Mücadeleye devam
2015 yılına topyekun bir saldırganlık programıyla girmişti 13 yıllık iktidarıyla AKP; dış politikasından iç politikasına, bütçesinden çalışma yasalarına, güvenlik paketinden eğitim düzenlemelerine, istihdam paketlerinden yasa değişikliklerine...
Olcay GERİDÖNMEZ
2015 yılına topyekun bir saldırganlık programıyla girmişti 13 yıllık iktidarıyla AKP; dış politikasından iç politikasına, bütçesinden çalışma yasalarına, güvenlik paketinden eğitim düzenlemelerine, istihdam paketlerinden yasa değişikliklerine... Saray ve hizmetindeki devlet aygıtıyla AKP Hükümetinin saldırısı, tümü sermayeden yana, hak ve özgürlük arayışlarını bastırmaya yönelik faşizan, gerici politika ve uygulamaları eşliğinde, boyutları sürekli katlanarak bir çığ gibi halk kitlelerinin üzerine yuvarlandı.
İktidar, bu karanlık, arsız, yolsuz, zorba çığa dur diyen 7 Haziran genel seçim sonuçlarını tanımadı. Savaş ve katliam politikalarını devreye soktu, uygun bir algı yönetimi için emrindeki medya ve propaganda araçlarını var gücüyle hizmetine koştu. Barış, demokrasi ve halkların kardeşliğini isteyenlerin bombalanmasına, kanlı çatışmaların yaşanmasına, kentlerin ablukaya alınıp keskin nişancıların kol gezmesine, insanların vurulmasına, cenazelere işkence edilmesine, çocuklarımızın, gençlerimizin, yüzlerce ve yüzlerce insanın kanının dökülmesine yol verdi.
İtikat baskısı, kredi borçları, işsizlik, güvensizlik ve güvencesizlik cenderesindeki emekçi halka ekonomik istikrarsızlık ve siyasi kaos sopası göstererek, ayrıştırma ve kutuplaştırma siyaseti güderek, ekonomik vaatlerini büyüterek 1 Kasım’da arzuladığı sonucu elde etti.
BİZİ NE BEKLİYOR?
1 Kasım’dan sonra bizi bekleyen sürecin, bu saldırı dalgasının –AKP iktidarının ve temsil ettiği güçlerin çıkar ve ihtiyaçları doğrultusunda– şiddeti zaman zaman azalan, zaman zaman da artan bir devamı olacağını öngörmek çok da zor değil. 13 yıldır yürüttüklerinden farklı politikalar ve uygulamalar beklemek en hafif deyimiyle saflık olur. Özellikle de kadınlar açısından.
Bizi işte ve evde köleliğe, angaryaya, yoksulluğa, yoksunluğa, güvencesizliğe, kayıt dışı çalışmaya, örgütsüzlüğe, sağlıksızlığa, eğitimsizliğe, iş cinayetlerine, işsizliğe, erkek şiddetine, öldürülmeye mahkûm eden; düşünsel ve psikolojik bağımlılığa, çaresizlik ve umutsuzluğa, yalnızlığa iten; dini ve gerici propagandayla tevekküle, kaderciliğe, itaate, siyasi ve toplumsal kayıtsızlığa sürükleyen koca bir sistemin devamı söz konusu.
Tüm bu süreçte yaratılan genel şiddet ve baskı ortamı içinde, kadınların uğradığı şiddetin ve kadın cinayetlerinin nasıl görünmez kılındığını, birkaç gün önce basına yansıyan rakamlar bir kez daha gösterdi. Son on ayda kocaları, eski kocaları, sevgilileri, eski sevgilileri, akrabaları ya da tanımadıkları erkekler tarafından 345 kadın öldürüldü. Meclise giren kadın vekil sayısının 82’ya düşüşü de bu tablonun diğer bir yansıması oldu.
1300 lira asgari ücret vaadini geri çekebileceğinin sinyalini –iktidarı yeniden kesinleşir kesinleşmez– veren Hükümetin izleyeceği yol, geçmişten farklı olmayacaktır. Üzerimizdeki vergi yükleri artırılırken, bizler insanlık dışı ücretlere mahkum edilip her gün yoksullaşırken, sefil sosyal yardımlara mecbur bırakılırken, evlerimizde bir kap yemeğin nasıl pişeceği endişesini taşırken; yine Başbakanlık ve ‘Saray’ bütçesinin yükseltildiğini, nereye, niçin harcandığını bilmediğimiz örtülü ödeneklerin arttığını, sermaye çevrelerinin teşvik edildiğini göreceğiz.
Biz kadınlara gelecek kaygısı içerisinde güvencesiz, kayıt dışı, esnek zamanlı, taşeron vb. kuralsız koşullarda, düşük ücretle çalışma koşulları süslü istihdam paketleriyle dayatılmaya devam edecek. İşsizlik sopası her daim tepemizde sallanıp duracak.
EŞİTSİZLİK VE ŞİDDET SÜRECEK
Kadınla erkeğin eşit olmadığını, olamayacağı iddiasını (muhtemelen de 25 Kasım’da ya da 8Mart’ta) duyacağız yine. Konuşmamıza, gülmemize, oturup kalkmamıza, doğurup doğurmayacağımıza, kaç kez doğuracağımıza karar vermeye kalkan kadın düşmanı söylemler son bulmayacak. Kadınların toplum içerisindeki konumunu aile içindeki konumuna indirgeyen, dört duvar arasına hapseden, bize yalnızca annelik üzerinden varlık hakkı tanıyan bir anlayışa sahip olan, kadına yönelik şiddet karşısında üzüntülerini bildirmekle yetinenden farklı bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı görmeyi de beklemiyoruz.
Ağır çalışma koşulları ve omuzlarına bindirilen ev işleriyle bakım yükümlülüklerin ağırlığı altında kadınlıklarını ve insanlıklarını ezen, aşağılayıcı bir biçimde zincire vuran, yeteneklerini ve ufuklarını körelten toplumsal, siyasal ve iktisadi bir ortamda kadınlar, kendilerini ‘insan’ olarak hissetme, insan gibi yaşayabilme özlemini duymaya devam edecek.
Ve daha sayfalarca sayabileceğimiz bir sürü kadın düşmanı politika ve uygulama...
Neredesinden bakarsak bakalım, oy vermiş olalım ya da olmayalım, on üç yıllık AKP iktidarının emekçi kadınlar için karşılığı hep bir dertler ve kaygılar cehennemi oldu. Ve AKP bundan sonra da bu cehennemin sürdürücüsü ve garantörü durumunda.
EŞİTLİK, BARIŞ VE DEMOKRASİ İÇİN
Ama biz kadınlar, daha önceki hükümet dönemlerinde olduğu gibi AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı sesimizi daha da yükseltmeye devam edeceğiz.
Biz kadınlar, inancı, ırkı, dili, rengi, cinsiyeti, cinsel yönelimi ne olursa olsun; ister ‘ezelden beridir’ burada yaşasın, ister dün gelip sığınmış olsun, bu topraklarda yaşayan çocuk, genç, yaşlı, herkes ama herkes ile eşit ve insanca koşullarda, ayrımcılığa uğramadan, eşit haklarla, kardeşçe, barış, güven ve özgürlük içinde birlikte, insanca yaşama isteğimiz için mücadeleye devam edeceğiz.
Biz kadınlar güvenceli, tam zamanlı, eşit ve insanca bir ücretle, sağlıklı ve güvenceli koşullarda, cinsiyet ayrımcılığına uğramadan, tüm sendikal ve sosyal haklara eksiksiz sahip olarak çalışmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Biz kadınlar her yerde daha çok kadınla bir araya gelmek için, her yerde dayanışmamızı, ortak sözümüzü daha yüksek sesle dile getirmek için daha büyük bir çaba göstereceğiz.
Biz kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü’nde ve 25 Kasım haftasında her zamanki gibi sokaklarda, alanlarda olacak, sesimizi en güçlü bir şekilde yükseltmek için var gücümüzle çalışacağız. Erdoğan ile AKP’nin tek başına iktidarının işinin, her zamankinden zor olacağını hissettirecek ilk seslerden biri de kadınlarınki olacak.
Kısacası biz kadınlar, nerede acı çekiyor, nerede haklarımız ve özgürlüklerimiz uğruna mücadele etmek zorunda kalıyorsak, birliğimizi büyütmek ve güçlendirmek için, eşitlik, barış ve demokrasi mücadelesini geliştirmek için orada olacağız.