Tek başına iktidar, istikrar değil artan baskı ve şiddettir
Cumhur DAŞ
Fırat TOPAL
Diyarbakır
1 Kasım seçimlerinde ortaya çıkan tablo tartışılmaya devam ediyor. 7 Haziran’a oranla 1 Kasım’da AKP’nin Kürt illerinde oyunu arttırması ve HDP’nin kısmen oy kaybı yaşaması tartışmaların önemli bir noktasını oluşturuyor. Öte yandan seçimlerin ardından bölgedeki tansiyon da giderek yükseldi. Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte süren polis operasyonlarında yaşanan sivil ölümleri her geçen gün artıyor. Siyasi parti ve oluşumların temsilcileri seçim sonuçlarını ve artan çatışmalı süreci gazetemize değerlendirdi.
SEÇİMLERİN MEŞRULUĞU TARTIŞILIR
Devrimci Demokrat Kürt Derneği (DDKD) Genel Sekreteri Abdulhay Okumuş, HDP’nin 1 Kasım’da elde ettiği sonucun bir başarısızlık gibi sunulmaya çalışıldığını ancak tüm saldırılar karşısında HDP’nin 1 Kasım’da da önemli bir başarı elde ettiğini söyledi. Okumuş, “AKP’nin özellikle 7 Haziran sonrası devreye koyduğu savaş konsepti Türkiye halklarında ciddi bir tedirginlik yarattı. Kürdistan’da bu tedirginlik en çok orta sınıfta yaşandı. Öte yandan uygulanan politikalarla HDP seçmeninin bir kısmının sandığa gitmesi engellendi. Bu da HDP’nin oy kaybetmesine neden oldu” dedi. Seçim sonuçlarının meşruluğunun tartışılır halde olduğunu söyleyen Okumuş, “HDP bu seçimlerde basını kullanamadı, miting alanları bombalandı, kapsamlı bir seçim çalışması yürütemedi. 7 Haziran’da HDP’nin neredeyse dokunmadığı insan kalmamıştı ama 1 Kasım’da sokağa çıkma yasaklarıyla, baskı ve tutuklamalarla HDP’nin çalışmaları engellendi. Bu tablo demokratik ve hukuki değil” dedi.
ATEŞKES GÖLGEDE KALDI
Hendek tartışmalarına ve PKK’nin seçim döneminde ilan ettiği ateşkese de değinen Okumuş, “Devletin yarattığı savaş konseptine PKK’nin iştirak etmesi tedirginliği arttırdı. Son 15 günde tek taraflı ateşkes ilan edilmiş olsa da bu ateşkes Ankara saldırısının gölgesinde kaldı, kitlelerle paylaşılamadı. Sivil siyaset, aydınlar ve yazarlar tarafından işlenemedi, devlete bu konuda baskı yapılamadı” dedi. AKP’nin savaşta ısrar edeceğini söylediğini ancak Kürtlere saldıran bir hükümetin uzun ömürlü olmayacağını belirten Okumuş, “Kürt halkının demokratik talepleri anayasal zemine kavuşturulmak zorunda. ‘Ben yüzde 49 oyla iktidara geldim, istediğim baskıyı, zulmü devam ettireceğim’ yaklaşımı toplum tarafından kabul görmeyecek. 40 yıldır süren zulüm ve katliamlara karşı Kürt halkı taleplerinden vazgeçmemiştir” şeklinde konuştu.
AKP HER TÜRLÜ ŞİDDET YÖNTEMİNİ KULLANDI
Emek Partisi Kürdistan Örgütü Yöneticisi İlhan İlbay, AKP’nin 7 Haziran seçimlerine kıyasla oyunu bir miktar arttırmasının seçim başarısı olarak tanımlanamayacağını söyledi. İlbay, “Çünkü 7 Haziran seçimleri AKP’nin Bölge ve Türkiye açısından siyaseten bir yenilenme, ilerleme durumu yok. Aksine insanların 7 Haziran’da verdikleri oylardan pişman etmek için silahla şiddetle baskıyla tehditle geçirilmiş bir süreç var. AKP silahın, askerin, polisin gücüyle her türlü şiddet ve tehdit yöntemi ile insanları siyasi kararlarından vazgeçirmek için müdahalede bulundu. Bununla birlikte istikrar vurgusu yaptı. Tek başına iktidar ile istikrar getireceğini, normalleşme getireceğini ifade ederek oyları yeniden arttırmaya çalıştı. Bu kısmen de etkili oldu” dedi.
YOKSULLAR AÇISINDAN OY DEĞİŞİMİ OLMADI
Özellikle yoksul halk sınıfı açısından açık bir oy değişimi yaratmasa da orta ve üst sınıf açısından Kürdistan’da da bir miktar oyun AKP’ye kaydığını söyleyen İlbay, bu kesimlerde AKP’nin iktidar olmasıyla savaş koşullarının sona ereceği şeklinde bir duygu oluştuğunu söyledi. Ancak bunun bir yanılgı olduğunun seçimden hemen sonra görüldüğünü belirten İlbay, “1 Kasım gecesi AKP’nin oylarının belli olmasının hemen ardından birçok yerde ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve operasyonlarla bunu gördük” dedi. AKP’nin bu tavrını bir müddet daha sürdüreceğinin işaretlerini verdiğini kaydeden İlbay, “EMEP Kürdistan Örgütü olarak çatışmasızlık koşullarının yeniden oluşmasını önemsiyoruz. Asıl sorumluluğun devlet ve AKP Hükümetinde olduğunu söylüyoruz. Kendi kaderini tayin hakkı ve ana dilinde eğitim başta olmak üzere bütün taleplerin karşılık bulması gerek. Çatışmasızlık zemininin oluşması için bir an önce operasyonların durdurulması gerekiyor” dedi.
HDP: 1 KASIM SÜRECİNDE DERİN GÜÇLER DEVREYE GİRDİ
7 Haziran seçimleri döneminde HDP’nin Türkiye halkları için büyük bir umut olduğunu söyleyen HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Ömer Önen, “HDP Türkiye’nin demokratikleşmesi noktasında önemli bir model ortaya koydu. Tüm provokasyonlara rağmen 7 Haziran’da önemli bir sonuç aldık. AKP’nin başkanlık sistemi dahil tüm hedefleri sekteye uğradı. Ancak 7 Haziran seçimlerinde çıkan irade tanınmadı. Tüm yaşamı tahrip eden bir kaos ortamı yaşandı. Öz yönetim ilanları bahane edilerek insanlarımız katledildi. 1 Kasım sürecinde ise bütün çabamızı insanlarımızın ölmemesi yönünde kullandık. Son 10 güne kadar seçime girip girmeyeceğimizi bile tartışıyorduk” dedi. 1 Kasım seçimlerinde derin güçlerin AKP’yi tek başına iktidar yapmak için devreye girdiğini söyleyen Önen, “Çıkan tabloda bir çok şaibe var. 7 Haziran seçimlerinde asker, polis ve korucu bölgelerinde HDP’ye oy çıkmıştı. 1 Kasım dönemimde bu sandıklardan HDP’ye bir tek oy çıkmaması için insanların tehdit edildiğini biliyoruz. İŞKUR üzerinden iş vaatleri yapıldığını da biliyoruz. Öte yandan orta sınıf ve sermaye kesiminde de ekonomik kriz endişesiyle AKP’ye bir oy kayması var. Yine seçim günü maskeli, eli silahlı kişiler okullarda bir baskı unsuru yarattı” dedi. 1 Kasım seçim sonuçlarının meşru olmadığını söyleyen Önen, “Bu bir siyasi darbedir. Çünkü demokratik bir seçim yapılamadı. Ancak böyle bir ortamda bile Diyarbakır’da yüzde 70’in üzerinde oy almamız bizim açımızdan küçümsenecek bir durum değil” dedi.
7 Haziran sonrası AKP’nin ’90’lardaki JİTEM örgütlenmesi gibi yapılarla bütünleştiğini belirten Önen, “AKP şimdi tam olarak Türkiye’yi bir kaosa götürüyor” dedi. İmralı’da kapıların kapatılmasıyla savaş konseptinin devreye konulduğunu söyleyen Önen, “AKP Türkiye’nin demokratikleşmesi ve sivil anayasa konusunda gerçekten samimi ise tıkanan yerden müzakerenin başlatılması ve Dolmabahçe’de ortaya çıkan 10 maddenin tartışılması gerekiyor. Fakat öyle bir niyetleri olmadığı görülüyor. Bu saldırılar böyle devam ederse 40 yıldır olduğu gibi halkımız direnecektir. Bu halkın yaşamadığı hiçbir şey kalmadı” dedi.
ÖSP: HALK MEŞRU MÜCADELEDEN YANA OLDUĞU MESAJINI VERDİ
ÖSP MYK Üyesi Nusrettin Maçin ise savaş konseptiyle birlikte milliyetçi cephenin AKP etrafında toplandığını ifade ederek, “HDP ise bu süreçte bir savunma siyasetine geçti. Bu savunma siyaseti belli oranda HDP’ye oy kaybettirdi. PKK ve YDG-H’nin çatışmalı sürece girmesiyle halk HDP üzerinden PKK’ye çatışmadan yana olmadığının, sivil itaatsizlik ve demokratik mücadeleden yana olduğunun mesajını verdi. Seçime iki hafta kala yapılan ateşkes göstermelik bir ateşkes oldu. Madem ateşkes yapılacaktı, 7 Haziran’dan sonra devletin oyununa gelinmemeliydi” dedi. Seçimden sonraki sürecin savaşın devam edeceğinin işareti olduğunu söyleyen Maçin, “Kürt hareketinin gelinen nokta itibariyle ulusal ittifaka ihtiyacı var. Kürt halkı bu savaş konseptine karşı ortak bir tavır geliştirmeli. Ama bunun meşru ve demokratik zemin de olması gerekir. Yıllardır süren bu savaş konsepti halkta bir yorgunluk yaratmıştır” dedi. Kürt hareketinin bir ittifak sorunu olduğunu söyleyen Maçin, “Bu savaş konseptine karşı bütün ulusal ve demokratik güçlerin ortak bir tavır almaları gerek. Türkiye’nin Kürt sorununu algılamakta ciddi eksiklikleri var. Türkiye’deki aydın, demokrat ve devrimci güçlerin de Kürt hareketiyle istişare halinde olması gerekir” dedi.
AZADÎ HAREKETİ: HDP’DE İSLAMİ TEMSİLİYET ARTTIRILMALI
Azadî Hareketi Genel Sekreteri Sıdkı Zilan ise HDP’de İslami ve Kürdi temsilcilerin ağırlık kazanması gerektiği görüşünde. HDP’nin Kürt halkından yana büyük bir oy kaybı yaşamadığını söyleyen Zilan, “Ancak HDP’den beklenti çok daha büyüktü. Oy vermeyen bir kesim de HDP’nin kendine çeki düzen vermesini istiyor. Halk nazarında İslami temsiliyetlerin de öne çıkarılması lazım” dedi. Devam eden savaş konseptiyle PKK’nin zayıflatılıp masaya oturtulmak istendiğini ifade eden Zilan, “ABD ve AKP arasındaki ilişkinin boyutu da değişti. AKP tek başına iktidar olunca ABD, YPG’ye silah vermeyeceğini açıkladı. Sonuçta Türkiye NATO üyesi. PKK’nin bu konuyu dikkate alması lazım. PKK çok realist bir harekettir, fakat bazen pratikte yaptığı hatalara akıl erdiremiyoruz” dedi.