Elektromanyetik kirlilik vardır
Menekşe KIZILDERE
Kirlilik acayip bir kavramdır. Kirliliğin ne demek olduğunu beş yaşımda dedemle birlikte buğday hasadını izlerken öğrenmiştim. Sevgili dedeme neden buğday demetlerini iple değil yine buğday sapıyla sarıldığını sorumuştum. Bana göre ip ya da plastik daha kolaydı, dedem ip ya da plastik buğdayın kendisinden değil, gittiği yerde birikirse orayı kirletir demişti. Buğday hasadında öğrendiğim, doğadan olmayan ya da doğada fazlalık olanın da kirlilik olabileceği olgusu elektro manyetik alan (EMA) kirliliğini çok iyi betimlemekte. Gürültü, havanın kendi fazlalık bileşenleri ve elektro manyetik alan başka bir alanın ya da fazın saflığını bozar işte o vakit kirlilik olur. Modern cihazlar ile sarılı hayatımızın bir tek dakikası yoktur ki EMA’ya maruz kalmamış olsun. Peki, nedir bu elektro manyetik alan ve nasıl kirlilik teşkil eder? İlk manyetik alanı tanımlayarak başlamak gerek; manyetik alan güç etkisi ile atom boşluğunda yüklerin hareketiyle oluşan çekim alanıdır. Biot-Savar teorisine göre ise hareketli yükler manyetik alanı teşkil eder yani her atomun manyetik alanı vardır. Canlı varlıklarında elektro manyetik alanları vardır. ABD’li bilim insanı A. Widgery’e göre evrendeki özellikle canlılar için tüm elektro manyetik sinyalizasyon uyum içinde olmalıdır. Bu uyum bozulduğu vakit EMA kirlilik teşkil eder. Başka bir bakış açısı ile bu uyumu diğer alanları sinyalizasyon yolu ile işgal eden EMA kirliliktir. Örneğin yaşam alanınızın hemen dibine kurulmuş, sinyalizasyonu uyumu bozacak derce de etkili baz istasyonları EMA kirliliğidir ve tüm kirlilikler gibi sağlığınızı tehdit eder. Özetle elektro manyetik alan ve dalgalarının yoğunluğunun insan ve çevre sağlığı için risk teşkil ettiği değer, kirlilik oluşturduğu sınırdır. Gündelik yaşamda bu uyumu, kirliliği elektrik akımı taşıyan kablolar, radyo frekans dalgaları yayan radyo ve televizyon vericileri, cep telefonu baz istasyonları, yüksek gerilim hatları, trafolar, mikrodalga yayan ev aletleri gibi yüksek EMA’sı bulunan vericiler ya da alıcılar bozabilir. (Mikrodalga yayan aletler üzerindeki çalışmalar hâlâ devam etmektedir.) Elektromanyetik radyasyoniyonize olamayan radyasyondur, yani kesinlikle bildiğimiz radyasyon değildir. Bu sebeple etkileri radyasyonun etkileri ile karıştırılmamalıdır. Elektromanyetik dalga elektriksel alan (mV) ile manyetik alanın (Tesla, Gauss, amper/m) birleşiminden oluşur (E= V/m).
Elektro manyetik spektrumda 10kHz – 300 GHz frekans aralığında yer alan sistemlerin (radyo, televizyon ve telsiz sistemleri, radar sistemleri, uydu haberleşme sistemleri, mikrodalga fırınlar, tıpta ve sanayide RF frekansında çalışan sistemler ve GSM haberleşme sistemleri) ayarttığı alanın canlıya verdiği zararı belirleyen birime “özgül soğurma hızı” (SAR) denir. Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Dr. Selim Şeker Hocamızın Cep Tehlikesi isimi kitabında bizi uyardığı gibi, tüm cep telefonlarının bir SAR değeri vardır. Fakat telefon alırken SAR değerini de kontrol etmek aklımıza bile gelmez.
Elektromanyetik kirliliğin sağlık üzerindeki etkileri üzerine dünyada birçok çalışma yapılmaktadır. Hatta TMMOB EMO tarafından geçtiğimiz yıllarda yapılmaya devam edilen Uluslararası Elektromanyetik Alanlar Sempozyumlarından 2013 yılında yapılan Sempozyumda (EMANET 2013) Türkiye’de bu alanda hatrı sayılır düzeyde bilimsel yayın yapıldığı gözler önüne serilmiştir. Bu sağlık sorunlarının başında maalesef ki kanser gelmektedir. Washington Üniversitesinden Prof. Henry Laibu alanda yaptığı kanser araştırmaları bu olumsuz tabloyu çok net gözler önüne sermektedir. Canlı hücre bozulmasına ilişkin rahatsızlıklar, kalp rahatsızlıkları, ruhsal sorunlar, baş ağrısı, çocuk sağlığı ile ilgili birçok sorun başta olmak üzere birçok alanda hala çalışmalar devam etmektedir. Diğer canlılar üzerindeki etkileri ise henüz bilinmemektedir.
Dünyada durum nedir diye sorduğumuzda birçok ülke hem uluslararası hem de ulusal mevzuat yolu ile elektro manyetik kirliliği kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. Fakat ülkemizde durum pek de iç açıcı değildir. İlgili mevzuatı ilgili bakanlıklar adına Bilgi Teknolojikleri Kurumu (BTK) çıkarmaktadır. İlgili mevzuatın belirlediği limit değerler dünyada birçok ülkede kullanılan değerlerin çok üzerindedir. Örneğin insan sağlığını tehdit eden değer 0,614 V/m (Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenmiştir) iken ülkemizde 900MHz frekansı için 41V/m’dir. Bu değer Çin’de 12V/m, Rusya’da 6V/m, İsviçre’de 4V/m ve Fransa’da 1-2V/m’dir.
Ülkemiz için de bağlayıcı olan 92 Rio Konferansında kabul edilen çevre koruma adına ‘ihtiyat ilkesi’ gereği. Çevre ve insan sağlığı için tehdit teşkil eden bir sebep ALARA (As low as reasonablyacheiveable, en az ulaşılabilir düzey) prensibi gereği ortadan kaldırılmalıdır. Kentlerimizde hatta kırsalımızda meskun mahal denilen yaşam alanından en az 20 km çaplı bir alanda uzak olması gereken ve en az 500 m aralıkla bulunması gereken baz istasyonları bile nerdeyse artık apartman dairelerinin duvarlarına bitişik yapılmakta. Yani insan sağlığı bariz tehlikeye atılırken kaldı ki ihtiyat ilkesi hatırlansın. İlgili mevzuat dahi koruyucu değil ve BTK kamu yararından değil de şirketlerden yana bir tutum takınmışken bu kirlilik ile baş etme sadece bu alanlardan uzak durmakla, kişisel koruyucu önemlerle pek de mümkün değil. Fakat ümit verici gelişmeler de yok değil. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası 2011 yılında ilgili yönetmeliğin limit değerleri ile ilgili BTK’ya açtığı davadan 2015 yılında olumlu bir sonuç aldı. Merakla ilgili yönetmelikteki limit değerin ne vakit değişeceğini beklemekteyiz.
Son derece yüksek gerilimli şu 1 Kasım günü nerden çıktı bu EMA derseniz şayet, gazete kâğıdı değil ise bu yazıyı okuduğunuz yer, şu anda EMA kirliliğinin tam ortasındasınız. Gazeteden okurken bile yanı başınızdaki cep telefonunuzun baz istasyonu ile arasındaki kesintisiz sinyalizasyonu arasında kalmış olabilirsiniz. Evrenin mutlak uyumunun bozulduğu bir noktada duruyor olabilirsiniz!
EMA’lar gibi görünmeden ruhlarımızı kirleten şu gerginlikten huzura geçtiğimiz bir 1 Kasım olması dileği ile. İnadına huzurlu ve dengeli bir çevre! İnadına doğa ile de barış! İnadına çevre demokrasisi!
Umutla...