3 Nisan 2012 09:10
Seyit Aslan

Bu dört konunun alt başlıkları var, alt başlıklar ana konuları güçlendirecek nitelikteki başlıklar. İnsan ister istemez şöyle düşünüyor. Bir işçi sendikası metal sektörünün en büyük patronu ve işvereni MESS ile neden ortak eğitim yapar. Ya da yapsa bile bu eğitimden işçiler ne öğrenecek ve kendi haklarını savunmak için nasıl bir eğitim almalılar diye düşünmeden edemiyor. Konulara bakınca işçileri sermayeye karşı bilinçlendirecek ve bir sınıf olarak karşı sınıfa karşı nasıl mücadele edilmesini öğretecek konular olmadığı hemen anlaşılıyor.

SENDİKALARIN ÇOĞU BÖYLE

Konuların alt başlıkları da öyle. Ders notlarını incelediğimizde işçiden yana ve işçiyi eğitecek, patrona karşı, sermayeye karşı, diğer sınıf kardeşleriyle birlikte nasıl bir mücadele içinde olacağına dair bir şey yok. Sömürüyü anlatmıyor, artı değeri anlatmıyor, işçilerin yasalardan doğan haklarını anlatmıyor. Yani kısacası işçi adına ders notunda hiçbir şey yok. Bu eğitimler yine işçilerin ödediği aidatlar ve MESS’in katkılarıyla oluyor. İşçinin parasıyla sermayeye nasıl hizmet edileceği ve sermayeyle nasıl barışık yaşanacağı öğretiliyor.

Tabii işçi eğitimleri sadece Türk Metal Sendikasında olmuyor. Hemen, hemen tüm sendikalar işçi eğitimleri yapıyor. Sanıyorum büyük bölümü Türk Metal Sendikasının yaptığı eğitimler gibi, işçinin parasıyla sermayeye kıyak nasıl yapılır eğitimleri veriliyor. Bu konuda haksızlık yapmak istemem ama ne yazık ki verilen eğitimler böyle.

Türk Metal Sendikasının verdiği eğitimde hadi İletişim ve İnsan İlişkilerini geçelim, herkese lazım olur diye. Ama ben bu konunun tezgah başında sömürülen işçinin ne işine yarayacak diye merakımdan soruyorum. Gerçekten günde 8-10 saat tezgah başında çalışan işçinin ne işine yarar böyle bir eğitim?

UZLAŞMA AMA NASIL BİR UZLAŞMA

Gelelim ikinci konuya. Uzlaşma Teknikleri ve Çatışma Yöntemi. Burada konuya şöyle bir giriş yapılmış. Uzlaşmak; görüş ve çıkar ayrılıklarını, çatışmaları, çelişkileri karşılıklı ödünler vererek kaldırıp uyuşmak (denk gelmek), anlaşmaktır olarak belirtilmiş. Uzun uzun bazı anlatımlardan sonra üç temel taş ortaya konmuş. Var olmak, uzlaşmak ve gelişmek. Ders notunda aslında işçilerin her alanda uzlaşmaları gerektiğini telkin ediyor. Yani anlayacağınız her koşulda, çalışma ve yaşam koşullarınız ne olursa olsun, ister açlıktan ölün, ister iş kazası geçirin sakat kalın, ister açlık sınırının altında ücret alın, isterse patron sizi limon gibi sıkıp suyunuzu çıkarsın, adam yerine konmayın ama siz yine de bütün bunlara ses çıkarmayın ve uzlaşın. Aslında uzlaşın denen şey sermayenin ve patronların isteklerini harfiyen yerine getirin ve onlar ne istiyorsa yapın anlamına geliyor. Yoksa iki eşit gücün yenişemeyerek karşılıklı tavizler vererek bir yerde uzlaşması değil. Uzlaşma denen şey sermayeye boyun eğme ve onun isteklerini sınırsızca yerine getirmekten başka bir şey değil. Uzlaşma ve çatışmaya verilen örnekler işçilerin uysal birer köle olmaları yönündeki telkinlerdir.

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

Üçüncü konu can alıcı. Toplam Kalite Yönetimi (TKY). İşte bu konu yıllardır fabrikalarda işçilerin daha verimli çalışması, hata yapmaması, yapanların cezalandırılması ve ayıplanması olarak kullanılan bir sistem olarak patronlar ve sermaye tarafından uygulanageldi. İşçilerin bu uygulamadan hiçbir yararları olmadığı gibi birbirleriyle yarıştırılan ve rekabete sokulan insanlar haline getirildi. TKY, bütün faaliyetlerin (fabrikadaki üretim) sürekli iyileştirilmesi ve bütün çalışanların katılımı (işçilerin) çalışanların (işçilerin) müşterilerin ve toplumu memnun ederek uzun dönemde kârlılığa erişmesidir. Yani üretim fazlalaşacak, kalite artacak müşteri memnun olacak, patronun kârı artacak. İşçiye kalan daha fazla sömürüden başka bir şey değil. Son dört yılın kârlarını alsak, patronların ne kadar büyüdüğü görülecek. Sermaye büyürken, işçiler yoksullaşıyor ve gelir düzeyleri düşüyor.  Toplam Kalite Yönetimi patronlara yarıyor. Sendika bunun eğitimini veriyor. Bir sendikanın görevi Toplam Kalite Yönetiminin uygulanması eğitimi olamaz, olursa bu sendika işçilerin sendikası olamaz. Kaizen yöntemi Japonların geliştirdiği bir yöntem. Sürekli gelişmeyi tarif eder, ama sermayeden yana gelişmeyi...

Dördüncü konu; ekonomi ders notunun son konusu. Burada genel olarak kapitalist ekonominin işleyişi, arz, piyasa ve talep üzerinden ele alınmış. Bütünüyle piyasanın ihtiyaçlarına göre bir ekonomi tarifi var. Burada işçinin ürettiği değerler görülmüyor. İşçi ne üretiyor, nasıl bir değer yaratıyor, bundan ne kadar pay alıyor bunların esamisi okunmuyor. Varsa yoksa piyasa, pazar, arz-talep. Kısacası patronlar ürettiğini nasıl satacaklar ve nasıl kâr edecekler.

362 GÜN YOKSUL YAŞAMAK

İşte dört konuda Türk Metal Sendikasının ve MESS’in ortak eğitimleri böyle. Burada işçilerin sermayeye daha fazla nasıl kâr getirecekleri ve nasıl daha verimli olacaklarından başka bir şey anlatılmıyor. Şimdi size bu eğitime giden bir işçinin söyledikleri: “Türk Metal Sendikasının beş yıldızlı oteline gittik. Eğitimciler diyor ki dünyada hiçbir sendika böyle bir eğitim vermiyor. Buna katılıyorum, dünyada hiçbir sendika sermayeden yana böyle bir eğitim yapmaz.”

Yine eğitime giden başka bir işçinin söyledikleriyle devam edelim: “Sabah kahvaltıda envai çeşit peynir var. Hepsinden alsan yiyemezsin, Zaten bizim midemiz bunlara alışık değil. Öğle ve akşam yemekleri de öyle. Ama ben asgari ücretin biraz üzerinde bir ücret alıyorum. Üç gün eğitimde bunları yesem ne olur? Geriye kalan 362 gün yoksul ve fakir yaşayacağım. Eğitimde işyerlerinde ne yaşanıyor, hangi sorunlarla karşı karşıyasınız, ya da yaşadığınız baskılar ve sorunlar nasıl çözülecek diyen bir eğitimci çıkmadı. Ben ne yapayım böyle bir eğitimi. Bir de bize dönünce burada neler oldu, çevrenize anlatın diyorlar. İşte böyle bir eğitim veriliyor. Ne diyelim sermayenin istediği bir göz, Türk Metal Sendikası vermiş iki göz.”

Evrensel'i Takip Et