5 Aralık 2015 11:47

Hayata nasıl devam edeceğim?

O gün iyi değildim, hem de hiç iyi değildim. Anlatılanlar karşısındaki yüz ifadem, aklımdan geçen bin bir düşünce, şok geçirişim, üzüntümü belli etmemeye çalışmam… Hiçbirini unutamıyorum.

Hayata nasıl devam edeceğim?

Ayşegül POLAT 

ANTEP
O gün iyi değildim, hem de hiç iyi değildim. Anlatılanlar karşısındaki yüz ifadem, aklımdan geçen bin bir düşünce, şok geçirişim, üzüntümü belli etmemeye çalışmam… Hiçbirini unutamıyorum.
Kimi daha 18 yaşında, kimiyse 40… Ne önemi var, hepsi aynı duyguları tatmış… Bunları yazmak çok ağır geliyor bana. Kadınların, şimdi anlatacaklarımı yaşamış olması, hem çok acı hem de çok utanç verici. Utanç verici derken, utanması gereken asla kadınlar değil, o kadınları bu muameleye maruz bırakan zihniyettir.
Bazılarının hikâyelerini dinledim. Kimi yarım anlattı, kimiyse tüm çıplaklığıyla. Ama ben size aklımda yer eden iki hikâyeden bahsedeceğim. Nasıl başlayacağım bilmiyorum. Sanki hiçbiri, anlatacaklarımı yaşamamış. Hepsi birbirinden dirençli durmaya çalışıyor. 
Ama aralarında aşırı dikkatimi çeken biri oldu. Saçlarını kısacık kestirmiş, 20 yaşında… Çok güzel, gencecik bir kadın… Ama hayata küsmüş. Başından geçen olayı nasıl anlatacağından çok, o da benim gibi, nasıl başlayacağını düşündü. Önce aile yapısından bahsetti. Pek iç açıcı değildi. Alkolik bir baba, sürekli şiddet gören bir anne… O anlatırken ben onu inceliyordum. Yaşadığı her şeyin izini taşıyordu sanki. Yine de çok güzeldi… Ama birkaç saniye sonra babası tarafından tecavüze uğradığını duyunca sanki binlerce metre yükseklikten yere çakıldım. Bu anlattıklarını yaşamış olmasına imkân veremiyorum. Bir baba nasıl bunu yapabilir? Kabul edilebilecek hiçbir yanı yok bunun. Defalarca şiddete maruz kalmış. Tehdit edildiği yetmiyormuş gibi taciz edilmiş. Düşüncesi bile ruhumuzu yıpratıyor. Sözleri halen kulaklarımda; “Ben bu yaşadıklarımdan sonra hayattan hiçbir şey beklemiyorum. Ben herkes gibi bir hayat kuramam. Çünkü herkes, önyargılı bizlere, sürekli acıyorlar. Çok düşünüyorum ne olacağını, nasıl devam edeceğimi… Hep soruyorum kendime, ‘Neden ben? Neden buradaki kadınlar? Neden böyle bir yaşantının içindeyiz?’ diye.” En kötüsü, benim de bir cevabım yoktu sorulara. Bedenindeki hasardan çok ruhundaki yıpranmayı anlatıyordu. 
Kadınların çoğu şiddet gördükleri için sığınma evindeler. Aslında duyduklarımdan sonra şiddet deyip geçmek istemiyorum. Bir kadını çocuklarının gözü önünde öldüresiye dövmek hangi vicdana sığar? Şiddet değil bu vahşet! 
Daha 16 yaşında bir kız çocuğunu kendisinden onlarca yaş büyük birisiyle evlendirmek hangi akla hizmet etmektir? Evet, daha 16 yaşında evlendirilmiş konuştuğum kadınlardan bir diğeri. Bana kendisini çok güzel ifade etti, “Çocuk yaşta anne oldum ben”. Hamileyken bile şiddete maruz kalmış. 
Oradaki kadınların çoğu baba evindeki baskıdan, şiddetten kurtulmak için evlenmiş ama evlenince de pek bir şeyin değişmediğini görmüşler. Hikâyeler anlatıldıkça her detayda yeniden dehşete düştüm. 
Bir vesileyle girip, sığınma evindeki kadınlarla konuşma fırsatı bulduğum gün hissettiklerimi paylaşmak istedim. Çünkü o kadar farklı kadın, o kadar hikâye öyle çok ortak noktada kesişiyordu ki… En kötüsü de belki sığındıkları o yerde hayatlarının geri kalanına dair de çok umutlu olamayışlarıydı.
Hepsi hala korku içinde çünkü kendilerini sığınma evinde de güvende hissetmiyorlar. Hepimiz biliyoruz, devlet korumasında olmalarına rağmen kadınların öldürüldüğünü. Ne acıdır ki kadın cinayetlerinin çoğuna devlet korumasındaki kadınlar maruz kalıyor. Şiddetten kaçıp devlete sığınan kadınların tekrar şiddetin kucağına atıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Sözde koruma istemiyoruz! Bu vahşeti gerçekleştirenlerin “iyi hal”den ceza indirimi almasını istemiyoruz! Bizler kadın olarak insanca yaşamayı, bize verilmeyen özgürlüğümüzü istiyoruz! 

Evrensel'i Takip Et