İTÜ'nin ÖTK'sını soracak olursanız
Bizim okulumuzda ise olması gereken gibi değil daha çok bir kariyer basamağı olarak görülüyor. ÖTK başkanları vizyonları için o koltuklarda bulunuyorlar. ÖTK başkanlarını toplantılarda takım elbiseyle görüyoruz hep, hangi öğrenci okula takım elbiseyle gelir. Bu mudur öğrenci temsiliyeti?
Alişan DOĞAN
Serkan BOYNUEĞRİ
İTÜ
İstanbul Teknik Üniversitesi’nde geçtiğimiz hafta 6 temsilci arkadaşımız görevlerinden istifa etmişlerdi. O arkadaşlarımızdan Maden Fakültesi temsilcisi Türkü Altıok ve İşletme Fakültesi temsilcisi İpek Kıvanç ile ÖTK’yı, okulumuzda ve ülkemizde yaşananları konuşmak için bir araya geldik.
Öğrenci temsilciler koneyini az çok biliyoruz. Sizin açınızdan nedir peki?
İpek Kıvanç: Günümüz açısından bakarsak öğrencilerin bir şekilde temsiliyetini sağlamak. Kuruluş amacını 1980 darbesinin etkisiyle de “Üniversitenin temsilciliğini siz sağlayamazsınız bunu yapan resmi bir organ var; ÖTK. Derdinizi oraya anlatın” gibi olduğunu düşünüyorum.
ÖTK’yı öğrencilerin kazandıkları bir haktan ziyade YÖK’ün bir aygıtı mı olduğunu düşünüyorsunuz?
Türkü Altıok: Ben genel olarak ÖTK’nın varolması taraftarıyım. Gerçekten çalışsak iyi şeyler olacağını düşünüyorum. Çünkü bölüm temsilcisi seçimi sonrasında fakülte temsilciliği seçimi oluyor ve temel amacımız öğrencilerle akademisyenler, dekanlıklar ve rektörlük arasında köprü olmak.
İpek: Bizim okulumuzda ise olması gereken gibi değil daha çok bir kariyer basamağı olarak görülüyor. ÖTK başkanları vizyonları için o koltuklarda bulunuyorlar. ÖTK başkanlarını toplantılarda takım elbiseyle görüyoruz hep, hangi öğrenci okula takım elbiseyle gelir. Bu mudur öğrenci temsiliyeti?
‘BARIŞ POLİTİK BİR KELİME’
Geçtiğimiz hafta 6 temsilci bir araya gelerek istifa ettiğinizi açıkladınız. Nasıl oldu bu?
İpek: İTÜ’de seçimler 2 yılda bir gerçekleşiyor. İlk başlarda güzel işler yapıldı; yurtları gezdik, sorunlarını dinledik. Okul içinde bazı işletmelere hijyen kontrolü ve fiyatlarda indirim yaptırımı uygulattık. Ancak daha sonra ÖTK içinde bazı iç çatışmalar ortak hareket etmeyi engelledi. Ortak yayınlanması gereken mesajlar yayınlanamadı. ÖTK başkanı olan arkadaş “Ben başkanım istediğimi yaparım” tarzında bir tavır takındı. Başkan değişikliğine yönelik bir çalışmada bulunmak istedik ancak YÖK tüzüğünde bununla ilgili hiçbir şey olmadığı için gerçekleştiremedik.
Türkü: Başlangıçta ÖTK başkanı tarafsız olacağını sadece öğrencilerin sorunları için burada olduğunu ve hatta gerekirse rektörlükle de karşı karşıya gelebileceğini söylemişti ve böyle oy toplamıştı. Ancak konseyden ziyade kendi düşündüklerini yaptırıyordu. Tartışmalarımız çoğunlukla sosyal medya üzerindendi. Okul için çalışmaktan ziyade sosyal medyada şehit haberini nasıl yazacağımızı tartışıyorduk hep.
İpek: Mesela biz Suruç Katliamı’ndan sonra bir açıklama yapmak istedik; oy birliğiyle de kabul edildi. Biz barış talebinin öne çıkması gerektiğini düşünüyorduk. Onlar ise “barış” kelimesinin politik bir kelime olduğunu söyleyip itiraz ettiler. Bu tarz tartışmalar yaşıyorduk sık sık.
Türkü: Okulun birçok sorunu vardı. Biz bu sorunlarla uğraşamıyorduk çünkü kendi içimizdeki sorunları aşamıyorduk. Öğrencilerin genel problemlerine yardımcı olamıyorduk. Şimdi en azından böyle tartışmalarla zaman kaybetmeyeceğiz. Kendi fakültelerimizde görevlerimize devam edeceğiz.
YÖNETİMDEKİ ÇATIŞMALAR İSTİFAYI GETİRDİ
İstifa kararını nasıl aldınız peki?
Türkü: Son zamanlarda artık öyle bir gruplaşma vardı ki, biz gerçekten okulla ilgili bir şey önerdiğimizde bile sırf biz önerdiğimiz için reddediliyordu. Mesela ilk başlarda yurt gezmeleri yapmıştık. Tamamen bizim çabalarımızla gerçekleşti bu. Ancak bir forumda kendi ‘icraati’ gibi sunum yaptı ÖTK başkanı. Ben halka ilişkiler sorumlusuydum yönetimde. Sosyal medya hesaplarıyla ilgileniyordum. Başkan kafasına göre şifreleri değiştirdi. Benim yaptığım tek işi de elimden aldı yani.
Ankara katliamının ardından Türkiye ÖTK’sı teröre lanet açıklaması yaptı. Altında 126 üniversitenin imzası da vardı. İTÜ’nün bu açıklamada imzası yoktu...
Türkü: Ölümde bile ortak bir karar alamadığımız için orda da ortak bir karar çıkmadı.
BİZİM HER ADIMIMIZI GÖREN AK GENÇLİĞİ NEDEN GÖRMEDİ?
Katliamda kaybettiğimiz arkadaşımız Güney için merdivenler boyanmıştı. FEB merdivenlerinde bazı şiirlerin üstü Ak Gençlik tarafından karalandı ve ardından rektörlük Güney’in resminin bulunduğu ve katliamda ölenlerin isminin yazılı olduğu duvar da dahil bütün duvarları griye boyattı. Rektörlüğün bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkü: Bunu konsey adına değil bir temsilci olarak cevap vereyim. Tabii ki yanlış buluyorum.
İpek: Okulda yaptığımız her şeyden rektörlüğün, güvenliğin haberi var. Dolayısıyla Ak Gençliğin yaptığı yazılamayı görmemelerine imkan yok, bunu engelleyebilirlerdi. Bizim her adımımızı engelleyen rektörlük, onların bu adımını engellemedi.
1 Kasım’ın ardından okul yönetimi, öğrencilerin FEB merdivenlerini boyamak istemesi sırasında okula iki otobüs çevik kuvvet ve gözaltı araçlarının kampüse soktu...
Türkü: Polisin gelmesi beni rahatlatmaktan çok korkutuyor. Söylediklerine göre polis olunca ben kendimi güvende hissetmeliyim ama ben tam tersine güvensiz hissediyorum. Dolayısıyla desteklemiyorum polisin okula girmesini.
Sohbetimiz bu sorumuzla bitiyor. Arkadaşlarımıza teşekkür ederek ayrılıyoruz yanlarından. Başka üniversitelerin temsilcilikleri de böyle midir bilemiyoruz ama bizimkisini soracak olursanız işte böyle...