Adana’dan yola çıkalı henüz yarım saat bile geçmemişken, Bölge Trafik Müdürlüğünün önünde ekipler yolumuzu kesti. Önce kimlik kontrolünde bulunacaklarını söylediler. Fakat kimliklerimizin kontrol edilmesine müsaade etmeyeceğimizi söylediğimizde, kontrol olmadan bizi bırakamayacaklarını bildirdiler. Uzun bekleyişten sonra kimlik kontrolünün yapılmasına müsaade ettik. Ancak bu sefer de kimlik bilgilerinin kaydedilmesi için kamera ile kimlik kontrolü yapmak istediler. Biz buna direnince de otobüslerimiz bağlanmak istendi. Yaşanan arbede sonrası 85 arkadaşımızla birlikte gözaltına alındık.
Buraya kadar anlatılanlara bakılınca, sorunun salt kimlik göstermemekten ibaret olduğu anlaşılabilir. Ki biz de bunun tartışmasını kendi içimizde yaptık. Acaba kimliklerimizi ilk talep ettiklerinde gösterseydik bırakacaklar mıydı? Hayır, bırakmayacaklardı. Çünkü İçişleri Bakanlığı, art arda yayınladığı genelgelerle ülkenin dört bir tarafında Ankara’ya gitmek isteyen emekçileri, türlü yöntem ve bahanelerle engellemek istedi. Yani sorun kimlikten de öte...
Gözaltına alınışımızdan devam edersek... Haksız ve hukuk dışı olan uygulamaların bir yanı daima trajikomiktir. Bizi İncirlik’e yakın Çevik Kuvvet’e getirdiler. Burada 85 kişiyi brifing salonuna aldılar. Buraya geldiğimizde saat yaklaşık gecenin üçüne geliyordu. Tabi gelir gelmez işlemler başlatılmadı. Niyet keyfiyete bağlı bir çeşit oyalama. Erken bıraktıklarında Ankara’ya devam edeceğimizi tahmin ediyorlardı elbette.
Tabi bu gözaltı bizi yıldırmadı, geriye atmadı, moralimizi bozmadı vs... Aksine, sanki anlaşmışız gibi hepimizin neşesi yerindeydi. Eylemden alıkonulmuş olmak belki canımızı sıkmıştı ancak biz attığımız sloganlar ve söylediğimiz türkülerle yılmayacağımızı göstermiştik. Ve bu güç hepimizde vardı. Belki de bu güçtü bizi neşeli yapan...
Ve sıra ifade vermeye geldi. Adana Eğitim Sen Eski Şube Başkanı Güven Boğa, çıkardığı ifade örneği ile hepimizi bilgilendirdi. Normalde sendikal faaliyet içinde, tüm sendika üyesi arkadaşlarımızın aynı ifadenin altına imza atması gerekir. Ama emniyet, aklınca bizi uğraştırmak için ifade örneğine bakmaksızın ifadelerimizi farklı cümlelerle vermemizi istedi. Tabi burada uğraşan biz değil, kendileri oldu. Nitekim faklı cümlelerle bilgisayar başında ifade yazan onlardı.
Eğitim Sen yazan araçlarla nereye, ne amaçla gitmekte idiniz? Size valilikten yasaklama kararı tebliğ edildi mi? Güvenlik güçlerine görevi yaptırmamak için direndiniz mi? gibi saçma, tekzibi kendi içinde saklı sorulara avukatlarımız eşliğinde cevap verdikten sonra bizi adli tıpa sağlık taramasına götürdüler. Bu işlem bittiğinde de nihayet artık serbesttik.
Burada ilginç olan şu ki; kamuoyunu bilgilendirmemizden korktuğu için Ankara’ya gitmemizi engelleyenler, bu gözaltı ile kendileri aleyhine nasıl bir kamuoyu oluşturacaklarını hesaba katmadılar.
Peki AKP, eylem yapmak isteyen kamu emekçilerinden neden korktu?
Öncelikle AKP, bu 4+4+4 kademeli eğitim sistemi ile;
1- “İlköğretim devlet okullarında parasızdır” ibaresini kaldırarak eğitimin tamamen paralı hale getirilmesinin ilk adımlarını atmak,
2- Daha önce 4. Sınıftan sonra getirilmek istenen “açık öğretim” sistemi, yapılan değişikliklerle 8. Sınıf sonrasına getirildi. Ki çocuk gelinlerin ağırlıklı olduğu yaş ortalaması 13, 14, 15 olduğu düşünüldüğünde çocuk gelinlerin önü açılmış oluyor,
3- Yine 8. sınıftan sonra açık öğretim sistemi ile, çocuk işçiliğini yaygınlaştırmaya çalışıyor. Mesleki eğitim ile sermayeye ucuz iş gücü sağlamak ,
4- Irkçı, dışlayıcı, yok sayan, savaş yanlısı, dindar nesiller yetiştirmek istiyor.
4688 sayılı Sendikalar Yasası’nda yapacağı değişikliklerle de sendikal alanı kendi politikaları üzerinden şekillendirmek, örgütsüz, tepkisiz bir toplum yaratmak, çalışma hayatının her alanına yandaş sendikacılığı yerleştirerek ileri demokrasilerini (!) ilerletme niyeti taşımaktadırlar.
Yukarıda sayılanlara birçok madde eklemek mümkün, ama özetle AKP, toplumu yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuyu bilimsel veriler ve somut ihtiyaçlar üzerinden belirlemek yerine bu sistem ile eğitimi paralı hale getirmeye, ticarileştirmeye, dinselleştirmeye çalışıyor.
İktidarın yapmak istediği, gerçekler, bunlar iken elbette halka gerçeği anlatmak isteyen kamu emekçilerinden korktuğu da aşikardır.
*Ceyhan Eğitim Sen Temsilciliği Kadın Sekreteri
Evrensel'i Takip Et