Konukevi değil sığınmaevi!
Sığınak, sığınmaevi, konukevi, korumaevi, kadın misafirevi... Hangi ismi ya da isimleri kullanmak daha doğru? Bunun bir önemi var mı? 'Evet' diyor, Psikolog Aylin Akçay, 'Tanımlar arasında gibi görülen tartışma aslında bakış açıları arasındaki farklılığa işaret ediyor.'
Dosya: Sığınmaevleri: Eleştiriler, öneriler
Hazırlayan: Selmane ERTEKİN
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Merkez Yöneticisi, Psikolog Aylin Akçay, devletin kadın politikalarının zeminini, kadını aile dışında bir birey olarak değerli görmeyen, kadınla erkeğin eşit olmadığına inanan bir bakış açısının oluşturduğunu belirterek, “Bu zemin, devletin sığınmaevlerine bakışını da belirliyor” diyor. Dolayısıyla sığınmaevi mi yoksa konukevi mi tartışmasının, aslında bakış açıları arasındaki farklılığa işaret ettiğini vurgulayan Akçay, sorularımızı yanıtladı.
Sığınak, sığınmaevi, konukevi, korumaevi, kadın misafirevi... Çeşitli isimler kullanılıyor. Bu konuda tartışmalar da var. Hangi ismin kullanıldığının bir önemi var mı?
Evet, bu isimlerin önemi var. Çünkü bir meseleye hangi kavramla, hangi tanımla yaklaştığınız aynı zamanda o meseleye nasıl baktığınızı, ne yaptığınızı ve ne yapacağınızı da gösteriyor. Sadece birkaç alternatiften birini tercih etme meselesi değil yani. Konukevi mi sığınmaevi mi tartışması oldukça uzun süre öncesine dayanan ve tam da politik bir tartışma aslında. Devlet başından itibaren konukevi demeyi tercih etti ve bu konuda çok ısrarcı oldu. Bu ısrar, öylesine bir ısrar değil, tam da bu kavrama yüklediği anlam nedeniyleydi aslında. Kadın konukevi, misa-firevi gibi tanımlamalar kadına yönelik şiddetin kendisini daha naif ve hafif gösteren, meselenin ciddiyetinin ve dahası gerçekliğinin üstünü örten, aynı zamanda şiddeti normalleştiren, olağanlaştıran, sorgulamayan kavramlar. Böyle olunca, konukevi de kadınların belirli bir süre nefes alıp, eski hayatlarına kaldığı yerden döneceklerini çağrıştırıyor. Hem devletin hem de AKP’li belediyelerin ‘konukevlerini’ böyle çalıştırdığı örnekleri çokça gördük zaten. Kadın örgütleri ise başından itibaren kadın dayanışma merkezleri, sığınmaevi, sığınak, barınak kavramlarını kullandı. Kadın yaşam evleri de son zamanlarda üzerinde durulan kavramlardan biri. Tanımlar arasında gibi görülen tartışma aslında bakış açıları arasındaki farklılığa işaret ediyor.
Devlet sığınmaevlerine nasıl bakıyor ve nasıl olması gerekiyor?
Bu soruya devletin genel olarak kadına ve kadına yönelik şiddet konusuna nasıl yaklaştığından ayrı olarak yanıt veremeyiz. Aileyi ve aile bütünlüğünü öncelik olarak gören, kadını aile dışında bir birey olarak değerli görmeyen, kadınla erkeğin eşit olmadığına inanan bir bakış açısı bugün devletin kadın politikalarının zeminini oluşturuyor. Bu zemin, devletin sığınmaevlerine bakışını da belirliyor. Kadınların hayatındaki şiddetin, ailenin birliği uğruna sürdürülebileceği bakışı, sığınmaevinin çalışmasını da biçimlenmesini de belirliyor doğal olarak. Aile irşat bürolarındaki görevlilerin, sığınamevlerinde görevlendirilen din görevlilerinin ve bu bakışla çalışan diğer görevlilerin şiddeti normalleştirdiği, kadınları da buna ikna etmeye çalıştığı örnekler az değil. Bu bakış, kadının şiddetten uzak, bağımsız bir yaşam kurmasını güçlendirebilecek, şiddeti önleyecek bir zemin değil. Son olarak Şiddeti İzleme ve Önleme Merkezlerinde (ŞÖNİM) şiddete maruz kalanlarla faillere aynı mekan üzerinden hizmet verilip verilemeyeceği epeyce tartışıldı, bu hayata geçirilemedi doğal olarak ama tartışılmış olmasının bile bu yanlış bakışın sonucu olduğunu söyleyebiliriz.
DEVLETİN TEK KARAR VERİCİ OLMASI İSTENİYOR
Devletin kadın örgütlerinin deneyimlerinden yaralanma ya da görüş alışverişi talepleri oluyor mu?
Kadına yönelik şiddet konusu kadın örgütlerinin uzun zamandır deneyim biriktirdiği bir alan. Kadın sığınmaevlerinin nasıl çalışması gerektiği, ihtiyaçların neler olduğu ile ilgili uzun süredir sürdürülen çalışmalar var. Kadın örgütlerinin kendilerinin yürüttüğü sığınmaevleri de var, yerel yönetimlerin görece devletin bakış açısından farklı olarak çalıştırdıkları sığınmaevleri de var. Ancak devlet, bu deneyim ve birikimlerden yararlanmak, önerileri dikkate alarak düzenlemeler yapmak yerine, kadın örgütlerinin çalışmalarını da kontrol altında tutmak, kadın örgütlerinin ve yerel yönetimlerin sığınmaevleri ve danışma merkezlerini de kendine bağlı çalışan yerler haline getirmeye çalışıyor. Kadınların nereye yerleşeceğinden ne zaman sığınmaevinden çıkacağına kadar birçok noktada ŞÖNİM’lerin, yani devletin karar verici olacağı bir sistem oluşturulmak isteniyor. Bir yandan da AKP doğrudan devletin bakış açısı ile çalışan, itiraz etmeyecek ve yola birlikte devam edebilecekleri kendilerinden olan kadın örgütleri kurulması için adımlar attı.
SIĞINMAEVLERİ PLANLANIRKEN ÇOCUKLARIN İHTİYAÇLARI DA DÜŞÜNÜLMELİ
Şiddete uğrayan kadın anne ise çocuğuyla birlikte yeni bir yaşam için gerekli destek veriliyor mu?
Çocuklar en hafif durumda şiddete ve şiddetin etkilerine, sonuçlarına tanıklık eder. Ancak çoğu zaman bununla sınırlı kalmaz, şiddet doğrudan fiziksel, duygusal, cinsel istismar olarak çocuklara da yönelir. Kadınlar şiddetten kaçarken çocuklarını korumak ve şiddet ortamından uzaklaştırmak en çok istedikleri şeylerden biri oluyor zaten. Çocukları ile beraber kalabilecekleri sığınmaevleri o nedenle çok önemli. Danışma merkezinden bilgi almak isteyen kadınların sıkça sordukları sorulardan biri, çocuklarıyla birlikte kalıp kalamayacakları. Sığınmaevlerinin fiziksel koşullarından, çocukların farklı ve özel ihtiyaçlarının karşılanmasına, çocukların şiddetin etkilerinden uzaklaşmalarına destek olacak hizmetlerin planlanmasına kadar, sığınmaevlerinin kadınlar için olduğu kadar aynı zamanda çocuklar için de planlanması ve şekillendirilmesi çok önemli. Sığınmaevlerinde oldukları süre içerisinde yararlanabilecekleri kreş ve etütler olması, çocukların o anda ve sonrasındaki ihtiyaçları ile ilgilenecek özel meslek gruplarının bulunması, bunların özel olarak planlanması çok önemli.
Türkiye’deki mevcut sığınmaevlerinin büyük oranda buna uygun şekillenmiş olduğunu söyleyemeyiz. Çocukların ihtiyaçlarına yeterince odaklanabilen sığınmaevi sayısı oldukça sınırlı.
UTANMA KORKU ÇARESİZLİK YALNIZLIK GÜVENSİZLİK...
Kadınlar sığınmaevine genellikle nasıl bir psikolojik durumda geliyor?
Bunu birkaç nokta üzerinden ifade etmek gerekir. Birincisi, sığınmaevine gelen kadınlar uzun süre boyunca şiddetin birçok biçimine maruz kalmış oluyorlar, bu nedenle şiddetin kadınlar üzerinde yarattığı uzun süreli olumsuz etkileri taşıyarak geliyorlar. Şiddetin ağırlıklı olarak güven duyulan ve en yakınımızdaki kişilerden geliyor olması şiddetten etkilenme biçimini de etkiliyor. Kadınların psikolojisi, maruz kaldıkları şiddet sürecine göre farklılık gösterse de, hem fiziksel hem de psikolojik olarak oldukça zorlayıcı ve yıpratıcı etkiler var bu anlamda. Utanma, korku, suçluluk, öfke, çaresizlik, yalnızlık hissi, yetersizlik hissi, öz güvenin zedelenmesi, insanlara güvenmekte zorlanma, yüksek kaygı düzeyi... Bunlar şiddetin neden olduğu, süreç boyunca yaşanan ve birikmiş etkiler olarak görülüyor. Tabii fiziksel şiddete bağlı olarak fiziksel rahatsızlıklar ve yaralanmalarla da sıkça karşılaşılan etkiler. Bütün bunların neden olduğu ve eşlik ettiği depresyon, uyku bozukluğu, kendine zarar verme eğilimi gibi çeşitli psikolojik bozukluklar da olabiliyor. Kadınlar, yaşadıkları sürece göre bütün bu olası etkilerin toplamını taşır biçimde geliyorlar.
Diğer bir nokta ise, sığınmaevine başvuru, çoğunlukla şiddet uzun süre devam ettikten sonra oluyor. Çocukların zarar görmesi, tehdit, can güvenliği tehlikesi, şiddetin artık kadın için katlanılmaz hale gelmesi; kimi zaman aile ya da çevreden duruma müdahale edilmesi ya da şiddetten kurtulmak için başvurulabilecek yollarla ilgili edinilen bilgiler sığınmaevine başvurma sürecini getiriyor. Şiddetin uzun süre boyunca biriktirdiği etkilerle geliyor kadınlar.
Sığınmaevine gelirken ne gibi kaygılar taşıyorlar?
Güvenlik korkusu, gelecek kaygısı yoğun oluyor. Bazen kadınlar sığınmaevleriyle ilgili de birçok soru işareti ve güvensizlik taşıyarak geliyorlar. Neyle karşılaşacakları, nasıl bir muamele görecekleri, neler yaşayacakları ile ilgili kocaman bir bilinmezlik hali olabiliyor. Bazen çok net olumsuz fikirle gelenler de oluyor. Çok kötü bir ortam ve kötü muamele göreceklerini düşünerek ve bunun endişesi içinde gelebiliyor kadınlar. Tüm bunların yanında neredeyse her gün kadın cinayeti haberlerinin geldiği koşullarda yaşadığımızı dikkate aldığımızda, bu tablo kadınların korkusunu, kaygısını artırıyor, cesaret ve güvenlerini kırabiliyor. Kadın dayanışmasından, kadın örgütlerinin çalışmalarından haberdar olan kadınlar açısından ise cesaretlendirici ve güçlendirici bir etki yaratıyor diyebiliriz.
Yarın: ŞÖNİM’ler şiddeti önlemeye değil gizlemeye yarıyor