1 Kasım 2015 05:35
/
Güncelleme: 2 Kasım 2015 13:15

Barış AVŞAR

Her –ya da hemen her- delikanlının büyük ‘hastalığı’ futbolun en bitmez tükenmez cephaneliği ‘istatistik’tir! Güncel maçlar oynanırken heyecan yaratır ama istatistik her daim baş tacıdır! Hangi rakiple kaç kere oynanıp kaç kere kazanılmış, kaç gol atılmış, kaç gol yenmiş, en farklı skorları neymiş acaba birbirlerine karşı? Elbette asıl muhabbet ‘büyük takımlar arasında’ döner ancak en ezber bozan istatistik bilgisi Türkiye Kupası’nda (eski adıyla Federasyon Kupası) alt ligden gelenin üst ligdeki ile oynadığı ve olursa bir ‘mucize’ iki maçla eleyip tur atladığı yıllara aittir. Çünkü büyüklerin ‘birbirine vurması’ için kullanılır ‘küçükler’in başarısı! ‘Fenerbahçe’nin Pendik faciası’ kadar depresif bir sayfası az bulunur futbol tarihinin örneğin… Çünkü en çok dile düşenlerindendir!

Ancak aslında o istatistiklerin belki de sarsıcısı ‘bir sezonda iki büyük’ deviren Lüleburgazspor’a aittir. 1979-80 futbol sezonunda önce Beşiktaş’ı sonra Fenerbahçe’yi eleyip yarı final oynamıştır ‘Trakya temsilcisi’… O Trakya temsilcisinde İstanbullu bir futbolcu olarak başlar Turhan Özyazanlar’ın yeşil sahalardaki ‘mucizeleri’! Çalıştırdığı her takım ya şampiyon olmuş ya da bıraktıktan sonraki sezon bu başarıya ulaşmış başka bir teknik direktör biliyor musunuz? Ya da futbolculara kitap ve gazete okutan? 

BİR ‘ÇIPLAK’ İNSAN

Bu hayatta yanında küfür edilemeyecek, doğaya, insana, hayvana hiçbir şekilde hoyrat davranılamayacak, ‘kötü’ düşünülemeyecek, ‘umutsuz’ olunamayacak, ‘haksızlık’ yapılamayacak insanlar var. Ama bunun için hiçbir ‘yetkileri’ yok, ‘rütbeleri’ yok, ‘egoları’ yok, ‘güçleri’ yok! Onlar sadece oradalar, ‘ora’ neresi olursa olsun, ‘onlar’dan birinin varlığı çok şeyi değiştiriyor. Sadece ‘insan’ olarak bulunuyorlar, ‘çıplak’ insan. Orada bulunuyor ve değiştiriyor. Turhan Özyazanlar onlardan biriydi işte. 

Kısa süre önce futbol sohbeti yapmayı çok seven bir tanıdık, tuttuğu ‘büyük’ takımın teknik direktörünü överken, “Futbolcuyla çok içli dışlı olmayacaksın, çok da asıp kesmeyeceksin, ayarı tutturacaksın. Bizimki onu iyi yapıyor” demişti.  Milyonlarca liranın havada uçuştuğu, ‘futbol oyunu’nun kalitesininse genelde yerlerde süründüğü ülke futbolunda bunu ‘durumu idare edecek kadar’ becerebilmek büyük maharetti! Para denizinde yüzen genç ve ‘yıldız’ insanlara kendisi de aynı denize düşmüş ‘teknik direktör’ün ‘lafını dinletebilecek kadar’ insani ilişki geliştirebilmesi büyük nimetti!

Turhan Özyazanlar’ın cenazesinde kendisini iyi tanıyan ancak futboldan hiç anlamayan ve bu durumdan da hiç şikayet etmemiş Bandırmalı bir arkadaşımız, Bandırmasporlu futbolcularla, idarecilerle sohbet etmiş. Şaşkınlıkla şöyle diyordu, “Hepsi de aynı şeyi söylüyor: Hoca 12 günde takımın ruhunu değiştirmişti…”Futboldan anlamayan ama insanların birlikte bir şeyleri değiştirmesi konusunda epey görüp geçirmiş arkadaş buna şaşırıyordu işte, “12 günde bu kadar adamın ‘ruhu’ değiştirilebilir mi? Nasıl hocaymış yahu Turhan abi…”

İNSANLARLA BİRLİKTE

‘İnsanlarla’ birlikte ‘bir şey’i ama iyi yöne doğru değiştirmenin nasıl zor olduğunu bilmeyen var mı? Ama ‘durumu idare edecek kadar’ değil, başından sonuna kadar! 

Değişmeyi ve değiştirmeyi, sadece ‘sevdiği için’ yaptığı teknik direktörlükle yeni tanıdığı gençlerle birlikte,‘10-15 günde yapıveren’di işte Turhan Özyazanlar. Belki üretmeyi sevdiği ‘şey’ edebiyat olsa okurlarıyla, müzik olsa dinleyenleriyle yaşayacaktı benzer durumları. ‘En popüler yazar’, ‘en çok kazanan müzisyen’ falan olmayacaktı ama yine... Rütbelerle, payelerle, unvanlarla, büyük paralarla, yetkilerle, egolarla yapmayacaktı ki o işleri de… İnsanlarla yapacaktı! İnsanlarla kolektif bir işi yaparken kendisini bu kadar kolay anlatabilen, ‘birlikte ve iyiye doğru değiştirirken’ bu kadar hızlı olabilen birinin o saydıklarımıza ihtiyacı yoktur ki! Tam aksine rütbeler, yetkiler, büyük paralar, tantanalı törenler zulüm gelir onlara! 
Dünyadan göçüp giderlerken birlikte götürdükleri sayısız gönülle ölçülür ‘değerleri’. Milyonlar dökseniz satın alamayacağınız, zaten istense de satılamayacak olandır çünkü söz konusu. 

Lüleburgazspor’dan Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’a(şimdiki adıyla Amedspor’la 12 maç üst üste galibiyet gibi) ‘mucize’lerin mütevazı katılımcısı…

(Burada şöyle derdi muhtemelen: “Ne mucizesi yahu! Ne şansı! Ne talihi! İyi hazırlanırsan iyi sonuç alırsın! Futbolda mucize yoktur, kale, top ve rakip vardır! Bunlara hakim olursan kazanırsın. Mucize değil bu iyi çalışma!” O yüzden tırnak içinde işte o mucize! İnsan olmak mucizesi o.)

Parkta kitap okuyan gencin sohbet arkadaşı…

Bir müzisyenin konserin ertesi günü yapacağı ve iple çektiği halı saha maçındaki sevgili rakibi… 
74 yaşına kadar futbol oynayan bir amcanın yeğeni…

İş arkadaşına sabahları zorunlu idman yaptıran mühendis…

Yeşil sahadaki uyanışın işaret fişeği Metin Kurt’un –kendi deyimiyle- devamı…

Mehmet Özyazanlar’ın ve hepimizin kıymetli ağabeyi… 

Melis’in ‘bir gülüşüyle mutlu eden’ babası…

İnsanın ve emeğinin rakamlarla ölçülemez istatistiğini hayatıyla tutan…

Turhan Özyazanlar’dı giden…

Dokunduğu her insanda yaşayacak…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et