25 Ekim 2015 03:35

Guernica’dan Ankara istasyonuna

Sımsıkı taşlaşmış ellere iyi bakın! Picasso’nun dediği gibi Bu sizin eseriniz. Hiçbir zaman o annenin bakışı peşinizi bırakmayacak, o sıkılı yumruk tepenizden inmeyecek. Aklımızda vahşet değil o kaskatı güç kalmalı, havada asılı tutulabilir güç, isyan, öfkenin en saf hali...

Guernica’dan Ankara istasyonuna

Umut KURT

Guernica dev bir tuval, uçarak çalışan, fırçası tamamen bedeni olan Picasso’ya yakışır büyüklükte. Tablo yaklaşık 3,5 metre yükseklik ve 7, 8 metre genişlikten oluşuyor. Acının, çığlığın dile gelmesi bu tuval. Yaralı asker, ölü bebek, ağlayan, çığlık atan kadın, boğalar, çığlık çığlık çığlık...  Gerilmiş kaslar, kaçış, mızraklanmış, korkuyla bakan at, kasları gergin. Hemen altında yatan parçalanmış asker, kılıcı kırık, üzerinde çiçek bitmiş... Atın hemen üstünde sahneye dalan bir kadın, elinde gaz lambası, korkuyor, korku dolu. Boğanın, atın ve çocuk için ağlayan kadının dilleri olarak çizilmiş hançerler, çığlık olmuş. Yanan adam ise sağda, ateşlerle sarılı, tanıdık mı? Kollarını kaldırmış  acıdan gergin yine. Sadece onlar değil acıdan kıvranan, tüm yakınları, köyleri, ülkeleri… Hepsi birbirine bağlı, boğayla kadın, askerle çocuk, atla, göz, fener ve adam her şey.

Bu tuval o kadar güçlü ki tarihin birinde savaş ortağı politikacılar geldiğinde kopyasını dahi örtmek durumunda kalmışlar. ‘Sanatçı politik midir, olmalı mıdır?’  sorusuna tokat gibi bir cevap veriyor çalışma. Başka kim, nasıl anlatabilirdi bunu?  Tuval karşısında durup seyredebileceğimiz bir çalışma değil, sizi sarıp sarmalıyor, içine alıyor. Büyük boyutlu işlerin insanda yarattığı duygusal etki bu çalışmada da var. Peki neden siyah beyaz? Picasso o dönemdeki gazetelerin siyah beyaz olmasından dolayı bu şekilde yaptığını söylüyor. Böylece bu sanatçının şahit olduğunun, bakışının resmi haline geliyor. Görsel olarak kompozisyon son derece basık, kaotik, izleyiciyi vahşi bir manzaranın ortasına atan bir havada. Karakterleri çok açılı olarak vermiş, acıları dokunulabilir gibi ortada, son derece gerçek ve gergin.

‘RESİMLERİMDE ASKERİ SINIFA DUYDUĞUM NEFRETİ GÖSTERMEKTEYİM’

Resimde dikkat çeken at ve boğa hakkında Picasso şunu der. “... Bu boğa bir boğadır ve bu at bir attır... Resimlerimdeki belli şeylere birer anlam verdiğinizde bu doğru olabilir, ama bu anlamı vermek benim fikrim olmamıştır. Sizin vardığınız fikirlere ve sonuçlara ben de varmış olmalıyım, ama içgüdüsel ve bilinçsiz olarak. Ben resim yapmak için resim yapıyorum. Nesneleri oldukları gibi çiziyorum.” “İspanya’nın mücadelesi, insanlara, özgürlüğe yapılan saldırıya karşıdır. Ressam olarak hayatım boyunca sürekli sanatın ölümüne karşı durmaya çalıştım. Benim gericilikle ve ölümle anlaşma içinde olduğumu kim bir an için bile olsa düşünebilir? ... Üzerinde çalıştığım ve Guernica ismini vereceğim resimde ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya’yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim.”

SAVAŞ KARŞITI ESERLERİN ŞAHI

Bugün savaşa karşı en iyi protesto yöntemi ne olabilir? Nasıl çok sayıda insanı etkileyebiliriz. Picasso bunu 1937 de Guernicayı resmederek başardı, bu anormal büyüklükte çalışma ile Paris dünya fuarında milyonlarca ziyaretçiye anlattı. Günümüzde halen savaş karşıtı sanat eserlerinin şahı olarak anılıyor, milyonlarca insanı çekiyor ve düşündürüyor. Eser Kraliçe Sofia Ulusal Sanat Merkezi Müzesinde izlenebilir.

ELLER YÜZDE, ÇIĞLIKLAR YÜZDE ACI YÜZDE...

Yerler karanfil gibi kırmızı kan gölü, çember gibi, çiçek gibi. Büyük bi patlama ve ikincisi. Çığlık, kaçış, kan revan. Kanlı ayak izleri yerlerde. Zamanın durduğu an. Anneler, babalar, çocuklar, sevgililer, dostlar, herkes dağılmış, şok içinde. Eller yüzde, çığlıklar yüzde, acı yüzde. Çok güzel gülüşlüler, gencecikler, ağızlarından barış, umut dökülüyor insanların. Geride kalan resimlerden tanıyoruz onları, hepsi farklı farklı yerlerden ve geride kalan anneler, elleri yumruk yumruk, taş kesilmiş. Acı ile heykelleşmış anneler, güçlü, gücü birilerine korku salan anneler. Ağlayamayan, heykelleşen anneler. Haksızlık, şiddet  karşısında artık ağlayamayan anneler. Eller havada kalıyor, karanfil her yer. Dökülen kanların dönüşümü gibi. Bu anneler için güçlü olmalıyız, umutsuzluğa yer yok, kaskatı, gözyaşlarımızı içimize atarak ve güzel gülüşlü o gençler, emektar o ınsanlar adına bulunduğumuz yerde barışa, birliğe, iyiliğe olan inancımızla eylemde olmalıyız. Kardeşimizi, sevgilimizi, babamızı, annemizi, dostumuzu, evladımızı kaybettik orada. Yeşil, kocaman gülen gözleri kaybettik, emekçi elleri, okuyan gözleri, aydınlık beyinleri kaybettik.

BU SİZİN ESERİNİZ!

Tüm manzara korkunç... Kanlı, acılı... kaskatı eller... İsyanda dimdik... Cesaretle, tüm bu olanlara sebep olanları korkutmaması imkansız bakışlarla bakan gözlere, sımsıkı taşlaşmış ellere iyi bakın! Picasso’nun dediği gibi  Bu sizin eseriniz. Hiçbir zaman o annenin bakışı peşinizi bırakmayacak, o sıkılı yumruk tepenizden inmeyecek. Aklımızda vahşet değil o kaskatı güç kalmalı, havada asılı tutulabilir güç, isyan, öfkenin en saf hali...
25 ekim Picasso’nun doğum günü, nefis, sanatsal  bir Guernica yazısı  ile ona saygı duruşunda bulunmak isterdim. Ama Guernica benim için çok tanıdık, yakın bu yüzden sayıklama gibi çıktı içimdekiler. İyi ki doğdun dev adam, fırça bedenli adam, iyi ki ‘barış’ dedin kurşunlara karşı. Sesimiz sesine karışsın, acımız acına, öfkemiz öfkene.. Buradayız sıkılı yumruklar ve kaskatı yüzlerle Guernica’nın tam içindeyiz. Kanla çizilmiş çemberi bir  barış çemberine, birlik çemberine çevirebilmek olacak amacımız bundan sonra. Ancak böyle serinleyecek sıkılı yumruklu, taş yüzlü ağlayamayan kadınların, annelerin yürekleri…

Evrensel'i Takip Et