CHP'nin kalesinden seçim manzaraları: Kadıköy ‘koalisyon çıkar’ diyor
Cansu PİŞKİN
Uğur ZENGİN
İstanbul
İstanbul’un en gelişmiş ilçelerinden biri olan Kadıköy’deyiz. Şehrin diğer semtlerine oranla genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan Kadıköy, çoğunlukla orta ve üst gelir gruplarının ikamet ettiği bir ilçe. Anadolu yakasının gözdesi olan bu semt, özellikle Avrupa yakasında ikamet eden gençlerin de özgürce nefes alabilecekleri bir durak. Kadıköy’ün gel geç yeri olmasında ilçe sınırları içerisinde bulunan 4 üniversitenin semte kattığı ruhun yadsınamaz bir payı olduğunu söylemek mümkün.
7 Haziran seçimlerinde yüzde 58.44 gibi bir rakamla birinci parti olarak çıkan CHP geleneğinin yıllar öncesine dayandığını söylemek mümkün. AKP’nin yüzde 18.33 oyla 2. parti olduğu Kadıköy’de HDP ise yüzde 10.31 oyla 3. oldu.
Politik bilinci baskın olan Kadıköy, buradan doğru Gezi direnişinin en yoğun yaşandığı yerdi.
Böylesine politik bir ilçede seçimlere 1 haftadan az bir süre kalmasına rağmen ne gezdiğimiz sokaklarda ne de konuştuğumuz yurttaşlarda seçim telaşına, heyecanına rastlayamıyoruz. 7 Haziran öncesi yapılan hummalı çalışmalar olmadığı gibi ateşli tartışmalar da yok. Sokaklara ve insanlara karamsarlığın, umutsuzluğun getirdiği bıkkınlık çökmüş. Yurttaşlar, demokrasinin en büyük emaresi olarak kabul gösterilen seçim sandıklarından çıkacak sonuçların 7 Haziran’dan farklı olmayacağını ve hatta seçimin tekrarlanacağını düşünüyor. Neden böylesi bir düşünceye kapıldığını sorduğumuz birçok insanın yaygın kanaati ise ‘AKP’nin iktidar hırsı.’
‘SANDIKTAN CHP İLE AKP KOALİSYONU ÇIKACAK’
Yeldeğirmeni’nde bir kahvehaneye giriyoruz. Kesif bir çay kokusu ve meraklı bakan gözler karşılıyor bizi. Girer girmez 3 kişilik arkadaş grubunun oturduğu masaya yöneliyoruz. Kendimizi tanıtıyor sohbete başlıyoruz. 3 arkadaş da koyu bir CHP seçmeni. Seçimlerden beklentilerini soruyor, ne olur diyoruz. 3’ü de AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı ve CHP ile koalisyon yapacağı konusunda hemfikir olduklarını söylüyorlar. İçlerinden biri, “AKP’nin oy oranı düştü ama bence CHP’nin oy oranı artar bu seçimlerde” diye ifade ediyor görüşünü. Sosyal sigortalardan emekli olan bir diğeri ise, “Ecevitçiydik eskiden. O öldüğünden bu yana CHP’ye oy veriyorum. CHP’nin iktidar olmasını istiyorum. Emeklilere vereceği haklar çok iyi” diyor.
‘ZULÜM İLE ABAD OLANIN AHİRİ BERBAD OLUR’
Müşteri popülasyonunun neredeyse tamamı işçi emeklisi ve CHP seçmeni olan kahve ahalisine tek tek sormaya çalışıyoruz seçimlerden beklentilerini. Köşede elindeki oyun kağıtlarından fal açan Metin amcanın dikkatimizi çekiyor. Yaklaşıp tanıtıyoruz kendimizi derken koyu bir sohbet başlıyor. Yaklaşan genel seçimleri, beklentilerinini soruyoruz. Metin amca doğrudan giriyor lafa, “Kendimi bildim bileli CHP’liyim ama Erdoğan’ın inadına oyumu HDP’ye vereceğim” diyor. ‘Niçin bu inat?’ diye soruyoruz, Metin amca açıyor bayramlık ağzını: “Cumhurbaşkanı’nın kabadayı konuşmalarından bıktık. HDP barajı aşsın ki bunun karşısına çıksın. AKP’li arkadaşlarım bile ona oy vermeyecek, CHP’ye verecekler. Çünkü hiçbiri hükümetten memnun değil. 13 senedir iktidardalar. Ne yaptı bu memlekette? Domatesin kilosu 9 liraya, etin kilosu 70 liraya çıkmış. Emekliye verdiği de yüzde 3 zam. Kendilerine bakıyorsun dünya kadar para alıyorlar. Çatışmaları yapan devlettir. Güçlü devlet diyor Cumhurbaşkanı. Madem güçlüydü, nasıl oldu da iki tane canlı bombayı Ankara’nın göbeğinde yakalayamadılar? Olay olup bittikten hemen sonra yapanlar orataya çıkıyor. Nasıl oluyor bu? Hepsi danışıklı dövüş. Kan üzerinden oy almak için AKP yapıyor bunu. Davutoğlu Ankara’da yaşanan patlamadan sonra oylarımız arttı diyor.böyle bir şey olur mu yahu? Kendilerini haklı ve mağdur göstermek için yaptılar. Başbakan Davutoğlu’da hiçbir şey yapamaz bu durumda. Cumhurbaşkanı’nın önüne çıkamaz. Horozun önünden hangi tavuk kurtulabilmiş? Bu başımızdaki gitmediği sürece memleketin hali kötüdür. Bunlar da öyle bir tepe taklak gidecekler yine doğru olan, haksızlığa uğrayan kazanacak. Zulüm ile abad olanın ahiri berbad olur.” Ne olur seçim sonuçları diye tahminini soruyoruz Metin amcaya düşünmeden cevaplıyor, “Tek başına iktidar olamaz AKP ama tek başına iktidar olana kadar, kazanana kadar seçim yapar. Sandıklarda yine hile yapacaklar ama inşallah muvaffak olamaz. Sandıkları taşıyorlar Güney Doğu’da neden çünkü seçmeni yıldırmaya çalışıyor. Kendisine oy verilmeyecek yerleri biliyor, oralardan taşıyor sandıkları. Bir de milli vekil diyor. Şimdi biz Kürt’sek, Ermeni’ysek milli değil miyiz?”
YAYGIN KANAAT: SONUÇ DEĞİŞMEYECEK
AKP’lisi de CHP’si de AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı ve CHP ile koalisyon kuracağı kanaatinde. Bir diğer yaygın kanaat ise HDP’nin barajı tekrar geçeceği yönünde. Kahve ahalisine göre zaten AKP’nin tek başına iktidar olamamasının tek koşulu HDP’nin barajı aşması. Hatta ismini bizlerle paylaşmak istemeyen sosyal sigortalar emeklisi bir amca çözüm sürecinin devamı için HDP’nin barajı aşması gerektiğini söylüyor ve ekliyor: “Selahattin Demirtaş’ın tutumunu barışçıl olarak görüyorum. Devletin başındaki kişiler de biraz öyle düşünse yan çizmese çözüm süreci sonuca kavuşurdu.” Bunun üzerine yan masalardan birinden Mustafa amcanın sesi duyuluyor: “ HDP barajı aştı diye, çok oy aldı diye özellikle Güney Doğu’da devlet politikaları yüzünden hayat durdu. Baştakiler orada ki hayatı durdurdu. Onun için HDP’nin barajı geçmesi memleket için hayırlı olmaz. Memleket için CHP’nin hayırlı olacağını düşünüyorum.”
‘YEDİ AMA YAPTI’
Konuşmasına başlarken AKP’li olduğunu belirten Karayollarından emekli isim vermek istemeyen başka bir amca, koalisyon hükümetini geçmiş tecrübelerini göz önüne alarak reddediyor. Şöyle devam ediyor konuşmasına, “Koalisyon yaşadık Allah bize bir daha yaşatmasın. Koalisyon zamanlarında açlığımızdan geberecektik neredeyse. Emekliyim ve geçinemiyorum. Gelen bizi durdurdu. Gelen bize vurdu gitti. Hele işçi emeklisiysen bittin gitti. Yine de tek parti iktidar olsun. CHP’de başkan yok, MHP desen uzlaşmacı değil. Asgari ücreti 1500 lira yapacağım diyor CHP. Yalan. Kim verir? Sonra hangi iş veren bunu kabul eder? AK Parti de 1300 yağacağım diyor. Yapar, yapar da anamızı da ağlatır. Yani bir yerden alacak bir yerden verecek. Ben de diyorum ki ne versin ne de bizden bir şey alsın. Değişen bir şey yok yani fakir daha fakir zengin daha çok zengin. Benim istediğim sadece AK Parti değil, tek parti iktidarı istiyorum. Bakıyosun MHP’de öyle bir başkan yok, CHP’de yok. Koalisyon dönemini yaşadık biz. Koalisyon olmasın çünkü hepsi farklı şeyler isteyecek, anlaşamayacaklar. Hangi parti gelirse gelsin seni beni düşünen hiç kimse yok. AKP’nin tek bir iyiliği varsa o da seni haciz yüzünden hapse atılmaktan kurtardı. Yolsuzluklarını da doğru bulmuyorum AK Parti’nin. İlk önce çıktı ağladı Erdoğan ‘benim çocuklarımı eller okutuyor’ diye. Bu filolar nereden geldi? İsim var. Hagi bankaya gitse ‘kim geldi’ ‘Erdoğan’ın oğlu Bilal’ kasalar açılıyor o zaman. Ama işte çok güzel yollar yaptılar. Ben buradan çıkıyorum ta Gürcistan’a hanımın mezarına gidiyorum, otoban. Sadece otoban mı? Başka bir sürü hizmet yaptı. Yedi ama yaptı. Demirel anamızı ağlattı hiçbir şey de vermedi.” Biraz konuyu dağıtalım diyor çözüm süreci neden durdu diye soruyoruz, “Çatışma olduğu zaman orada ki askerler çift maaş alıyor. Onlar da çatışma dursun istemiyorlar o yüzden. Ankara’nın göbeğinde mesela bomba atıldı. Tabi ki devletin içindeki bazı insanların bundan haberi vardı. Bu memleketi Türk ile Kürt ile beraber kurtardık. Et ile tırnak olmuşsun. Neyi ayırıyorsun” diye cevaplıyor.
‘GÖRDÜKLERİNE İNANMAYAN BİR TOPLUM’
Ankara Katliamı lafı açılınca yan masalardan sesler yükseliyor. Davutoğlu’nun katliamın hemen ardından yaptığı ‘oylarımız arttı’ açıklaması eleştiriliyor. Türk Telekom’dan emekli bir amca söze giriyor, “Davutoğlu’nun açıklaması rezalet. Ama katliamdan sonra oy oranının arttığı doğruysa daha büyük bir rezalet. Gördüklerine inanmayan bir toplum yaratıldı. Bu çatışmalarda kasıt arıyorum. Yön veriyorlar. Kendi mitinglerinde neden olmuyor böyle bir şey” diye tepki gösteriyor.
GENÇLER ÖZGÜRLÜKLERİNİN KISITLANMASINDAN ENDİŞELİ
Kahvehaneden kalkıp biraz da gençlerin arasına karışalım diyerek yola koyuluyoruz. Müşterilerinin çoğu üniversite öğrencisi olan bir kafeden içeri giriyoruz. Hemen hepsiyle birkaç dakika sohbet edip genel duruma dair bir fikir edinmeye çalışıyoruz. Gençler arasında oy kullanarak bir şeylerin değişebileceğine inancını yitirmiş geniş bir kesim olduğunu söylemek mümkün. Siyasilere güvenmeyen ve mevcut siyasi partilerin kendilerini temsil etmediğini söyleyen gençler, yaşlıların siyaseti bırakması gerektiğini düşünüyor. Genç bir kadın şöyle bir örnek veriyor, “Babam 60 yaşında. O bile kızı olduğum halde aradaki kuşak çatışması yüzünden beni anlamazken, bizleri hiç tanımayan yaşlı siyasetçiler nasıl anlayacak?” Siyasilerin samimiyetine inanmayan gençler, iktidarın değişmesinin bir şeyleri muhakkak değiştireceğini fakat bu değişimin iyi yönde olmayacağı yönünde hemen hemen aynı fikiri paylaşıyor. Gençleri en çok rahatsız eden ise özgürlüklerinin kısıtlanması. 7 Haziran’dan bu yana yaşanan karmaşanın aslında biraz da gençlerin işine yaradığını söyleyen üniversite öğrencisi Kaan, “Hepsi kendi derdine düştü yasaklar rafa kalktı. Seçim öncesinde okula yetişir gibi tekele yetişmeye çalışıyorduk. Şu sıralar kimsenin yasağı taktığı yok” diyor.
‘UZAYI DESTEKLEYEN İLK KİŞİYE OY VERECEĞİM’
Bir kafede sohbet etme imkanı bulduğumuz öğrenci grubu, dünyanın birçok ülkesinde insanların bilim tartıştığını fakat Türkiye’de hâlâ üniversiteye türbanlı girilsin mi girilmesin mi tartışması yapıldığını söyleyerek rahatsızlıklarını ifade ediyorlar. Heykel Bölümü Öğrencisi Arda söze giriyor, “Millet uzaya koloni kurdu. Sonra kime oy vereceksin? Uzayı destekleyen ilk adama oy vereceğim. Uzaya maymun bile gitti. Ama bakıyorsun TÜBİTAK, CERN’de yapılan Tanrı parçacığı hakkında ‘allaha şirk koşmaktır’ diye açıklama yapıyor. Ya da şöyle söyleyeyim Tayyip Erdoğan bilgisayarda benim kadar iyi midir mesela? Bilgisayardan anlamayan biri ülkeyi yönetebilir mi?” diyor. 13 yıldır AKP’nin iktidarda olmasının sebebinin insanların korkuları olduğunu savunan Ceren, “İnsanlar aynı şeyleri yaşamamak için ona oy vermeyelim diye düşünüyor. 7 Haziran’dan bu yana yaşanan aslında hükümetin ‘bakın biz yokuz neler oluyor’ tehdidinden ibaret. Vardı ya Yaprak Dökümü’nde ‘ağzımızın tadı bozulmasın’ diyen kadın; insanlar da bu seçimde ağzımızın tadı bozulmasın diye korkuyla yine onlara oy verecek. Eylemler patlamalar da bunun için. Zaten günümüzde eylem işe yaramıyor. Bağırıp bağırıp dönüyorlar. Yapabilecek bir şey yok. Bir arayış var. Başa geçen tanrı gibi davranmaya başlıyor. Devlet sorun çözmek için vardır ama bizim ki öyle değil. Varlığını devam ettirmek için sorun yaratıyor. Bireysel düşünüyor toplumsal değil” diyerek özetliyor durumu.