09 Kasım 2015 00:54

‘Kadınlar büyümeyi daha çabuk kabulleniyor’

Paylaş

Sevda AYDIN
İstanbul

Yazdığı kitapla başarıyı ve şöhreti yakalamış, evlilik hazırlıkları ile uğraşan bir adam, hayatına yeni bir sayfa açabilmek için geçmişini temize çekmesi gerektiğine karar verir ve bir plan yapıp, küçük bir yolculuğa çıkar. Amacı, az da olsa sorumluluk hissettiği, bir dönem hayatına girmiş, onun için özel kadınlarla buluşup, geçmişte yaşanmış yanlış anlaşılmalara bir son verebilmektir. Bu yolculukta onu, dört farklı otel odasında, birbirinden tamamen farklı dört kadın beklemektedir. Aradan geçen yıllar herkesi değiştirmiş, hayatlarına yeni bir yön vermiş olmasına rağmen konuşulmamış pek çok şey, cevaplanmamış pek çok soru olduğu gibi kalmıştır. Oysa susmak, söylenmemiş yalanlardan daha kötüdür.
Mam’art Tiyatro’nun ilk oyunu “Özel Kadınlar Listesi” bugün 20.30 / Salon İKSV’de. Oyunu  yöneten Tuğrul Tülek ve ekibi oluşturan Deniz Karaoğlu, Feri Baycu Güler, Beste Bereket, Hülya Gülşen, Başak Daşman’la konuştuk.

Prömiyer sonunda sahnede “Bir hayalim vardı ve oldu” dediniz. Tiyatro sanatçısı için kendi tiyatrosunu kurmak elbette güzeldir. Ama sanırım daha fazlası da var...
Feri Baycu Güler:
Benim tiyatro ile ilgili hayalim bir tiyatrom olmasıydı, fazlası değil.
Çok büyük hayalleri olan biri değilim, hayatın bana verdiği güzel şeyleri içime sindirmeyi tercih ederim.
Şu anda bu oyunun seyirciyle buluşması, sevilmesi ve çok kişiye ulaşması önemli.
Bir hayalim gerçekleşmeden diğerlerini kurmak haksızlık olurdu, ben de yapmadım...
Belki de şimdi sıra başka hayaller kurmaya gelir...

Mam-Art’ın ilk oyunu “Özel Kadınlar Listesi”. Öyküsüyle, karakterleriyle, kadrosuyla sezonun önemli yapımlarından biri. İlk oyununuzla böyle bir çalışma ortaya çıkarmak nasıl bir his?
F.B. Güler:
Mam’Art yepyeni bir tiyatro. Dolayısıyla ilk oyun çok önemliydi, teksti okuduk, üzerine konuştuk ve uzun bir masa başı çalışması yaptık. İnanın ki eğer son güne kadar içimize sinmeyecek bir iş olduğunu düşünseydik, oyunu çıkarmayacaktım. Zira sizin de dediğiniz gibi ilk oyun ve başlangıcın iyi olması benim için çok önemliydi. Genel olarak bizi tatmin eden bir iş olduğunu ifade etmeliyim, elbette ki sahne üzerinde bolca oynandıktan sonra pişecek ve kim bilir daha neler keşfedilecek. Umarım seyirci de çok sever ve birçok kişi tarafından izlenir, bu beni de ekibi de çok mutlu eder tabii ki...
Henüz mekan açmadım, farklı sahnelerde oynuyoruz. Ama umarım bir gün Mam’Art ın ve daha başka bir çok tiyatro topluluğunun oyunlarını sergileyeceği, eğitim alacağı bir mekan açabilirim.
Özel tiyatroların çoğu kendi çabalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Çoğu kez farklı işlerdeki kazançlarını buraya aktarıyorlar. Avrupa’da durum farklı, çünkü çok fazla seyirci var ve bir prodüksiyon 1 seneden fazla oynayınca ciddi para kazanılabiliyor. Bence Kültür Bakanlığı daha fazla destek vermeli. Ayrıca kurumsal firmalar sponsor olmalı. Sonuçta sanat bir lüks olmamalı, her kesime ulaşabilmeli. Eğer destek artarsa bilet fiyatları düşer, tıpkı şehir ve devlet tiyatrolarında olduğu gibi daha fazla insana ulaşır kanaatindeyim.

Daha yolun başında da olsa “iyi eleştiriler” alan bir kitap yazmış, evlilik arifesinde bir erkek. Neden bunca yılın ardından eski “kırıp dökülenleri” toplama ihtiyacı duyar ki?
Deniz Karaoğlu:
‘Hikayeye ihtiyacı’ olduğu için... Yazarlıktaki başarısını kendi romantik zaaflarında bulabilen, kendisine bakmaktan sevdiği insanı dahi görmeyi beceremeyen bir yazarın hikayesi bu. Çıktığı yolculuk kırıp dökülenleri topladığı onlarla yüzleştiği bir yolculuk değil, onlara ve ama daha çok kendisine ‘şöyle bir baktığı’ bir yolculuk belki de...

Tekstin kadın karakterleri güçlü, hayatına sağlam adımlarla devam eden, oturmuş bir yaşamları olan kadınlar. Hayata dair düşünceleri net ve ileri... ama adamın gidişi her birinde başka bir dönemin başlangıcı olmuş...
Tuğrul Tülek:
Yaşadığınız bütün tecrübelerin sonucunda bir şeyler öğrenip hayatınıza devam etmekle, hiçbir şey olmamış gibi, hayatınızın DNA’sı hiç değişmemiş gibi devam etmek arasındaki iki çizgi arasında ya büyürsünüz, ya da büyüdüğünüzü sanırsınız. Ben tanıdığım pek çok kadının büyümeyi daha çabuk kabullendiğini ama biz erkeklerin bu konuda pek de cesur olmadığını düşünüyorum. Bu oyundaki kadınlar da adamın sebep olduğu yaraları zaman içinde sarıp hayatlarına devam etmiş, kendi tercihleri doğrultusunda yaşamlarına yön vermiş güçlü kadınlar. Yaptığımız veya maruz kaldığımız şeyleri inkar edersek asla büyüyemeyiz ama kabul edersek hatalarımızı da haklılıklarımızı da daha kolay kabulleniriz. Bu oyundaki adam ve kadınlar arasındaki en önemli fark tam da bu.

Oyunun hikayesi, kişileri, ilişkileri, dürtüleri o kadar evrensel ki yer/mekan/kişi ismi geçmiyor...
T. Tülek:
Aslında oyunun orijinalinde kişi/şehir/mekan isimleri belirtiliyordu fakat tam da öngördüğünüz biçimde, oyunda çizilen resim o kadar evrensel ki bu tür referansları atıp hikayeyi seyirciye daha yakın kılmak istedim.

‘İMAJ OLARAK YENİLENİYOR AMA İÇTEN İÇE AZALIYORUZ’

“Yüzleşme” modern zamanların en çok konuşulan kavramı. Özellikle toplumsal, siyasal ve tarihi açıdan. Bu oyun tüm bunların içindeki insana sesleniyor “bak-gör” diyor...
Beste Bereket:
Yüzleşme insanın kendisiyle başlayan bir süreç. Kendine karşı dürüst olabilmesiyle başlıyor bence ve elbette hiç kolay değil. Günümüzde hızla tüketme isteğimiz bizi ne başkalarıyla ne de kendimizle yüzleştiriyor. Bu yüzden imaj olarak yenileniyor ama içten içe azalıyoruz.

Modern çağın hastalığı şöhrete gelelim biraz da tüm bu ilişkiler, birbirlerine yaptıkları, yaşanılanların “haklı” ve “haksız” taraflılığı içinde şöhret nasıl görünüyor, nasıl etki ediyor insanlara?
Başak Daşman:
Herkesin şöhret olmak istediği çılgın bir çağda yaşıyoruz sanki. Üstelik bu mümkün de... Sosyal medya bunu hiçbir ayrıcalık gözetmeksizin herkes için yapabiliyor ... Ancak, tanınmak; sevilmek ve onaylanmayı beraberinde getirmese bile, yeterliymiş gibi bir hal aldı. Yani beni görsünler de sevmeseler de olur. Ya da ben kendimi onaylamasam da olur. Belki dünya gereğinden fazla kalabalık oldu. Gerçek bir yer edinmek gün geçtikçe zorlaşıyor olabilir ve gerçek ilişkilerin çapı daraldıkça edit edilmiş sahte gülüşler olarak tanıyoruz birbirimizi cep telefonu ekranlarımızdan. İşte bence hepimiz şöhretiz. Göründüğümüz kadar güzel değiliz. Ve niye olalım ki ?!

Seyirci oyunu izlerken adama “kuruluyor” sonra kadınlara “hımmm” çekmeye başlıyor. Kadın erkek ilişkisinin bu çatışmasında sahnedeki camın arkasından kalan seyircinin sizce vardığı son nokta ne oluyordur?
Hülya Gülşen:
Seyirciye kalan ; yargılama ya da benzer bi’şeyler yaşadıysa hesaplaşmadır diye düşünüyorum:))

ÖNCEKİ HABER

Brezilya'da kürtaj ve ceza tartışması: Kadınlar sağlık hakkı için sokaklara çıktı

SONRAKİ HABER

Cuma Çiçek: AK Parti’ye yüzde 49’luk oy başkanlık için verilmedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa