiştik. Tüm ülkenin tanık olduğu bu yavaşlamanın, resmi olarak “Bu konuyla ilgili bir mahkeme kararı da yok. Biz yapmıyoruz” diye yok sayılmasının özel bir anlamı var. Ağ Tarafsızlığı konusunda önemli bir deneyimi yaşamış olduk. Ağ Tarafsızlığı, özetle, devletlerin ve İnternet Servis Sağlayıcılarının, tüm veriye eşit davranmasının adıdır[4]. Yani Youtube, Facebook ve Twitter’ın, doğal gaz, elektrik ve su gibi ayrı faturalarla, ayrı genelgelerle değil, tarafsız ve eşit bir yaklaşımla erişilebilir olması, Ağ Tarafsızlığı için olmazsa olmazdır.
Son yaşadığımız deneyimde, açıkça bir biçimde belirtilmese (hatta sorumluluk reddedilse) de, yasal bir karar bulunmasa da, uygulamada web sitelerinin erişim hızları, erişilen verilerin erişilebilirlik durumları, göreli/bağıl bir filtreden geçirildi. Ülkedeki aktivist/duyarlı kitlenin, Hrant Dink’in katledilmesinden, Gezi Ayaklanması’na dek birçok olayda internet üzerinden tepki örgütlediğin ölçümleyenler, bu türden tepkilerin ortaya çıkışına karşı bir önlem almak istemişlerse, bu türden bir çalışmayla, hem mahkeme kararlarına olan bağlılıklarını bitirmiş oldular, hem de “bizimle ilgisi yok” deme şansına sahip oldular. Bu şansın, ABD’deki deneyimlerden ötürü, “Makul Reddedilebilirlik” sınırları içinde olduğunu da tahmin edebiliyoruz. İşin yanisini kavramak, “Makul Reddedilebilirlik” kavramını incelemekten geçiyor[5]. Ülkedeki İnternet Servis Sağlayıcıları, bu türden bir reddedilmede, erişimi mahkeme kararı olmadan yavaşlatarak, ellerini ağır bir taşın altına sokmuş oluyorlar. Çok ünlü bir “hashtag” onlar için de geçerli oluyor: #Yargılanacaksınız!
Peki bugünden sonra ne olacak? Bir sonraki erişim yasaklamasına dek, güvenli iletişim tekniklerini yaşamımıza sokmazsak, topu çeviren takımda oynamıyor olmamıza üzüleceğiz. Ülkenin her yanında, güvenli iletişim tekniklerini yaygınlaştıran etkinlikler organize etmek, bizi direksiyona geçirmenin adımlarından birisi olacaktır. Bunu gidenlerimize olmasa bile, kalanlarımıza borçluyuz.
[1] http://arsiv.taraf.com.tr/habertwittermivitirhepsininkokunukaziyacagiz151198/
[2] http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/53617/Cubbeli_Ahmet_ten_Egemen_Bagis_a_sert_tepki.html
[3] http://www.platform24.org/medyaizleme/241/yedigazeteyayinyasaginadirendi
[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/A%C4%9F_tarafs%C4%B1zl%C4%B1%C4%9F%C4%B1
[5] https://en.wikipedia.org/wiki/Plausible_deniability
Evrensel'i Takip Et