Yüreğimiz parçalandı nefesimiz düğümlendi
Fevzi AYBER
Saat 10:05 sıraları... Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu önünde bir patlama... Birkaç saniye sonra ikinci patlama oldu. Tren Garı önünden duman yükseliyor. Kurumları temsilen yürüdüğümüz ön kortejden hızla arkaya doğru koştum. Gar önünden Opera yönüne doğru panik içinde koşanlar, benim de oraya gitmemem için uyarıyorlardı. Patlama yerine vardığımda manzara korkunçtu. Üst üste yığılmış, kan ve et parçaları arasında insan görüntüleri... Kol ve bacaklar savrulmuş etrafa...
Kenarda panik içinde ağlayanlar, kan içinde ayaktaki yaralıların hastanelere götürülmesi için seferber oluyoruz. Emek Partisi kitlesi ile HDP’lilerin bulunduğu bölgede; tam da KESK’e bağlı sendikaların muhtemelen geçişi esnasında patlama olduğu anlaşılıyor. BTS, ESM ve Tarım Orkam-Senli arkadaşlar yaralı ve ölü olarak yerlerde... Partili yoldaşlarımın, sendikacı arkadaşlarımın birçoğunu tanıyorum. Üst üste, koyun koyuna yerdeler... Sedat, Döndü, Hayri, İbrahim, Sadık, KESK’li sendikacı arkadaşlar koşturup duruyoruz. Şükran, İlke, Mutlu ve diğer bir çok kişi katılıyor bu koşuşturmacaya. “Ambulans... Ambulans” diyen çığlıklarımız... “Doktor ve sağlıkçılar hemen buraya gelsin” bağırışlarımız... Doktorlar ve sağlıkçı arkadaşlarımız zaten ölü ve yaralıların başında sorumluluklarıyla meşguller... Kesin öldüğünü tespit ettiklerimizin üstüne bayrak ve flamaları örttükten sonra bulundukları yerde bırakarak; yaralıları taşıyoruz, bulduğumuz pankart ve kırlangıç flamaları sedye yaparak durmadan... 20 dakika geçti, hâlâ ambulanslar gelmiyor. Çığlıklar boğazımıza düğümleniyor. Et parçaları ve kana bulanmış durumdayız.
Telefonlar durmadan çalıyor. Çok azına yanıt verebiliyoruz o sıralar... Ambulans beklerken, çevik kuvvet polisleri koşarak bize doğru geliyorlar. Arkalarında TOMA... Neredeyse yerde ölü ve yaralı yatanları çiğnemek üzereler... Çığlıklarımızla tepki gösteriyoruz. Aniden gaz dumanı içinde kalıyor yaralılar, ölüler ve yaralı taşıyan bizler... “Katiller” diye bağırıyoruz tüm sesimizle... Geri çekilmek zorunda kalıyor polisler ve TOMA. Karşı yolda da aynı görüntüler.
Açılan yoldan ses aracı ile bir polis otosunun da (her nasılsa?) yaralı taşıdığını görünce başka bir öfke yayılıyor içimize. Ambulanslar gelince yaralıları bindirip gönderiyoruz art arda. Ama çok geç... Hem kucağımızda, hem de yolda can veriyor canlarımız. Yüreğim parçalanıyor, nefesim düğümlenmiş... Ağlayamıyorum.
Kenarda şok geçiren ve panikle ağlaşanları da sakinleştirerek ayrılıyoruz oradan ve hastanelere yönlendiriyoruz herkesi. Partiye geldiğimde, bir kriz masası kurulmuş hemen. Hastanelere, gruplar halinde gerekli görevlendirmeler yapılıyor kriz masasınca. Ölü ve yaralı tespitleri de... Kayıpları bulma telaşındayız hepimiz. Art arda ÖDP, Halkevleri, ESP, KP, KESK’e bağlı sendikaların yöneticileri, CHP’den İlhan Cihaner, Hüseyin Aygün ve şu an anımsayamadığım isimler partimize başsağlığı için girip çıkıyorlar. Telefonlar susmuyor bir türlü. Partinin içi ve sokak partililerle dolmuş. Öfkeyle sloganlarıyla protestolarını yapıyorlar.