İnşaat işleri çok kolay gelir hepimize. İnşaatçılık bir meslek olarak bile görülmez. Herkesin bildiği anladığı çok kolay bir uğraş olarak değerlendirilir. Eğer yasal bir zorunluluk olmazsa da teknik kişilerden destek almaya gerek bile görülmez. Genel olarak yapılar da her gün art arda çökmediği için işin ciddiyeti kavranmaz. Bir felaket olduğunda ise ya “takdir-i ilahi” denir, ya da sembol bir ya da birkaç kişi suçlu ilan edilir bir süre sonra da unutulur gider, ta ki yeni bir felakete kadar. En kötüsü de, herkes konuşur işin aslına bakanı bulamazsınız.
Bizim köprü (Çaycuma Köprüsü) çökünce hemen oluşan kanaat; “köprünün eskimiş olması” şeklinde oldu.
Bir kere herkes şunu bilmeli; 1950’lerde yapılan bu köprü, eski olduğu için, çürüdüğü için çökmedi. Köprümüz sağlam, çürük değil.
Çürüdüyse, niye darmadağın olmadı da, o kadar yüksekten düşen köprü tabliyesi blok halinde suyun içinde bütün halinde duruyor? Peki, neden bir bölümü çöktü o zaman?
Görünür neden:Köprünün ayaklarının oyulmasını önlemek amacıyla deniz tarafına ve köprü boyunca yapılan baraj seddesi şeklindeki taş dolgunun akan sular tarafından bir bölümünün yıkılması, yataktaki birikmiş suyun ve akan bütün suyun buraya hücum etmesi, bu bölgede hızlı akışa neden olması, bu hızlı akışın beraberinde ne varsa sürükleyerek köprü ayağının altını boşaltması, ayak çökünce üstteki tabliyenin aşağıya düşmesinden ibarettir.
Gelelim olayın asıl nedenini bulmaya; Köprü ayaklarını korumak için Karayollarınca bir süredir bu taş dolgu seddeler yapılmaktadır. Eskiden böyle bir koruma yoktu ve yıllarca bu köprüler çökmüyordu.
Mamafih yılın belli zamanlarındaki feyezanlarda sel suları bu seddelerde gedik açmakta ve yukarıdaki olayın benzerleri tekrar tekrar oluşmaktadır. Buna rağmen bu seddeler her yıl yenilenmekte, yapılan asıl hata fark edilmemektedir. Geçen yıl da Zonguldak yolunda Filyos II köprüsünde benzer bir olay yaşanmıştı ve yol kapanmıştı. Ancak, fark şurada; yeni köprüler daha derinlere inen “kazık” ayaklar üzerine oturduğu için olay ayak temel oyulmasına kadar varmamaktadır. Orada da bu yüzden sular ancak “kenar ayağı” alıp götürmüştü.
Aşağıdaki soruya birlikte yanıt bulmalıyız; Betonları çürümediği halde, yıllardır birçok büyük sele direnmiş köprü ayakları, nedense son yıllarda seddelerle korunmaya da alındığı halde fayda etmeyip, sular bu seddeleri delip, köprüleri nasıl ve niçin yıkıyor?
*İnşaat Yüksek Mühendisi
Evrensel'i Takip Et