12 Kasım 2015 15:25

İşte hendek işte deve: Hacettepe'de kulüp olmak

Üniversitelerin üzerindeki baskı politikası dokuz kollu bir ahtapot misali. Bu kollardan biri de kulüp ve toplulukları sarmış durumda. Eh bu düğümü kesip atmak da bizim elimizde!

Paylaş

Hilal KILIÇ 
Hacettepe Üniversitesi

“Hacettepe Üniversitesi, öğrencilerin gelişimine katkıda bulunacak kültürel ve sosyal organizasyonlara öğrencilerin katılımını teşvik eder. Öğrenci kulüplerinin başlıca amacı, akademik beceriler ile birlikte öğrencilerin kişisel gelişimine katkıda bulunmaktır. Öğrenci dernekleri sosyal ve kültürel faaliyetlerinin kalitesini ve miktarını artırmak için çalışır. Hacettepe Üniversitesi’nde birçok farklı alanlarda faaliyet gösteren 185 öğrenci topluluğu yer almaktadır.”

Hacettepe Üniversitesi resmi internet sayfasında, öğrenci toplulukları sekmesine tıkladığımızda karşımıza çıkan açıklama bu şekildedir. Peki işin aslı gerçekten böyle midir?

SEVGİLİ KOMİSYON...

1 Kasım seçimleri öncesi, Hacettepe Üniversitesi başta olmak üzere birçok üniversitede topluluk faaliyetlerine yasaklar getirilmişti. Toplulukların stant açmaları, afiş asmaları, etkinlik düzenlemeleri uzunca bir süre engellendi. ‘Geçici’ yasaklamaların olmadığı dönemlerde de bir topluluğun herhangi bir faaliyet yapabilmesi için deyim yerindeyse deveye hendek atlatması gerekiyordu; hala da öyle. Bir topluluk kurabilmek için üniversite yönetiminin oluşturduğu komisyonu, bu topluluğun gerekliliğine ikna etmemiz lazım. Komisyon da ‘Bu Tarz Benim’ yarışması jürisinden daha seçici bu arada. Komisyon da yetmiyor tabiki. Topluluğumuza danışmanlık yapacak bir öğretim görevlisi de şart. (ki hatırı sayılır çoklukta öğretim görevlisi bu görevi kabul etmek istemez) Bu zorlu iki aşamayı atlattıysak sırada serbestçe faaliyetlerimizi yürütmek için verdiğimiz mücadele başlıyor. 

BİR BAHANE DAHA RİCA EDECEĞİZ!

Birçok topluluk, yapacağı etkinlikleri danışmanlarının onaylamaması üzerine iptal etmek zorunda kalıyor. Örneğin Hacettepe’de geçen yıl topluluklar 1 Mayıs için üniversite pankartı örgütleyerek alana çıkmaya karar verdiler. Ancak bazı topluluklar, danışmanlarının buna karşı çıkması ve danışmanlığı bırakma tehditi yapan konuşmalarla karşılaştı. Bir topluluğun danışmanını değiştirmesi demek ise oldukça çetrefilli kuruluş sürecinin neredeyse sıfırdan başlaması demek. Böylece topluluk üyelerinin talepleri ile işleyen değil; danışmanın, ünversite komisyonunun direktifleri iş yapmak zorunda kalan topluluklar bu bürokratik hengamenin içinde kayboluyor. Danışmanları ile bir problem yaşamayan ‘şanslı’ topluluklar ise etkinliklerine salon alamamak, hazırladıkları afişlerin onaylanmaması, dilekçe gecikmesi gibi bahanelerle, okula davet ettikleri kişilerin okula alınmaması, mali yardım alamamak, oda taleplerinin reddedilmesi gibi sayısız sorunla karşı karşıya kalıyor. 

DOKUZ KOLLU AHTAPOT VE BİZ

Alınan senato kararı ile 1 Kasım seçimlerine kadar tüm faaliyetlerin yasaklaması üzerine üniversitemizde Alevi Kültür ve Araştırmaları Topluluğu, Atatürkçü Düşünce Kulübü, Bilimsel Düşünce Topluluğu, Biyoloji Topluluğu, Çağdaş Yaşam Topluluğu, Fizik Topluluğu, Kadın Çalışmaları Topluluğu, Kuir Araştırmaları Topluluğu, Toplumsal Araştırmalar Topluluğu ‘nun imzacı olduğu bir etkinlik gerçekleştirmiştik. Amaç “Kitabını Al Gel” etkinliği ile hem üniversitemizde yasakçı zihniyeti teşhir etmek hem de yaratılan kasvetli havayı dağıtıp üniversite öğrencilerinin nefes almalarını sağlamaktı. Etkinlik sadece imzacı toplulukların üyeleri ile değil yoldan geçerken aramıza katılan arkadaşlarımızın da katılımıyla güzel noktalandı. Yaptığımız sohbetlerde öne çıkanın özgür bir kampüse, toplulukların aktifliği ile renklenen bir Hacettepe Üniversitesi’ne özlem olduğunu söyleyebiliriz.
Böylesi işlere daha çok ihtiyacımızın olduğu bir döneme girdiğimiz aşikar. Üniversitelerin üzerindeki baskı politikası dokuz kollu bir ahtapot misali. Bu kollardan biri de kulüp ve toplulukları sarmış durumda. Eh bu düğümü kesip atmak da bizim elimizde!

YA İÇİNDESİNDİR ÇEMBERİN YA DIŞINDA

Kendi çizdikleri çember içerisinde hareket etmeyen toplulukların alanlarını daraltmaya çalışan üniversite yönetimi, her eğitim öğretim yılının bir döneminde toplulukların en az 2 etkinlik yapmasının zorunlu olduğunu söylüyorlar. Yeterli sayıda etkinlik yapmayan topluluklar ise kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Mali desteği çoğu zaman okul yönetiminden alamadığımızı göz önünde tutarsak üniversite öğrencilerinin topluluk etkinlikleri için yapacakları harcamaları karşılayamama durumları da aktif kalmalarının önünde büyük bir engel.
Bir topluluk kurma ve bu topluluğu faal tutabilme konusunda zorluklar saymakla bitecek gibi değil. Üniversiteye farklı bir renk taşıyan, rekabetçi, kariyerist tutumları reddeden, okulumuzda özgür tartışma platformları örmek isteyen, bilimsel eğitim taleplerimizi dile getirmeye çalışan topluluklarımızın üyelerine bir dokununca bin ah işitebilirsiniz.

 

ÖNCEKİ HABER

İzmir'den Silvan çağrısı: Silvan Türkiye'dir

SONRAKİ HABER

İTÜ'nin ÖTK'sını soracak olursanız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa