Biraz komik, çokça trajik bir karikatür: İbrahim Hacıosmanoğlu

Gökhan BAŞAKOĞLU*
Savaş çığırtkanlığı ortalığı kaplamış, katliamlarda yüzlerce canımız alınırken, döviz almış başını gidiyor, yoksulluk ve yolsuzluk, seçim gündemi her yanı sarmışken Türkiye birkaç gündür, işini gücünü bırakmış tek bir kişiyi ve yaptıklarını, söylediklerini konuşuyor: Trabzonspor Kulübü Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu.
HACIOSMANOĞLU’NUN KISA ÖYKÜSÜ
Gelin iki buçuk yıl öncesine gidelim. Yani 2013 yılı Mayıs ayına. 2010-2011 sezonunda hak ettiği şampiyonluk -UEFA, CAS ve İsviçre Federal Mahkemesi’nden de tescilli olarak- şikeciler tarafından gasbedilmiş buna rağmen dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan eliyle kupası verilmeyen ve şike yapan rakibi kollanarak küme düşürülmeyen Trabzonspor’un o dönemki yönetimi tüm bunlarla baş edemeyerek kongre kararı alır. Kongrede 5 aday yarışır. Adaylardan Medical Park Hastanelerinin sahibi Muharrem Usta delegeler tarafından “İktidarın adayı” olarak görülür. İktidara tepkili olan herkes “kupayı 1 ayda getireceğim”, “şikecilerden ve onları kollayanlardan hesap soracağım” vs. söylemleriyle oy isteyen İbrahim Hacıosmanoğlu’na yönlenir. Sonuçta Hacıosmanoğlu az farkla seçimi kazanır. O gün orada olan herkes bunu siyasete karşı kazanılmış bir zafer olarak görür. Salonda kutlama amacıyla atılan slogan ise “Siyaset futboldan ellerini çek”tir .
İşte bu ahval ve şerait içerisinde başkanlığa oturan Hacıosmanoğlu adeta tüm delegeleri terse yatırırcasına başkanlığının daha birinci ayı dolmadan Erdoğan’ın Kazlıçeşme mitinginde otobüsün üstüne çıkıp halkı selamlayarak Trabzonspor tarihinde olmayan bir aymazlığa imza atar. Anlaşılan odur ki iktidar Trabzonspor’a “Muharrem gösterip İbrahim vurmuştur”.
Hacıosmanoğlu, camianın ileri gelenlerinin taraftarı böldüğü yönündeki tüm uyarılarına rağmen bugüne kadar verdiği her röportajda Erdoğan’ın dünya lideri olduğunu, kendisinin onun yolunda ölebileceğini vs. belirtmeyi sürdürür. Taraftarları şikecilerle mücadele edeceği safsatasıyla oyalayan Hacıosmanoğlu, aslında bu yönüyle de büyük bir ihanetin içersindedir: 2013 yılı Ağustos ayına gelindiğinde biat ettiği “yüksek mevki”nin emri ile Fenerbahçe’nin CAS’ta açtığı davaya müdahillik başvurusu yapmamıştır. Oysa CAS kararında açık açık “Fenerbahçe Kulübünün UEFA’nın verdiği 2 yıl cezadan çok daha fazlasını hak ettiği ama davaya müdahil olunmadığı için CAS’ın bu cezayı artırma yetkisinin bulunmadığı” belirtilmiştir.
Zaman ilerlerken 17-25 Aralık’ın yarattığı ortamdan nemalanan şike cephesi de boş durmamış uydurma bir “yeniden yargılama” kararı ile Yargıtay’ın kesinleştirdiği kararlar tamamen siyasetin güdümünde bir yerel mahkemeye bozdurulmuş ve şikeciler AK’lanmış olsa da Trabzonspor başkanı bu düzmece mahkemelere ve onları var eden düzene tek laf edememiş, aksine biat etmeyi sürdürmüş, en son olarak da şikecileri aklayan siyaset güdümlü Yıldırım Demirören Federasyonu’na Genel Kurul’da destek vermiş, üstelik tüm bunları yaparken kulübü orta sıralara mahkum etmiş, var olan borçları 3’e katlamış, taraftarları bölmüştür.
VE BUGÜN…
Gelelim bugüne… Trabzonspor’un bir ay sonra kongresi var. Hukuksuz şekilde üye yaptığı söylenen 1600 kişiye rağmen çanlar Hacıosmanoğlu için çalıyor. Eğer muhalif kesim bölünmez ve tek bir adayda anlaşabilirse muhtemeldir ki İbrahim Hacıosmanoğlu bir daha dönmemek üzere kulüp başkanlığına veda edecek. İşte Hacıosmanoğlu’nun büyük oyunu tam da bu noktada başlıyor. “Büyük Usta”sının izinden giden Hacıosmanoğlu, bir yönüyle onun 7 Haziran sonrasında yaptıklarını taklit ediyor.
Trabzonspor’un evinde oynadığı Gaziantepspor maçında hakem tarafından 2 penaltısı verilmiyor. Böylece kazanılacak maçtan 2-2 beraberlikle ayrılınıyor. Ardından sanki Trabzonspor yıllardır hakemler tarafından haksızlığa uğramıyormuş gibi akıllara zarar bir kararla, başkanın emriyle hakem kafilesi saatlerce rehin alınıyor.
Üstelik bu başkanın başkanlığı da tartışmalı. Zira maçtan birkaç gün önce mahkemenin verdiği kararla bu yönetimin hukuksuz olarak koltukta oturduğu, kulüp yönetiminin kayyuma devredilmesi gerektiği belirtilmiş durumda.
Dönelim konumuza. Hacıosmanoğlu basına verdiği demecin bir kısmında “Kadın gibi 100 sene yaşayacak yerde adam gibi bir sene yaşarım. Öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız.” diyor. Ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini arayıp eylemi bitirmelerini istediğini belirterek “İsmi açıklamama gerek yok, herkes anlar. Ben bu millete hizmet eden, benim çocuklarıma güçlü bir ülke bırakacağına inandığım, dünya konjonktürünün de ‘Gitsin’ diye üzerine oyun oynadığı bir lideri var Türkiye’nin. Bugün onun için ölmeye de hazırım. Bunu kendisine de söyledim” diyor.
Evet kadınlığı “aşağılık” bir şey olarak gören ve “adam” gibi öleceğini iddia eden bu kişi, şikecileri her aşamada koruyup kolladığı şikeciler tarafından da itiraf edilip kendisine her fırsatta teşekkür edilen Cumhurbaşkanından gelen tek telefonla anında yelkenleri suya indiriyor ve “onun için ölürüm” diyor.
Daha da ilginci tüm bunların ardından belli ki bir zılgıt yiyor ve kulüp resmi sitesinden kendi kendisini yalanlayan bir açıklama yayımlayarak “Cumhurbaşkanı ile irtibata geçildiği iddiaları yalandır” diyor. Sanki iddia eden kendisinden başkasıymış gibi..
“Nerden baksan tutarsız nerden baksan ahmakça” değil mi?
Kulüpte olanları takip edenler, iç yapısından az çok haberdar olanlar için ise durum çok net: Trabzonspor’da an itibarı ile “gayrı meşru” olarak başkanlık koltuğunu işgal eden Hacıosmanoğlu Gaziantep maçındaki hakem hatalarını fırsat bilerek kendince önümüzdeki ay yapılacak başkanlık seçimlerine oynadıysa da yüzüne gözüne bulaştırdı. “Taraftar”ın en geri kesiminin gazını almaya yönelik bu hamle ile futbol aleminin belki de en “korumasız”ı olan hakemlere “aslan” olduğunu göstermek isteyen Hacıosmanoğlu bundan ziyade hakkını asıl gasbedenlere karşı ne kadar “kuzu” olduğunu kanıtlamakla kalmadı, üstüne bir de kadınlara yönelik sözleriyle tüy dikti ve taraflı tarafsız herkesin tepkisini çekti.
TÜRK FUTBOLU BUDUR…
Aslında futbolu yönetenlerdeki siyasete teslimiyet; yine yöneticilerde, futbolcularda ya da taraftarlardaki eril, ırkçı dil tek bir kulübe veya kişiye özgü değil. Misal iki hafta önceye gidelim Fenerbahçe tribünlerinde bir şişme kadına GS forması giydirilip ateşe verilmedi mi? Ya da birkaç yıl önce yine aynı statta GS tarafından kazanılan şampiyonluk kupası stadın ışıkları kapatılıp FB yönetimince verdirilmedi de saatlerce süren bu eylem yine dönemin başbakanı Erdoğan’ın telefonu ile sonlandırılmadı mı? Siyahi futbolcu Zokora’ya “S..min zencisi” diyen Emre Belözoğlu’nun yaptığı adeta ödül gibi bir ceza ile geçiştirilmedi mi?
Kabul edelim ki bu ülkede futbol ortamı bu. Hacıosmanoğlu ise sadece biz Trabzonsporluları utandırmaktan ibaret biraz komik çokça da trajik bir karikatür.
GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR
Kurucusu Vahap Güven’i Kobanê’de, üyelerinden Koray Çapoğlu’nu Suruç’ta, Gökmen Dalmaç’ı ise Ankara’da yitiren Devrimci Trabzonsporlu Kadınlar’a
“Futbolu da iktidarın kirli siyasetinin maşası haline getirmek için mücadele eden Hacıosmanoğlu, Trabzon’u şuurunu kaybetmiş bir ülkenin, kimliğini yitirmiş bir şehrine dönüştürmeye çalışmaktadır. Trabzonsporlu kadınlar olarak Hacıosmanoğlu’nu uyarıyor, futbolun erkek tekeline alınmasına müsade etmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz!” dedikleri için
Trabzon Demokratik Kadın Platformu Üyeleri’ne
“İbrahim Hacıosmanoğlu, bu erkek egemen sistemin erkek bekçilerinden yalnızca biri. Bu nedenle kadınlara hakaretler dizdiği bu açıklaması bizleri şaşırtmamıştır. Ancak kadınların, bu kadın düşmanı açıklamalara artık tahammülü kalmamıştır. Bu kadın düşmanı açıklama tüm kadınları hedef almasının yanında aynı zamanda Trabzonsporlu tüm kadınlara da yapılmıştır. Maçları takip eden, Trabzonspor’a gönül vermiş tüm kadın taraftarlar bu açıklama ile aşağılanmış ve dışlanmıştır. Kadın gibi yaşamak bu toplumda direnmek demektir.” dedikleri için
Yine Trabzonspor’un en büyük taraftar grubu olan VİRA’ya da
“Şehrinin, kulübünün haklarını hep en ön safta savunan; yöresine, doğasına hep en ön safta sahip çıkan, onurlu, cesur, çalışkan ve yürekli kadınlarımızla gurur duyuyoruz.
Engelli çocuğunu Trabzonspor’uyla buluşturmak için sırtında taşıyan o fedakar kadınla; Trabzonspor için gözyaşı döken, Trabzonspor’un emeği için hep omuz omuza mücadele ettiğimiz kadınlarımızla gurur duyuyoruz.
Bugüne kadar hakkı, emeği savunmak yerine emeğini çalanlarla olmayı tercih edenlere de ‘onurlu, gururlu, haksızlıkların karşısında hep dik duran, güçlüye boyun eğmeden yaşayan o fedakar kadınlarımız gib dik yaşamayı’ tavsiye ediyoruz.” dedikleri için teşekkür ediyor, tüm Trabzonsporlulara ve dostlarımıza bu zihniyeti kulübümüzden de ülkemizden de uzaklaştıracağımıza söz veriyoruz!
*Trabzonspor Genel Kurul Delegesi
Evrensel'i Takip Et