8 Nisan 2012 12:46
Cem Kirazoğlu

Herkesin hatırlayacağını, hatta hiçbir zaman unutmayacağını umduğum, 13 yaşındayken, 26 erkeğe satılan (pazarlanan) N. Ç. olayında, Ağır Ceza Mahkemesi, küçük kızın, bu erkeklerle kendi rızasıyla birlikte olduğuna ilişkin bir yorumda bulunmuştu. Mahkeme, rızadan (Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılıklarıyla istek, onama, irade) neyi kastediyordu acaba? Satılmaktan söz edildiğine göre, eylemin para karşılığı gerçekleşmesini mi? Yani, bir şey karşılığında para alıyorsanız, kendi rızanızla bunu yapıyorsunuzdur. Ya da en azından zararınız tazmin edilmiştir. Öyle mi? Yoksa uzman kişilerin yaptığı derinlemesine incelemeden mi anlamışlardı acaba kendi rızasıyla yaptığını? Çok karışık… Karışık olduğu ölçüde net aslında… Mesela paraya ihtiyacınız olsa, 13 yaşındaki kızınıza böyle bir teklifte bulunur musunuz? Madem durum değerlendirmesi sonucunda, çeşitli alternatifler arasından onaylayabileceği, isteyebileceği, rıza gösterebileceği bir durum söz konusu…
2008 yılında, Konya’da bir Kuran kursu yurdunda meydana gelen patlama sonucunda 10-16 yaşları arasındaki 16 kız çocuğu (yine kız çocuğu!) ve bir kurs öğretmeni hayatını kaybetmişti. Bu olayla ilgili dava süreci hem yavaş işlemişti hem de çocukları ölen aileler şikâyetçi olmamışlardı. Şikâyet unsuru olması beklenen konular ise, kursun kaçak olması, gerekli önlemlerin alınmaması ve devletin gerekli denetimleri yapmamasıydı. Özellikle ailelerin şikâyetçi olmaması beni rahatsız etmişti. Böyle durumlarda çok fazla başvurulan bir yol olan, kan parasıyla tazmin etme yoluna gidilmiş midir, diye kuşku duymuştum. Yani, kız çocukları pazarlık konusu mu olmuştu? Belki de, bu yüzden aileler şikâyetçi olmamıştır. Bu tür kurslar, belirli sayıda kişi tarafından istek geldiği zaman açılıyor. Bu istek, kimden gelmişti acaba? 10-16 yaşları arasındaki çocukların kendisinden mi, yoksa ailelerinden mi? Ailelerinden geldiyse, çocuklar da buna rıza mı göstermişlerdi? Acaba, kaza sonunda hayatta kalsalardı, ailelerinin şikâyetçi olmamasına razı olurlar mıydı?
Çocukların rızası söz konusu olduğunda, rıza kavramının yetişkinler tarafından bu denli çarpık algılanma biçiminden hareketle sözlükteki karşılıklarıyla, bu kelime üzerinde biraz daha duracak olursak, başka bir çarpıklık göze çarpıyor: Eğitim sistemine ilişkin yapılan son düzenleme ve bu düzenlemedeki seçmeli ders kavramı… Başka bir deyişle, ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin, yetişkinler tarafından sunulmasına karar verilmiş sınırlı sayıda seçmeli ders arasından bir ders seçmesi… Veya sınırlı sayıdaki seçeneğe rıza göstermesi…
Bu düzenlemenin gerekçesinde yer alan, bazı ifadeler de ayrıca göze çarpıyor. Gerekçe metnini yazanlar şunların farkında: “Çocukluk ve ergenlik dönemleri, insanın değer yapısının henüz oturmadığı bir dönem. Bu dönemde, temel ahlakî normlar ve sosyal davranış kuralları özümsenme aşamasında. Çocukluk ve ergenlik dönemindeki bireyler, kendi fiziksel ve ruhsal niteliklerini ancak tanımaya başlıyorlar. Ayrıca, 13-14 yaşlarındaki çocuklar, fiziksel ve ruhsal kimliklerinin şekillenme aşamasındaki sancıları yaşıyorlar.” Bunlar, gerekçe metnini yazanların ifadeleri ve aynı zamanda gelişim psikolojisi alanında elde edilmiş güvenilir ve geçerli bulgular. Böylesine bir sancının yaşandığı bir dönemde çocuklara olabildiğince esnek bir seçme alanı bırakmak gerekir ki, kendilerini tanıyabilsinler ve hayatlarının anlamını keşfedebilsinler.
Bir bireyin seçme özgürlüğünü kullanarak bir istekte (rıza) bulunması, bu ifadeden de anlaşılabileceği üzere, birey olmayı gerektiriyor. Seçme süreci ise birden fazla seçeneğin varlığını gerektiriyor. Bir bireyin kendi rızasıyla, iradesiyle bir eylemde bulunması bir istekte ve seçimde bulunabilecek düzeyde gelişimini tamamlamış olmasını ve bununla birlikte kendisini tanımasını gerektiriyor. Kendisini tanıyan insan kendisini ifade edebilen insandır aynı zamanda. Demek ki, ifade özgürlüğü de bütün bu süreçlerin gerçekleşmesi için olmazsa olmaz bir koşul. İfade özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda (düşüncelerinden dolayı hapis yatan, işkenceye uğrayan, faili meçhul cinayetlere kurban giden insanların olduğu bir ülkede; 4+4+4 şeklindeki uygulamaya karşı sivil itaatsizlik gösteren öğrenciler ve öğretmenler hakkında yasal işlem yapılmasını isteyen ilçe milli eğitim müdürlerinin bulunduğu bir ülkede) bir kişinin, bir seçimde bulunabilecek kadar kendisini özgür hissetmesi ne kadar mümkün?
13-14 yaşlarında fiziksel ve ruhsal kimliğinin şekillenme aşamasındaki sancıları yaşayan ergenlik dönemindeki bir kişiye ha, para karşılığı 26 yetişkinle cinsel ilişki seçeneği sunmuşsunuz ha seçimlik ders listesi sunmuşsunuz… Seçenekleri, kendi arzuları ve hırsları doğrultusunda yetişkinler belirlediği sürece seçme özgürlüğüne bağlı olarak verilen bir karardan bahsetmek mümkün müdür? Kimin seçme özgürlüğü? Kimin seçimi? Neyi özgürce seçecekler? Neden seçecekler? Bu, eğitim midir, yoksa aklın tecavüze uğraması mı?

Evrensel'i Takip Et