Bu iş böyle gitmez*
*Ankara Katliamında hayatını kaybeden Emek Gençliği üyesi Dilan Sarıkaya’nın patlamadan bir gün önce yazdığı yazı dergimizin 242. sayısında
Dilan SARIKAYA
Çukurova Üniversitesi
Arkeoloji Bölümü
İlk kuruldukları dönemde, bulundukları bölgenin dil,din ve kültür merkezleri olan üniversiteler, değişen dünya şartlarıyla birlikte bir meslek edinme kurumları olarak algılanmaya başlamıştır. Bu doğrultuda bilimsel yönünü köreltip sermayeye peşkeş çeken kurumlar halini almıştır. Sermayeyi kendisine politika edinmiş AKP hükümeti bakımından aslolanın bilim olmadığını birçok örnekte olduğu gibi Fatma Şahin’in mozaiklerin üzerine topuklu ayakkabıyla çıkması örneğiyle de görüyoruz. İnsanlığın kültürel geçmişine ışık tutan, kültürlerin değişimini ve gelişimini inceleyen, insan evrimini anlamaya çalışan arkeoloji bölümüne biçilen vizyon, bu aşamada sermayeye katkı sağladığı taktirde desteklenen bilim dalı haline dönüşmüştür. Sistemin bu politikalarından dolayı her üniversite öğrencisinin yaşadığı gelecek kaygısı gibi, arkeoloji öğrencileri de geleceksizlik ve arazi sıkıntıları yaşıyor.
Konuşma fırsatı bulduğum bir arkeoloji öğrencisi sıkıntılarını şu şekilde dile getiriyor. “Arkeoloji bölümü düşük puandan kaynaklı üniversite diploması almak için girilen bir bölüm halini almış durumda. Bu durumun sebebi arkeoloji bölümünün tanıtımının yeterince yapılmamasından kaynaklı, bölüme gelen öğrenciler bölümün zorluğunu fark ettikleri ve gelecek sıkıntısı yaşamaya başladıkları zaman bölümü bırakmayı düşünüyorlar. Devam eden öğrenciler ise bilimsel bir eğitimin yerine, ezberci bir eğitimle burun buruna geliyorlar.
Öğrencilik hayatlarında gittikleri kazılarda okuldaki teoriyi pratik hale dönüştürmek yerine bazı kazılarda el arabası çekip zembil taşıyorlar. Bu gibi işleri arazideki işçilerin yapması gerekirken, öğrenciler bu alanda ucuz iş gücü olarak kullanılıyor.Arazide gözlük, kasket,eldiven gibi alet edevatların yeterli olmamasının yanı sıra, akrep ve yılan sokmasına tıbbi müdahale gerektirecek herhangi bir ilk yardım teşkilatı ve teşkilat malzemesi bulundurulmuyor.” Diyerek anlatıyor düşüncelerini. Mezun olduktan sonra kazı alanlarında yine oldukça ağır şartlarda çalışan arkeologların ağır işçi sınıfına girmeleri gerektiğinin altını çiziyor.Ve yine mezun olduktan sonra devlet tarafından ‘sunulan’ diğer bir fırsat olan KPSS de yeterince kontenjan bulunmadığından o alanda kendilerini güvenceye alamıyorlar. Bu çarpık düzende her bölümden öğrencinin yaşadığı sorunlar gibi arkeoloji öğrencilerinin yaşadığı sorunlarda saymakla bitmiyor. Peki ya ne yapmalı? kaderine boyun eğip böyle gelmiş böyle gider mi demeli? Ya da sendikalaşarak örgütlü bir mücadele inşa edip, kendi geleceklerini kendilerini tayin etmeli?