‘Omuzlarımız birbirine sığınak İklimleri değiştirir bu dayanışma’
Kocası tarafından katledilen Meral Timtik’in davası 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’ne denk gelmişti... Bundan önceki mahkemelere göre daha çok sahiplenilmişti Meral...

Eylem ÖZYOL ESLEK
“Ona en ağır cezanın verilmesini istiyorum” diyen bir annenin hiç dinmeyen gözyaşlarıyla başladı, sonrasında tüm sinirleri alt üst edecek mahkeme.
Evet, 25 Kasım’da Dersim’de 23 Ağustos 2014 tarihinde kocası tarafından öldürülen Meral Timtik’in mahkemesi vardı. 25 Kasım’a denk gelmiş olması muhtemelen bir tesadüf. Ama bundan önceki mahkemelere göre daha çok sahiplenilmişti Meral...
“Mahkeme salonu küçük, hepinizi alamayız!” gibi basit bir gerekçeyle davaya katılım engellenmeye çalışılsa da kadınlar inatla, öfkeyle doldurdular salonu.
Hakim, hızlıca mütalaayı hatırlattı, ‘zaman kaybı’ olmasın diye. Hepimiz bu hıza ayak uydurmuş, söylenen her şeyi aklımıza, yüreğimize kazımak için üstün bir çaba gösteriyorduk. Çünkü Meral’in artık ‘olmayan zamanını’ nasıl yok ettiklerini en ince ayrıntısına kadar bilmek istiyorduk. Ne acıdır ki, ‘var olan zamanını’ da, kirletmek için, başvurdukları akıl almaz senaryoları az sonra şaşkınlıkla dinleyecektik!
Meral Timtik’i savunan iki kadın avukata ek olarak bu mahkemeye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan da bir avukat da gelmişti. Davaya müdahil olma talebini mahkemeye iletti. Meral’in ailesi kabul etti. Sanık avukatı, müdahil olmak için müdahil olacak kişilerin veya kurumların suçtan zarar görmüş olması gerekir gerekçesiyle talebe itiraz etti. Zaten farklı bir tutum beklemiyorduk, onlardan. İşlenen suçtan zarar görmek... “Meral öldü, tek zarar gören o, siz işinize bakın” dedi açıkçası. Tek zarar gören hayatını kaybeden Meral mi yani? Öldürülen her kadın, başka bir kadının katline de kapı aralamıyor mu? Yapılan indirimlerle, verilen az cezalarla öldürürüm, döverim, tecavüz ederim diyen katillerin sayısını arttırmıyor mu?
‘AĞIR TAHRİK’ ÇİRKEFLİĞİ
Meral’in avukatlarının beyanlarından sonra sanık söz aldı. “Mütalaaya itiraz ediyorum. Somut olmayan şeyler üzerinden suçlu gösterilmeye çalışılıyorum. Eşimle geçimsiz değildik. Ona iş yeri açmıştım. Sürekli birlikteydik...” (Mükemmel eş profili.) Söylemleri böyle devam etti. Eşine işyeri açmış ya, bu onu ne kadar sevdiğini gösterir. Bunu ben değil, devamında söz alan ve erkek olan avukat, o erkek egemen zihniyeti ne de güzel itiraf ediyor: “Erkekler tartışmalarda ‘vururum, öldürürüm’ der. Korkutmak için ağzına silah da dayayabilir.” (Ki Meral, ağzına silah dayanarak öldürüldü.)
Bundan sonra söylenenleri, Meral’e vicdansızca atılan iftiraları, yapılan karalamaları, öldüğü andaki durumunu, sözde öldürülme sebebinin detaylarını yazmaya elim varmıyor. Ama ben biliyorum ki bütün kadınlar bu satırlarda gizli olan her şeyi hissedebilir. Avukat, ‘ağır tahrik indirimini’ alabilmek için her türlü çirkefliği yapıyor. Hatta hızını alamayıp ‘Ben şimdi bu olayı burada çözeceğim!’ diyor ve salondan gülme sesleri yükseliyor.
Nihayetinde kendince çözüyor da olayı. Kadın suçluydu, namus temizlenmişti. Cinayet çözmede ‘üstün bir yeteneğe’ sahip olan avukat, cezada indirimi kapabilmek için “Bu da olmasa o maddeden, o da olmasa şu maddeden, şu da olmasa diğer maddeden” diye sıralayarak tüm vücuduna, ruhuna kan lekeleri bulaşmış sanığıyla birlikte, kendi ruhunu da kana buluyor.
EN AĞIR CEZAYI ALANA KADAR
İşte bundan sonra zihnimizde ve yüreğimizde yankılanan o çığlık, mahkemenin soğuk duvarlarına çarptı, duyulmadan; “Yasta değil, isyandayız!” Bunca vicdansızlığa, bunca iftiraya dayanamayan annenin sesi duyuluyor, son kez salonda. “Allah benim acımı sana versin!”
Ve mahkeme 11 Aralık 2015 tarihine erteleniyor. Çoğalmış bir öfkeyle salondan çıkıyoruz. Adliye bahçesinde annenin isyanı bitmiyor, bitmeyecek de. Kadınların isyanı bitmeyecek... Meral’in katili en ağır cezayı alana kadar o mahkeme salonunda Meral’le birlikte olmaya devam edeceğiz. Ve katledilen, şiddet gören, taciz ve tecavüze uğrayan tüm kadınlar için el ele verip yeniden özgür ve yaşanacak bir dünya inşa edeceğiz. Hiçbir fırtına yıkamayacak kadınların dünyasını. Sevgili Sennur ablamızın dediği gibi “Omuzlarımız birbirine sığınak. İklimleri değiştirir bu dayanışma.”
Evrensel'i Takip Et