28 Ekim 2015 12:52

Birbirimizi tamamlayarak yürüyelim

Haberleri izliyoruz bir yandan, bir yandan röportaj metinlerini okuyoruz. Şölenlerde konuşan Erdoğan’ın sesi yankılanıyor “Biz size ne yaptık?” diye soruyor. Ne yaptığını da, ne yapmadığını da biliyoruz. Bildiklerimizi gençlerle paylaşıyoruz. Sokaklara afişlerini yapıyor işçi duraklarında yanıtlarımızın olduğu bildirileri dağıtıyoruz.

Paylaş

Mükerrem YOLLU
Hilmi Mıynat
Denizli

“İyiyim ben. Gençler nasıl, gençler iyi mi? Ben iyiyim, gençlere gidin siz!”
Ankara’da hayatını kaybeden yoldaşlarımızdan, abilerimizden biri olan Korkmaz Tedik’ten duyduğumuz, son cümlelerdi bunlar. Bize verdiği son öğüt ‘Gençlere gitmemiz” oldu. Son kez yol gösterdi. Biz de ilk günkü heyecanımızla abimizin son öğüdünü yerine getirmek için ayrıldık Ankara’dan. Üniversitemize döndük, liselerimize, mahallelerimize... Ankara’da yaşanan saldırıyı gençler bilmeli, tartışmalı, faillerine karşı mücadelemizde birleşmeli diyerek.
DERSİMİZ KATİLAM KONUMUZ MÜCADELE
Ankara’da yaşanan katliamı tartışmak üzere üniversite öğrencisi genç arkadaşlarla buluştuk. Birçok arkadaşla meseleyi tartıştık. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okuyan arkadaşımız Hazal Deveci. Ankara’daki katliamın haberini twitter’dan öğrenmiş 10 Ekim Cumartesi günü. Anında mitinge giden arkadaşlarına ulaşmaya çalışmış telefonla. O da arkadaşını aramış ve hayatta olduğu haberini almış kendisinden. Arkadaşının hayatta olduğu haberi yüreğine su serpmiş olsa da, hain saldırıya karşı duyduğu öfkeyi, hayatını kaybedenlerin acısını çok daha derinlerde hissettiğini sözlerine ekliyor. İnternetten katliam videolarını açmış fakat tamamını izleyemeden kapatmış. Bunu kim yapmış olabilir sorusunun cevabını Suruç’tan bildiğini söylüyor. Katliamı devletin yapmış olduğunu düşünmüş fakat katliam öncesi sorsalar, ‘böylesine alçak bir saldırıyı tahmin edemezdim’ diyor. Saldırının amacına yönelik düşüncelerini ise; “ Halka korku salmak, suçu HDP’ye yıkıp HDP’yi baraj altında bırakmak olabileceği” şeklinde ifade ediyor.
İSTEDİKLERİNİ VERMEYECEĞİZ
Hazal arkadaşımıza Pamukkale Üniversitesi’nde örgütlenen boykotlar ve yürüyüşleri soruyoruz. Üniversite içinde katliama karşı gerçekleştirilen protestolar, Pazartesi 10.04’deki ses çıkarma eylemiyle başlamış. 10.04’dekinde yer alamasa da ardından hem üniversite içindeki hem dışındaki gösterilere katıldığını belirtiyor. Çünkü tepki gösterilmediği takdirde bu katliamların böyle devam edeceğini söylüyor. Katliamcıların insanları sindirmek istediğini düşünen Hazal, onlara istediklerini vermeyeceklerini, vermememiz gerektiğini vurguluyor.
7 HAZİRAN’DAN BU YANA 450 İNSAN!
Mühendislik kantininde rastladığımız Ali Baş, Makine Mühendisliği okuyor. Katliamı internetten öğrenince üzülmüş. Bu üzüntüsünü okuldaki protestolara yansıtıp yansıtmadığını merak ediyoruz. “Yürüyüşlerden falan hiç haberim olmadı, merak da etmedim, haberim olsa da katılmazdım zaten” diyor. Çözüme dair düşüncesi “ Ülkedeki herkesin eğitimli ve vicdanlı olması gerektiği…” Şartlandığı eğitimin nasıl olması gerektiğine dair bir fikri yok maalesef. İktidarın mecburi yas ilanı hakkında ne düşündüğünü tartışırken “Çok insan öldü o yüzden yas ilan edilmiş olabilir” yanıtını alıyoruz. Çok sayıda insan! Sayı… Sayılardan konuyu derinleştirmek istiyor ve 7 Haziran’dan bu yana 450’den fazla insanın yaşamını yitirdiğini hatırlatıyoruz. Neden Diyarbakır değil, Suruç değil, kürsü olarak kullanmayı pek sevdikleri onca asker cenazesinde değil? Sorularımız cevapsız kalıyor. Siyaset, politika anlaşılması zor şeylerdir diyor Ali. ‘Biz bir biliyorsak onlar on bilir’ cümlesiyle de tarif ettiği eğitimin ortaya koyduğu vahim tabloyu gözler önüne seriyor.
YÜRÜYORUZ, YÜRÜYECEĞİZ
Katliama dair gerçekleştirdiğimiz sohbetleri yazıya dökerken, Genç Hayat ekibindeki arkadaşlarla sık sık Ankara’yı tartışıyoruz. Gençlerle yaptığımız röportajların üstünden geçerken katliamı, gençleri, gençliği konuşuyoruz. Haberleri izliyoruz bir yandan, bir yandan röportaj metinlerini okuyoruz. Şölenlerde konuşan Erdoğan’ın sesi yankılanıyor televizyondan. “Biz size ne yaptık?” diye soruyor. Ne yaptığını da, ne yapmadığını da biliyoruz. Bildiklerimizi gençlerle paylaşıyoruz. Sokaklara afişlerini yapıyor işçi duraklarında yanıtlarımızın olduğu bildirileri dağıtıyoruz. Bir anlık sessizlikte ekipten arkadaşımız soruyor: “Ankara’da biz çok şey mi istedik?” Çok şey istedik diyerek yanıtlıyor bir diğeri. Daha çok isteyeceğiz.
Hazallar, Alilerle birlikte isteyeceğiz şeklinde tamamlıyor diğer arkadaş. Birbirimizi çok güzel tamamlıyoruz. Eksiklerimiz olsa da düşünürken, tartışırken, birbirimizi çok güzel tamamlıyoruz! Bomba seslerini de katarak yolumuza, gençlerle birlikte yürümeye devam ediyoruz. Geleceğe dair inancımızda en ufak bir eksilme olmadan yürüyoruz, yürüyeceğiz de!

ÖNCEKİ HABER

Bu iş böyle gitmez*

SONRAKİ HABER

Tribünde kan sesleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa