Demokrasi cephesini büyütme zamanı
Cansu PİŞKİN
Uğur ZENGİN
İstanbul
Türkiye 1 Kasım seçimlerini geride bıraktı. Çatışma ve kaostan beslenen AKP, tek başına iktidar olurken emek ve demokrasi güçleri, barıştan yana olan tüm kesimlere mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.
Siyasi parti ve Sendika temsilcileri gazetemize yaptıkları açıklamalarda, 7 Haziran sonrasında AKP’nin millet iradesini hiçe saydığını ve milliyetçiliği körüklediğini belirtti. Bir korku imparatorluğu yaratarak, şantaj ve tehdit ile oy aldığını belirten emek ve demokrasi güçleri fiili dikta rejimine karşı birlikte mücadele etmenin önemine dikkat çekti.
ÖDP: SONUÇLAR SAVAŞ KONJONKTÜRÜNDE ORTAYA ÇIKTI
1 Kasım erken seçim sonuçlarını gazetemize değerlendiren ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, sonuçların demokrasi güçleri açısından sarsıcı ve üzücü olduğunu ifade etti. Taş, AKP’nin milliyetçi ve muhafazakar oyları ‘terör tehdidi’yle yeniden kanalize ettiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Olağanüstü koşullarda seçimlere gidildi. Bu koşullar yukarıdan bizzat Saray tarafından planlandı. Savaş konjonktürü büyütülerek toplum rehin alındı. Böylesi koşullarda muhalefet partileri de gerekli çalışmayı yapamadı. Silahlar ve savaş gölgesinde AKP yeniden iktidar oldu. Bu tablo savaş konjonktüründe ortaya çıktı. Bunu engellemenin yolları vardı. Özellikle Kürt siyasi hareketi savaşa savaşla karşılık vermek yerine barışçıl bir mücadeleyle başa çıkabilirdi. Savaşa savaşla yanıt verilmesi AKP’nin işine yaradı ve HDP’nin oylarının düşmesine de neden oldu.”
‘GENİŞ EMEKÇİ YIĞINLARLA İÇ İÇE GEÇEN BİR SOL OLMALI’
Türkiye’deki milliyetçi ve muhafazakar sosyolojik iklimi değiştirmek için çok yönlü mücadele edilmesi gerektiğini belirten Taş, “Mevcut sosyolojik yapı değişmediği sürece AKP gitse bile benzeri partiler çıkmaya devam edecek. Daha köklü çözümler için eşitlik ve özgürlük değerleri üzerine yeni bir sosyolojik iklim yaratılmalı” dedi. AKP’nin Gezi’den bu yana gerilediğini ancak demokrasi güçlerinin bu gerilemişlik karşısında güçlü bir duruş sergileyemediğini aktaran Taş, “AKP’nin karşısında güçlü bir muhalefet göremeyen vatandaş da elindekini avcundakini kaybetmemek ve savaş ortamından etkilenmemek için kendince istikrarı seçti. Ama uzun vadede istikrar sağlanamayacağını tahmin ediyorum” ifadelerini kullandı. Alper Taş sonuçların umutsuzluk yaratmaması gerektiğinin altını çizerek bundan sonra izlenecek yolun önemine değindi. Taş, “Artık tepkisel, reaksiyonel bir sol olmaktan çıkıp kurum ve geniş emekçi yığınlarla iç içe geçen bir sol olmalı. Solun kültürel, ideolojik aygıtları birleştirip geliştiren bir yapıda olması gerekiyor” şeklinde konuştu.
BARIŞ BLOKU: ENSEYİ KARARTMAMAK LAZIM
Barış Bloku Eş Sözcüsü Gençay Gürsoy ise, AKP’nin yarattığı savaş ortamından iktidar çıktığını söyledi. Gürsoy’un değerlendirmeleri şu şekilde: “AKP ülkeyi ‘ya kaos ya tek parti iktidarı tercihiyle karşı karşıya bıraktı ve başarılı da oldu. AKP iktidarının geleceğimizi belirleyeceği apaçık. Bu koşullarda parlamento içi manipülasyonlarla başkanlık çıkarmak mümkün görünüyor. Ama ne olursa olsun Türkiye’de hâlâ barıştan, demokrasiden yana güçler var. Şu an HDP için yorum yapmak çok erken ama HDP’nin demokratik çizgisiyle KCK eylemleri arasında okuma güçlüğü oldu. Halkla temaslarımız sonucunda bize yerel ve öz yönetim konusundaki çıkışların yöntem açısından sorunlu olduğu söyleniyordu. Seçim öncesi dönemde bunların yaşanması yanlış bir tercihti ve bunun bedeli ödendi. Bundan sonrası için cepheyi genişletip mücadeleyi parlamento içinde tutmadan daha aktif bir cephe geliştirilmeli. Bu yüzden her şey sona ermiş değil. Mücadeleye devam. HDP savaş ve gerilim ortamının sorumlusu olarak gösterilmesine ve medyada çıkıp bunu yalanlayacak imkanı bulamamsına rağmen böylesi bir ortamda barajı geçti. Parlamentoda üçüncü parti oldu, bu bir başarıdır. Çetin Altan’ın da dediği gibi enseyi karartmamak lazım.”
KESK: DEMOKRASİ VE BARIŞTA ISRAR EDECEĞİZ
KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen: 7 Haziran sonrasında, AKP millet iradesini hiçe sayarak toplumu baskıyla, katliamlarla korkutarak, kendi iktidarını oluşturma sürecini dayattı.
Aynı zamanda anti-demokratik uygulamaları hayata geçirip istediğini sonucu elde etmiş oldu. 7 Haziran’daki millet iradesiyle, 1 Kasım’daki iradenin farklı olduğunu ifade etmek gerekir. Tekçi, otoriter yönetim anlayışıyla bir yere gidilemez. Türkiye otoriter anlayışla, demokrasi iktidarı arasında bir tercih yapmak zorunda. Savaşın ve baskının, otoriter sistemin kurumsallaşmasını sağlayan bir sonuç olduğunu düşünüyorum. Tek parti hükümetiyle istikrar olduğu söylense de siyasal ve ekonomik toplumsal istikrarsızlık daha da derinleşmiştir. Bu sonuçlar üzerinden Türkiye’deki yoksul kesimlere açısından daha fazla baskı, emek haklarının geriye gitmesi, açlık yoksulluk getirecek. Bizler tüm bunlara karşı her şeyden önce demokrasi ve barışta ısrar edeceğiz. Mücadelemizin temelinde yer almaya devam edecek. Ötekilerin bir arada, ortak mücadeleyi esas alacağı şekilde mücadele etmek gerekiyor. Ama’sız, lakinsiz, herkesin yan yana olacağı, işçi ve emekçilerin, ezilenlerin demokratik güçlerin ortak mücadelesi elzem hale gelmiştir. Sonuçlar niceliksel olarak bir büyük rakamı ifade ediyor ama politik karşılığının böyle olmadığını düşünüyorum. Herkesi ortak geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyorum.
BU GÖREV SAVSAKLANAMAZ
DİSK Genel Başkanı Kani Beko: Bu savaş rüzgarı sadece Doğu'da değil Batı'da da estirilecek, işçi ve emekçi kitlelere yönelecektir. Sumen altına sıkıştırdıkları yeni hak gasplarını birer ikişer serecekler önümüze. Daha şimdiden sopanın ucunu göstermiş durumdalar. Temel hak ve özgürlüklerimizin yanı sıra, sendikal hak ve kazanımlarımız da hedeflerindedir. Örneğin, geçtiğimiz yıllarda işçi mücadelesinin de etkisiyle uygulama fırsatı yakalayamadıkları kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi ya da revize edilmesinden, taşeron düzeninin yaygınlaştırılmasına kadar bir dizi saldırı gündeme gelecektir. nümüzdeki bu zorlu ve çetin süreç demokratik kitle örgütlerinin, işçi sınıfı örgütlerinin ve sol siyasi partilerin önüne, daha ciddi olarak hazırlanmaları, AKP'nin korku atmosferi karşısında sindirilen kitlelerle buluşarak onları eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde teçhizatlandırmaları görevini koymuştur. Bu görev savsaklanamaz! Enseyi değil, gözümüzü karartmamız gereken bir mücadele sürecine girdik! Bundan sonra da atacağımız her adım, görevlerimizin, işçi sınıfının ve tarihin karşısında sorumlu olduğumuz bilinciyle atılmalıdır.
EMEP: MÜCADELEYİ GENİŞLETELİM
Emek Partisi seçim sonuçlarını değerlendirdiği açıklamasında fiili dikta rejiminin sonunu getirmenin yolunun mücadele etmekten geçtiğinin altını çizerek “Halklarımızın eşitlik temelinde, insanca yaşayacağı, demokratik bir ülke kurulabilmenin yolu ısrarla ve kararlılıkla mücadeleyi büyütmekten geçiyor” ifadelerine yer verdi.
Emek Partisi Genel başkanı Selma Gürkan tarafından yapılan yazılı açıklamada, AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran’dan bu yana ülkenin herhangi bir ekonomik, sosyal, siyasal sorununu çözmediğini belirtilerek ‘çözümsüzlüğü büyüterek’ “Daha kötüsünün önüne geçilmesi için ‘tek başına iktidar’ın zorunlu olduğu propagandası üzerinden işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerini yedekleyebilmiştir” denildi.
Erdoğan’ın fiili dikta rejiminin dayatmaları karşısında siyasal hak ve özgürlükler mücadelesinin öneminin arttığını vurgulayan Selma Gürkan “Medya organlarına el konulması, haber sitelerinin kapatılması, grevlerin yasaklanması, Kürdistan’da seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, emek ve demokrasi güçlerine yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalar fiili dikta rejimi tarafından olağan uygulamalar haline getirilmiştir. Seçim barajını kaldırma vaadine karşı anti demokratik yüzde on barajı, orta yerde durmaktadır. Ülke sadece AKP’nin kendi statükosunu kurmak için ihtiyaç duyduğu yamaların yapıldığı darbe anayasası ile yönetilmeye devam etmektedir. Bütün bu saldırılar karşısında işçi sınıfı ve halk güçlerinin demokrasi mücadelesinde birleşmesi ihtiyacını büyütmektedir” ifadelerini kullandı.
Gürkan açıklamasında “Sonuç olarak AKP-Erdoğan, ekonomik, sosyal, siyasal her yönden ülkedeki sorunları büyüterek yeniden iktidar olmuştur. Bu tablo işçi sınıfı ve emekçi halk kesimlerinin; ülkedeki bütün emek, barış ve demokrasi güçlerinin mücadele platformlarını yenileyerek ve daha güçlü bir demokrasi cephesi örerek mücadeleyi büyütmelerini zorunlu hale getirmektedir. 1 Kasım seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu değiştirmenin ve fiili dikta rejiminin sonu getirerek, halklarımızın eşitlik temelinde, insanca yaşayacağı, demokratik bir ülke kurulabilmenin yolu ısrarla ve kararlılıkla mücadeleyi büyütmekten geçiyor” dedi.
FOTOĞRAF: ERCAN KARAKAYA