Koza Düşünce'yle tanışın!
Fildişi kulelerde oturup edebiyatımızın böyle sorunları var, şöyle sorunları var demek saçma geliyor. Bir şeyler yapmadan bir şeyler değişmeyecek diyen Koza Düşünce Dergisi’nin önümüzdeki döneme dair de bir planı var.
Merve YILDIRIM
Can KAYLAN
Uludağ Üniversitesi
Bursa
Koza düşünceyle tanışın, biz tanıştık. Küçük bir kafede sohbetimiz başladı. Editörü Semih Samyürek ile bolca konuştuk dergiyi. Size de bahsedelim istedik. Üçüncü yaşında olan Koza Düşünce dergisi Uludağ Üniversitesi öğrencileri tarafından çıkarılıyor. Basımından dağıtıma kadar kolektif bir şekilde üretiliyor. Reklam almıyorlar ve bu işi kâr amacı olmadan yapıyoruz diyorlar.
“Biz bu işi yaparken olabildiğince kapsayıcı olmaya çalışıyor ve farklı fikirleri ortak bir paydada buluşturmaya çalışıyoruz” diyor Semih. İnsanlar sürekli bir bölünme halinde. Etnik kökenine göre, mezhebine göre bölünüyorlar, bunun ortak güce zarar verdiğine inanıyorum diyor ve bir örnekle destekliyor sözlerini: Bir fabrikada işçiler çalışıyor ve bir sınıf paydasını birlikte oluşturuyorlar. Fakat diğer paydalar nedeniyle bölünüyorlar. Bölündükçe güçsüzleşiyorlar. Bizimki de aynı hesap. Yayın kurulunda farklı görüşten insanlar var fakat biz bunlarla ortak bir paydada birleşebiliyoruz. Ayrışmaya sebep olacak birçok neden varken bizi birleştirecek olan üzerinden gidiyoruz. Temel amaç da bu değil mi zaten diyor. Farklılıkları geride tutup ortak paydayı öne çıkarmak.
Mesela uzlaşamadığımız birçok fikir var, ama bu geniş bir zeminde duramayacağımız anlamına gelmez diyor. Bir de “Biz kimiz?” başlıklı sabit bir yazıları varmış ilk sayfada. Bu yazıda yayın çizgileri anlatıyorlarmış. Antifaşist, antikapitalist olmak gibi çok geniş belli ilkelerimiz var diyorlar. “Bu çerçeveye girebilecek her türlü yazıya dergide yer veriyoruz.”
İlk sayı çıkarken harçlıklarından ayırıp basmışlar ve bugün de masrafların belli bir kısmını böyle karşılıyorlarmış. Giderek büyüyen yayın kadrosunun da sürekli bir değişim içinde olduğunu söylüyor Semih. Mesela son sayılarında Samsun’dan bir arkadaşları yazı yazmış, ilk kez Samsun’a dergi göndermişler.
Koza Düşünce’nin diğer birçok dergiyi de eleştiren bir tutumu var. Hemen bir hikâye anlatıyor Semih. Yazko, 80 Darbesi’nden hemen önce kurulmuş yazarlar kooperatifi. Çok da uzun ömürlü olamamış maalesef. Yazko Edebiyat diye bir dergi çıkarıyorlarmış. Bir dönem kadın hareketi meselelerine eğilmiş hatta konferans dahi düzenlemişler bununla ilgili. Dergide yayınlamışlar tartışmayı da… “Konferansa başlamadan önce sıkıyönetim komutanlığının tebliğini okuyacağız…” diye başlıyormuş yazı. “Konferansın siyasi meselelere eğilmeyeceği…” diye de devam ediyor tebligat. Açıktan bir parmak sallama durumu var yani diyor Semih. Ve ekliyor, bu zorluklar içinde böyle nitelikli bir konferans gerçekleştirmek zor bir şey. Dönemimizin dergilerine bakacak olursak birçoğunda popülist bir çizgi var, bu elbette niteliğe de yansıyor. Biz biraz da buna karşı bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Yapacağın her popülist hamle sana artı elli okuyucu sağladığından okuyucu alanımız dar kalıyor biraz da.
Öte yandan diyor Semih, bir yapıtın geçici olmamasını nesiller boyu okunabilecek olmasını sağlayan şey bir tespit yapmak değil, insanların duygularını yakalaması ve çözümler getirmesi aslında. Adam gezideki isyanı yakalıyor, sövüp sayıyor fakat bir çözüm sunmuyor. Böyle bir sorunumuz var işte.
Gençlerin edebiyata katılımı noktasındaki görüşlerini sorduğumuzda, 80 darbesinin siyasetin önünü kestiği gibi edebiyatın da önünü kestiğini dile getiriyor. Ve ekliyor, ne geçmişimizi biliyoruz ne de geleceği görebiliyoruz. Senin yaptığın iş her türlü bir akıma giriyor elbette. Bunun şöyle bir faydası var, sana neyi neden yaptığını, nereye varmak istediğini anlatıyor. Bu artık olabildiğince muğlaklaşmış durumda, bu tartışmalar artık yapılmıyor. Evet diyor Semih, gençler edebiyata katılmalı ama bütün bu post-modernizme karşı olarak katılmalı.
Fildişi kulelerde oturup edebiyatımızın böyle sorunları var, şöyle sorunları var demek saçma geliyor. Bir şeyler yapmadan bir şeyler değişmeyecek diyen Koza Düşünce Dergisi’nin önümüzdeki döneme dair de bir planı var. Özellikle Gezi’den sonra birçok yazılı basın çıkmaya başladı Uludağ Üniversitesi merkezli. Bunlarla ortak bir platform oluşturmak gibi bir planımız var diyor Semih. Bu tarz bir eylem edebiyatta gelişmeyi de beraberinde getirir diyor.
Son olarak, sohbetimizi bitirmeden önce bir çağrı yapıyor gençliğe: “Bizim cesaretli olmamız ve yazının her alanında olmamız gerekiyor.”