05 Nisan 2012 08:32

NATO ile 60 yıl barış içinde...

Ankara’nın havası kasvetli ve diplomasi kokar. Politikanın ve diplomasinin merkezidir. Bu merkezden fermanlar yazılır, fermanlar imzalanır. Ferman padişahın denilip bir an önce yürürlüğe koyulur. Ferman padişahın, sokaklar bizimdir diyerek Ankara sokakları, caddeleri dolar padişahın fermanlarını kabul etmeyenlerle. Ve padişahın demokrasisi ortaya &cce

Paylaş

Geçtiğimiz günlerde Ankara’nın öğrenciye, işçiye, memura, kadınlara, gençlere yasak meydanı Kızılay’ın tüm bilboardlarını rengarenk afişler süslemişti. Çocukluğumuzdan beri hep alışmışızdır bize renkli süslenmiş olarak sunulan devletin sunduğu hediyelerin ardından sıkı bir dayak gelmiştir. Korku uyandırır insanın içinde.   İşte bu afişlerde tıpkı  böyleydi. Uzaktan bakınca insanın içini açan ama daha dikkatli bakınca içimizde bir korku düşüren afişler. Afişlerde NATO’ya üye ülkelerin resimleri ve ana slogan vardı. NATO ile 60 yıl barış içinde. NATO ve barış sözcüklerinin yan yana geldiğinde neler olduğunu biliyoruz. Savaşlar, ölümler, yoksulluk... Şimdiler de bize hiç yabancı olamayan barışçıl niyetlerle Malatya Kürecik’e kurulmuş  Füze Kalkanı ve ÜS kuran ABD askerleri.

HEDİYE PAKETİ GİBİ GELEN FÜZE KALKAN

Renkli şekerleme kağıtlarına sarılmış olarak Malatya Kürecik’e kurulan Füze Kalkanının ardında yatan Ortadoğu halkları için sıkı bir dayağın geleceğinin farkındayız. Hem iktidara gelirken hem de yerini sağlamlaştırırken Anti-Amerikancı politikasını kullanan AKP, Füze kalkanı anlaşması ile ABD’nin gözüne girmiş ve “eski dosttan düşman olmaz”sözünü bizlere hatırlatmıştır. Füze Kalkanı sayesinde aldığı ABD desteği ile hem İsrail’e çıkış yapmada rahatlayan AKP, hem de Ortadoğu’da lider ülke olma hayalleri ile yatıp kalkmaya başladı. Başka sermaye basını olmak üzere birçok sermayedar, AKP’nin bu hamlesini destekledi. Türkiye’deki füze kalkanı, İran’a karşı kullanılmayacak sadece Türkiye sınırları içerisinde kalacak propagandası sürekli yapıldı. Fakat emperyalist güçlerin desteğini alarak gözünü Ortadoğu’da liderlik ya da en uygun tanımı ile ““padişahlık hedefine” ulaşmak için topyekün bir savaş politikası uygulamaya koyuyor.

AKP’NİN İÇERİDE VE DIŞARIDAKİ TEKÇİ POLİTİKASI

ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki en yakın işbirlikçisi olan AKP hükümeti içeride sürdürdüğü  tekçi politikasını aynı hızla dışarıda da sürdürmeye devam ediyor. Tek ırk, tek dil, tek din, tek mezhep diyerek ülkesinde Kürt halkının baskı ve inkar politikaları ile sindirmek istemekte, Sivas’ta, Alevi yurttaşları yakmanın cezasız kalıp, zaman aşımı ile biten davayı ‘’Ülkemize hayırlı olsun.’’ diyerek karşılamaktadır. Dışarıda da tekçi politikasını sağlamlaştırmak istemesini en açık Suriye’de yaşananlarda görüyoruz. Sünni Halkı yanına alarak hem Ortadoğu’daki Sünni Müslümanları yanına çekerek yerini sağlamlaştırmak istiyor hem de içeride çoğu Sünni olan Kürt halkının özgürlük mücadelesini bölmek istemektedir.
Erdoğan dış politikada oldukça yoğun günler geçirdi. Erdoğan, Nükleer Güvenlik Zirvesi için gittiği Güney Kore’nin başkenti Seul’de ABD Başkanı Barack Obama ile görüştü. Suriye ve Irak gündemlerinin ele alındığı görüşme sonrasında Erdoğan, basına yaptığı açıklamalarda bir kez daha Suriye’ye savaş tehdidini dile getirdi. 

"Şu anda en önemli göç merkezi haline gelmiş durumdayız. Şu ana kadar ülkemize göç eden Suriye’li kardeşlerimizin sayısı 17 bin kişiyi aşmış durumda. Tabi bir taraftan ölüm haberleri var. Helikopterlerle bombalamak suretiyle de bugünlerde ölüm sayıları sürekli artıyor. Buna  seyirci kalmak, bunu beklemek, buna müdahale etmemek mümkün değil. Bu bizim vicdani bir görevimiz. Bu konuda gerekli olanları uluslararası hukuk çerçevesinde yapmanın gayreti içerisindeyiz ve yapacağız. Bu konuda düşüncelerimizin geneli itibariyle örtüştüğünü görmek bizleri ayrıca memnun etmiştir.” açıklaması ile ABD ile aynı fikirde olduğunu herkese göstermiştir. (Daha kendi ülkesinde yaptığı katliamların hesabını veremeyen Erdoğan) fakat ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin yaptığı Türkiye ve ABD, askeri müdahalenin en son seçenek, en arzu edilmeyen seçenek olduğuna inanıyor. Bu sorun, uluslararası hukuka uygun, diplomatik bir süreçle çözümlenmeli açıklaması Erdoğan’ın hevesini kırmıştır. Tüm bunlara karşın ABD’den aldığı talimatla kendini İran’a atmış orada da pek sıcak karşılanmamıştır.

AKP hem İran’ın Suriye’nin yanında yer alacağını sergilediği net tavrı konusunda hem de ABD’nin planlarını bir süre rafa kaldırması yüzünden iyice çözümsüzlüğe düşmüştür. Türkiye’de toplanan “Suriye muhalefetini” kullanarak bir hamle daha yaparak Suriye üzerine gitmenin zeminin hazırlamaktadır. Bastığı zeminin sağlam olmadığını bilse de Ortadoğu’daki liderlik hayallerinden vazgeçmemiştir.

Bu günlerde aynı zaman da ülkemizde de askeri operasyonlar başlatılmış Cudi’de, Kandil’de operasyonlar devam ediyor. Ortadoğu Halklarının mücadele günü saydığı Newrozu yasaklıyor, kendi bayramını kutlamak isteyen halkın üstüne saldırıyor. Operasyonlarına ve tutuklamalarına tüm hızı ile devam ediyor. Diğer bir taraftan da yarın savaşa girecekmiş gibi Suriye sınırına yığınak yapıyor. Tüm bunları göz önüne aldığımız zaman AKP hükümeti elinden kan eksik olmayan bir savaş hükümetidir. AKP’nin bu saldırılarına karşı ancak geniş “barış ve demokrasi cephesi” sağlamlaştırılmalıdır. Türkiye’deki öğrenci hareketi demokrasi ve barış mücadelesinin her zaman içinde yer almıştır . Aynı zamanda da anti-emperyalizm mücadelesi içerisinde de yer almıştır. Şimdi de gençliğin Barış talebini anti-emperyalist mücadele ile güçlendirmelidir. Bu mücadele zemininde ABD ve onun kuklası AKP hükümetinin oyununu ortaya çıkarılır. Ve böylece barış özgürlük ve emek mücadelesini kazandığımız zaman yaşadığımız şehrin sokaklarının afişlerinde mutluluğu, umudu, eşitliği ve özgürlüğü görebiliriz.


İSPANYA

Küresel kapitalist krizinin etkileri giderek  artmaya başladı. Geçtiğimiz ay oldukça hareketli olan Yunanistan, yeni IMF paketinin oylaması parlementoda yapılırken 2 günlük genel grev ilan etmişti. Tüm protestolara rağmen IMF paketinin kabul edilmesi ile halk sokaklara dökülmüş, Yunanistan yangın yerine dönmüştü. Avrupa’da devam eden krize karşı çıkarılan önlem paketlerinin gündeme geldiği bir diğer ülkede İspanya. İspanya’da hükümetin iş reformu ve tedbirlerine karşı 29 Mart’ta ilan edilen genel grev, ülkede hayatı durdurdu.
İspanya hükümetinin yeni iş reformu ve tedbir paketleri, avro bölgesindeki işsizlik oranının %49.9’ a ulaşarak en yüksek olduğu ülkede, öfkeyle karşılanmıştı ve ülkenin 2 büyük sendikası genel grev ilan etmişti. Genel grevle birlikte sokağa dökülen memurlar, işçiler, emekçiler yeni yasaların geri çekilmesini istedi.  Sağcı Halk Partisi hükümeti ise tüm tepkilere karşı paketin uygulanacağını söyledi. Genel grev ülke genelinde oldukça başarılı geçti. Emekçilerin çoğunun işi bırakıp greve katılması İspanya’da hayatı durdurdu. Bazı yerlerde polis grevi engellemeye çalıştı. Birçok şehirde göstericilerle polis arasında çatışmalar çıktı. Yoğun olarak Madrid, Barselona, Valencia şehirlerinde greve katılım oranı çok yüksekti. Tüm baskılara rağmen sokağa dökülen İspanya halkı, krizin faturasını ödemeyi reddedeceğini söyledi.

ÖNCEKİ HABER

“Aşağılık kompleksi” meselesi

SONRAKİ HABER

İki dilli bir yaşamda tek dilli bir eğitim...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa