İnşaat işçileri: Bize bu koşulları reva görenlere oy yok
Ağır koşullarda çalıştırılan inşaat işçileri, kaldıkları bekar evlerinde kötü koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor. Ağrı Diyadinli işçiler, çalışma koşulları kadar artan çatışmalara ve ölümlere de tepkili. İşçiler, barış için HDP’ye oy verecekler.
Haşim DEMİR
İstanbul
İnşaatlar lüks binalarla ve iş cinayetleriyle gündeme geliyor. Oysa bu binaları inşa eden işçilerin günlük yaşamları da hiç iç açıcı değil. İnsanlık dışı koşullarda çalıştırılan inşaat işçileri, iş çıkışında da benzer koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor. Hayatları boyunca çalışsalar bile emeklilik hakkına bile sahip olamıyorlar. İnşaat işçilerinin yoğunluklu oturduğu bölgelerden biri de İstanbul’un Ümraniye ilçesinde bulunan Aşağı Dudullu ve Yukarı Dudullu Mahalleleri.
İşçilerin çoğunluğu Ağrı Diyadinli ve akraba. İzbe, rutubetli, sağlık koşulları bakımında son derece sakıncalı bekar evlerinde yaşamak zorunda bırakılan işçiler, küçücük odalarda 5-6 kişi yaşamak zorunda kalıyor. Ortak olarak kullandıkları banyo, tuvalet, yemekhane olarak kullandıkları küçücük alanlar her çeşit bulaşıcı hastalığa davetiye çıkarıyor. İşçiler bir yandan birliklerini sağlamak ve bu koşullara son vermek için mücadele ederken, diğer yandan günlük politik gelişmeleri takip etmeye çalışıyor. Emek Partisinin seçim çalışmaları sırasında görüştüğümüz işçilerle, yaşadıkları sorunları, çatışmaları, ölümleri ve seçimleri konuştuk. Çatışmalardan, ölümlerden ve kendilerine dayatılan koşullardan AKP’yi sorumlu tutan işçiler, seçimlerde HDP’ye oy verecek.
1 KASIM’DA DAHA AĞIR YENİLGİ ALACAKLAR
İSMET IŞIK (İnşaat İşçileri Sendikası Girişimcisi): Yıllardır Ümraniye Esenşehir’de oturuyorum. Yüzlerce inşaatın yapımında çalıştım. Onlarca iş cinayetine tanıklık yaptım. Yanı başımda arkadaşlarım hayatlarını kaybetti. Çatışmalı ortamdan dolayı göç edip buralara geldik. Tüm akrabalarım, kardeşim de dahil inşaatlarca çalışıyor, akşam da bu küçücük odalarda yaşamak zorunda kalıyorlar. Ağır sömürü altında, sosyal güvenceden yoksun ölümün pençesinde çalışmak zorunda kalıyoruz. İnsan olduğumuza bile inanamıyoruz. İşte devletin yüzü bu. Buna rağmen biz günlük politika ile ilgileniyor, tüm inşaat işçilerini bir sendikada örgütlemek için çaba harcıyoruz. AKP’nin tepetaklak aşağı düşmesi için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Oyumuz HDP’ye. Bunun için her gün ve her akşam sektörümüzde çalışan işçi arkadaşlarımızı ziyaret ederek toplantılar yapıyoruz, tartışıyoruz. Ev ev, kapı kapı dolaşıyoruz. Kürt sorunu bir biçimde çözülür, önemli olan sınıfsal sorunların çözümüdür. İşçiler olarak politikada belirleyici olursak inanın ulusal sorun çözülür ve Kürt halkı gerçek anlamda onurlu kalıcı bir barışı elde eder. 7 Haziran seçimlerine tahammül gösteremeyenler, yeniden çatışmalı ortamın yaratılmasında da rol oynadılar. Ama 1 Kasım’da daha ağır bir yenilgi alacaklar buna eminiz.
KOMİTELER KURDUK, ÇALIŞIYORUZ
EMRAH IŞIK ( İnşaat İşçisi): Daha yeni Ağrı-Diyadin’den geliyorum. Orada bir savaş yaşanıyor. OHAL ve sıkıyönetim uygulamaları var. Özel tim cirit atıyor, halkı tehdit ediyor. Halkın can güvenliği yok. Bu zorbalıktan dolayı buraya geldik, ama görüyorsunuz ki bize getto hayatı yaşatılıyor. İki küçücük odada yaşamak zorunda kalıyoruz. Bu küçücük oda için ayda 400 lira kira veriyoruz. Rutubetten, nemden sürekli hastalanıyoruz. 200 lira elektrik ve su parası ödüyoruz. İnşaatlarda çalıştığımız için sürekli horlanıp dışlanıyoruz. Kürt olduğumuz için bize vatan haini, bölücü damgası vuruluyor. Polis iş beklerken bile bizi taciz ve tehdit ediyor. Buna karşı örgütlenmemiz gerekir. Onun için komiteler kuruyoruz. Sendikal örgütlülük için toplantılar yapıyoruz. Barış olsun, kimse ölmesin istiyoruz. 400 vekil istiyorum, başkanlık istiyorum diye bile bile gencecik insanlar ölüme gönderilir mi?
BARIŞ IŞIK (İnşaat İşçisi): Bu çatı arasında çiviler batmasın diye iki büklüm oluyoruz öyle koğuşlarımıza girebiliyoruz. Bu tavan arasında ancak fare ve kedi yaşar. 25 kişi 5 koğuşta kalıyoruz. Tek tuvalet, tek banyo var. İnsanlığın bittiği yer burası. Şimdi biz nasıl gidip AKP’ye oy verelim? Tabii ki HDP diyoruz. Kandan, savaştan beslenenlerle görülecek bir hesabımız var. Günde 12-13 saat çalışıp gelip bir banyo bile yapamıyoruz. Kokudan, havasızlıktan hastalıklarla boğuşuyoruz. Yapılacak tek şey bizim sektörde kalıcı, mücadeleci bir sendika yaratmak. Komiteler kurup çalışmalara başladık bile.
LEVENT IŞIK (İnşaat İşçisi): Bir ay çalışıyoruz ancak 11 gün sigortamız yatırılıyor. Hiçbir hakkın, hukukun olmadığı bir sektörde çalışıyoruz. Adam yerine konulmuyoruz. Bizim yaşadığımız yerlerde fareler bile yaşamıyor. Bu hayata bizi mahkum edenlerden hesap sormak için tek yol örgütlenmek ve bilinçlenmektir. Bir tarafta zenginler var, bir tarafta yoksullar, açlar var. Sömürü var, zorbalık var. İşçiler olarak bu zülüm ve zorbalığı sona erdirecek bir güçteyiz. Bunun farkına varmak için sendikal çalışma yürütüyor, mücadele ediyoruz.
SELİM IŞIK (İnşaat İşçisi): Mecburen buralarda kalıyoruz. Niye, yoksuluz, bi’çareyiz. Sendika, hem de güçlü bir sendika şarttır. Bunun için toplantılar yapıyoruz.
AKP’Lİ VEKİLLER GELSİN BU KOŞULLARDA YAŞASIN
HAKAN GÜVEN (İnşaat İşçisi): Bizim yaşadığımız yerde, bakanlar, milletvekilleri 5 saat yaşayamazlar. Yoksulluk ve açlığın ne olduğunu bildiğimiz için bu gibi yerlerde yaşamak zorunda kalıyoruz. Günlük çalışıyoruz ama cebimizde bir harçlık yok. Açlıkla terbiye edilmeye çalışıyoruz. Kemersiz, halatsız, eldivensiz, kasksız ölümüne çalışmak zorunda kalıyoruz. Çalışırken bile hayvan muamelesi görüyoruz. İnsanlık bunun neresinde soruyorum. Bize bunu reva gören AKP’ye bir tek oy yok. Oyumuz HDP’ye.
ZİYA IŞIK (İnşaat İşçisi): Bizzat savaş çıkarılarak, bombalı saldırılar devreye sokularak, seçim arifesine gidildi. Buradaki amaç bir iç savaş çıkarmaktı. Bu tutmadı. HDP binalarının yakılması buna yönelikti. HDP soğuk kanlı ve sağduyulu davrandı. Barış için canımızı verdik ve vermeye devam edeceğiz. Ama barbarlar ve savaşta ısrar eden kan emiciler bunda ısrar etti. O kan emici savaş çığırtkanları değil mi bize bu getto hayatını yaşatan. Bizi açlığa ve işsizliğe mahkum eden. Biz bunları iyi biliyoruz. Onlara verilecek tek bir oyumuz yok. AKP’li vekiller gelsin benim kaldığım yerde iki saat kalsınlar hele.
ERCAN IŞIK (İnşaat İşçisi): AKP sonunu hazırlıyor. Onlara hayırlı olsun. Kürtler olarak, işçiler olarak artık uyandık. Bizi bu yaşanmaz hayata mecbur edenler kaybedecek. Barış kazanacak. Tek bir oy için ne pahasına olursa olsun memlekete gidip oyumu kullanacağım. Bu cehennem hayatını bize yaşatanlardan er ya da geç hesap soracağız.
FARUK IŞIK (İnşaat İşçisi): 9 Kişi bu küçücük odalarda kalıyoruz. Tek tuvalet, tek banyo alanı var. Burada yemek yapıyor ve yiyoruz. Hapishane hayatı bile bundan daha iyi. Esir insana bile bu yapılmaz. Adile Sultan Çay Bahçesi’nde gündelikçi arkadaşlarımıza polis baskı yapıyor, horluyor. Burada toplanmayacaksınız diyor. Sadece Ağrı-Diyadinli olarak biz bu hayatı yaşamıyoruz. Başka Kürt illerinden gelenler de bu hayatı yaşıyor. Esenşehir, Esenkent, Emek Mahallesi, Aşağı ve Yukarı Dudullu, Tavukçu Yolu gibi mahallelerde yaşayan ve çalışan tüm Kürt işçiler bu hayata mecbur ediliyor. Bu uygulama AKP iktidarı döneminde daha fazla arttı. Onun için AKP’nin çöplüğe atılması için elimizden geleni yapacağız. Barışı da yine biz sağlayacağız, buna inanıyorum.
TEKİN IŞIK (İnşaat İşçisi): AKP hükümeti bize bunu yaşatıyor. Bu koşullarda bir tek oy AKP’ye atılır mı? Biz atmayacağız.
EVİ BARKI YAKILAN BİZİZ AMA BARIŞI GETİREN DE BİZ OLACAĞIZ
RIDVAN IŞIK (İnşaat İşçisi): Yemek yediğimiz yerde bulaşık ve çamaşır yıkıyoruz, iplere asıyoruz. Zaten bodrum katı, merdiven altı burası. Rutubet kokusu, havasızlıktan akciğerlerimiz etkileniyor, hastalanıyoruz. Yeterince beslenemiyoruz. Hijyen yok. Bekar odaları insan sağlığına uygun yerler değil. Kürdistan’da özel tim, burada çevik kuvvet ve terörle mücadele polisleri bizi tehdit ediyorlar. Buralardan gidin diyorlar. Bizi buralara getiren onların zorbalığıdır. Biz keyfimizden göç edip gelmedik buraya. İnşaat iskelelerinde ölelim diye hiç gelmedik. Aşağılanan, horlanan biziz, öldürülen biziz, evi barkı yakılan biziz ama barışı getiren de biz olacağız. Sınıf olarak örgütlenip güçlü bir sendika yaratacağız.
OKTAY IŞIK (İnşaat İşçisi): Memlekette özel tim, korucu zorbalığından göç edip buralara geldik. Şimdi 5-6 metrekarelik bu odalarda hapishane hayatı yaşıyoruz. Televizyon da olmasa tam bir hücre hayatı olacak. Tecrit edilmiş, şehir dışı ne kadar mahalle varsa Kürtler oralara hapsedilmiş. Buna rağmen dayanışmayla, yardımlaşmayla bir aradayız. Birlikte mücadele edip örgütleniyoruz. Sınıf olarak örgütlenmek bizi kurtuluşa götürür. İşçiler, barışın teminatıdır.
NAİF GÜVEN (İnşaat İşçisi): Aldığımız yevmiyle bir tüp bile alamıyoruz. En kral yevmiye bizim sektörde 110-120 liradır. Bunu alan çok az insan var. Onların cebinde bile para olmaz. Çatışmalı ortamın başlamasıyla bize başka bir gözle bakılmaya başlandı. Düşmanlaştırma politikası AKP tarafından uygulanıyor. HDP’nin binalarının ve Kürt esnaflarının evleri ve işyerlerinin yakılması bu politikanın sonucu. Kürtler olarak bu oyuna gelmedik. Barışta ısrar ediyoruz. Kürtlerin, Türk emekçilerinin öyle bir tokadını yiyecek ki AKP, bir daha belini doğrultamayacak.
EBUBEKİR IŞIK (İnşaat İşçisi): Ne kadar pis iş varsa Kürt işçiler orada çalıştırılıyor. Bize karşı devlet acımasız ve gaddar. AKP’de bir o kadar acımasız ve gaddar. 1 Kasım’da bunun hesabını sandıkta soracağız. Zalimleri defetmeden halklar barışa ve huzura kavuşamaz.
İÇ SAVAŞI KIŞKIRTIYORLAR
ADLAN IŞIK (İnşaat İşçisi): AKP ülkeyi Suriye’ye çevirmek istiyor. Din ve mezhepler üzerinden bir iç savaşı bile kışkırtıyor. Halklarımız bu oyuna gelmeyecek. 7 Haziran seçim sonuçlarını hazmedemeyenler, 1 Kasım seçim sonuçlarını da hazmedemeyecek. Savaşta ısrar edenler bu kez tarihi vebal altında ezilecekler.
ABDULLAH IŞIK (İnşaat İşçisi): Evlerimizi, bağımızı, bahçemizi, tarlalarımızı yakanlar şimdi İstanbul’un göbeğinde bize hapishane hayatı yaşatıyorlar. Bu 1 Kasım seçimi barbarlarla, yoksullar arasında olacak. Barbarlar kaybedecek, barış kazanacak. çatışmadan, savaştan medet umuyorlar. İşte Ankara Katliamı bunun için yapıldı. Amaç iç savaş çıksın. Komşu komşuyu öldürsün birileri de başkan olsun. Ne başkanlık olacak, ne de AKP iktidar olacak. Kazanan biz olacağız.
MUHAMMET IŞIK (İnşaat İşçisi): IŞİD’i besleyip büyütenler, onlara TIR’larla silah gönderenler Ankara Katliamı’ndan da sorumlular. Suruç’ta 34 canımızı aldılar, Ankara Katliamı’na da zemin hazırladılar. Siyasi operasyonlarla soykırım yapanlar, canlı bombacılara dokunmadılar. Bize gelince devlet terörü, IŞİD’e gelince hukuk devleti oluyorlar. Buna karşı direneceğiz asla boyun eğmeyeceğiz.
OYUMUZU HDP’YE VERECEĞİZ
MEHMET IŞIK (İnşaat İşçisi): Kaldığımız yerlerin kümesten farkı yok. Tünelden geçercesine koğuşlara girebiliyoruz. 700 lira kira veriyoruz. Sağlıklı bir yemek yiyemiyoruz. Farelerle, böceklerle iç içe yaşıyoruz. Son zamanlarda işe gittiğimizde de, buralara geri döndüğümüzde de tedirginlik yaşıyoruz. Linç kültürünün sonucu saldırıların hedefi olduk. Çünkü çalıştığımız işyerlerinde bile düşmanlık körükleniyor. Dün bizimle çay içen Tokatlı, Rizeli işçi bize kuşku ile bakıyor. Oyumuzu düşmanlığı sona erdirecek, barışı sağlayacak olan HDP’ye vereceğiz.
RAHMİ IŞIK (İnşaat İşçisi): Öyle bir sömürü var ki, biz gökdelen yapıyoruz hayatımızdan oluyoruz. Zengin züppeleri, para kodamanları da bizi aşağılıyor. Bu para kodamanları istiyor ki savaş çıksın, devlet zorbalığını artırsın. İşte 1 Kasım seçimleri bu kodaman yanlıları ile yoksul yanlıları, barış yanlıları arasında olacak. Biz işçilerin yanı barışı savunanların yanı, yoksulların yanı olacak.
ERDEM IŞIK (İnşaat İşçisi): Çok sağlıksız yerler buralar. Bulaşıcı hastalık kapma riski altındayız. Kira, elektrik ve su parasını ancak böyle karşılayabiliyoruz. İnanın insan olduğumuza bile inanamıyoruz. Bize bu hayatı reva görenler zenginlerdir, kan üzerinde politika yapan AKP’dir, Cumhurbaşkanıdır. Hani yoksulluk bitecekti, herkesin işi olacaktı. Hepsi yalan. AKP yalan rüzgarıdır. Kimse onlara kanmayacak.