3 Nisan 2012 09:03
Yusuf Gürsucu

Herşeyleri para olanların ve sanki farklı değer yargıları varmış gibi davrananların, kendilerinden farklı düşünen insanlara, düşündükleri ve inandıkları farklı diye şiddet uygulamaktan kaçınmayanların iktidarında, yönetenlerin insan yaşamının ve doğanın yanında olamayacakları gerçeğini tabii ki biliyoruz.

Yıllardır üzerinde konuşulan 2B orman yasası meclis komisyonlarından geçmiş ve yasaya son anda tarım alanlarının da satışını olanaklı kılacak bir madde eklenmiştir. Gerekçesi de çiftçilerin tarım alanlarını genişletmeleri için bu ek maddeyi ekledik diyorlar. İnandık! Tabii onlar bizim inanıp inanmamamızla ilgilenmiyorlar hatta hiç kimse için inandırıcı olmak gibi bir kaygıları da yok. AKP hükümeti iktidara geldiğinden bu yana çıkardığı ve çıkarmaya çalıştığı yasaların istisnasız hepsi halkın ve doğanın düşmanı olan yasalardır. Yalnızca yasa çıkarmakla kalmıyor mevcut var olan yasalardan da alabildiğine yararlanmak için geçmişte değişik nedenlerle çıkarılmış yasaları da bugün sermayenin çıkarları için hiç çekinmeden kullanıyorlar. Bunlardan biri de 1939 yılında çıkarılan “Milli Müdafaa Mükellefiyetleri” Kanunu. 2. Dünya Savaşı öncesinde savaş hazırlığı bahane edilerek çıkarılmış “müsadere” yani halkın sahibi olduğu her şeye el koyabilme kanunu, günümüzde şirketlerin çıkarları için HES, nükleer, termik santral, petrol, madencilik, otoyol, güneş enerjisi tarlaları, rüzgar santralleri vb. ile kentsel dönüşüm adı altında yürütülen talan politikalarının yasal dayanağı haline getirilmiştir.

Bir diğer güncel sorun da 2B yasası denilen yasa ile ilgili son gelişmeler. 470 bin hektar 2B arazisinin yalnızca yüzde 4.7 si üzerinde yapılaşma var. Oysa 2B için gerekçeleri, konutlarla işgal edilmiş alanları konut sahiplerine satmak olarak açıklanmakta. Yani 22 bin hektar alan için öne sürülen gerekçeye dayanarak 470 bin hektar alanı satışa çıkarmak bu alanları sermayeye peşkeş çekmek için yalanlarla süsleyerek halka yutturmaya çalışıyorlar. Şu an arsa vurguncuları özellikle Akdeniz bölgesinde akbabalar gibi arazi talanına çıkmış ve tespitler yapmaktalar. Burada hedeflenen hem konut ve turizm amaçlı otel alanları yaratmak, aynı zamanda geçtiğimiz günlerde açıklanan “güneş enerjisi tarlaları” için gerekli olan tarım alanlarının işgaline soyunmaktadırlar.

Dersim ili Peri Suyu Vadisi’nde kurulmak istenen HES ile ilgili açılan davada Danıştay yukarıda söz ettiğimiz “savaş” yasasına dayanarak yapılan “kamulaştırma” daha doğrusu el koyma işleminin yürütmesini durdurdu. Bu karar emsal olması açısından diğer el koyma süreçlerine karşı yasal anlamda iptal davalarının açılmasına olanak sağlamaktadır. Tabii şunu da çok iyi biliyoruz AKP iktidarı yeni bir yasa çıkarıp bu süreci devam ettirmek için hemen harekete geçecektir. Ki bu konuda örnekler çok fazla, yeni bir talan yasası veya KHK (kanun hükmünde kararname) ile bu sorunu aşmaya çalışacaktır. Çünkü hükümetin varlık nedeni sermayenin talanına alan açmaktır. İnsan ve diğer tüm canlıların yaşam alanları sermaye birikim sürecine kurban edilmektedir. Bu güne kadar yaptıkları uygulamalara baktığımızda bunu açıkça görmemiz mümkündür.

*HDK Meclis Üyesi

Evrensel'i Takip Et