Bir şeyler yapmalı, ama ne?
Ben Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan bir metal fabrikasında çalışan bir kadın işçiyim. Kız kardeşim de bir başka metal fabrikasında çalışıyor. İki sene önce aynı fabrikada çalışıyorduk. Ben bir süre önce ayrıldım ve başka bir fabrikaya geçtim. Ben ayrıldıktan sonra kardeşim bir iş kazası geçirdi ve sol elinin üç parmağını yitirdi.
Merhaba,
Sizlere iş yerimizde yaşadığımız, bütün işçilere örnek olması gereken, mutlu bir paylaşımı anlatmak istiyorum.
Ben Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan bir metal fabrikasında çalışan bir kadın işçiyim. Kız kardeşim de bir başka metal fabrikasında çalışıyor. İki sene önce aynı fabrikada çalışıyorduk. Ben bir süre önce ayrıldım ve başka bir fabrikaya geçtim. Ben ayrıldıktan sonra kardeşim bir iş kazası geçirdi ve sol elinin üç parmağını yitirdi.
Bizler preslerde çalışıyoruz. Çalıştığımız makineler tonlarca ağırlıkta. Bu başlı başına koca bir risk zaten. Bir de üstüne hiçbir iş güvenliği olmayan, sadece çıkardığı iş ne kadar çoksa ona bakılan, eskimiş, kayışları vidaları yıpranmış, bakımları düzenli yapılmamış, bunların kimsenin umurunda bile olmadığı dev makinelerle çalışıyoruz sizin anlayacağınız. Üstüne, alınmayan güvenlik önlemleri de eklenince iş kazaları kaçınılmaz oluyor haliyle. Ama iş, durumu değerlendirmeye gelince, bütün suç işçinin dikkatsizliğine veriliyor. Alınmayan güvenlik önlemlerinden bahseden bile olmuyor.
Sorsanız, hepimize iş güvenliği dersleri veriliyor. Çalışabilir diyerek sahte evraklar çıkarılıyor. Yalan hepsi! Bize epi topu 1 saat iş güvenliği dersi verdiler. Onu da iş arasında yorgunluktan bitmiş bir zamanımıza denk getirdiler. Bize 1 saatlik dinlenme molası gibi geldi. Fabrikanın iş güvenlik uzmanı sözde ders anlattı. Bize ninni gibi geldi, uyukladık hepimiz. Adı da iş güvenliği dersi almak oldu. Yani bu laçka düzende iş kazaları kaçınılmaz oluyor. Nitekim de kardeşimin geçirdiği kazanın üstüne beşinci iş kazası oldu ve benim anlatacaklarım da bununla ilgili.
Bir öğle molasında kardeşimden bir telefon geldi: “Abla biliyor musun? Bir arkadaşımız daha kaza geçirdi. Eli kalıbın altında kaldı ve elinin bir kısmını kaybetti” diyordu ağlayarak. Kim olduğunu sordum. Çalışanları tanıyordum; daha evvel ben de orada çalıştığım için. Kaza geçirenin askerden yeni gelen 23 yaşında genç bir arkadaşımız olduğunu öğrenince başımdan kaynar sular döküldü sanki. Hemen “Bir şeyler yapmalı ama ne?” sorusu oluştu kafamda. İlk şoku atlattıktan sonra hemen şu an çalıştığım fabrikadaki arkadaşlarımla paylaştım durumu. Doğal bir birlik duygusuyla fikirler atıldı ortaya ve en son şu fikirde birleştik: “Hepimiz bu kazaları geçirmenin birer adayıyız. Kaza çok vahim ve kaza geçiren arkadaşımızın acısını bir şekilde paylaşmalıyız” dedik ve hep birlikte kararlar aldık.
Aramızda kimin gönlünden ne koparsa para topladık. Seçtiğimiz üç arkadaşla birlikte kaza geçiren arkadaşımızı ziyarete gittik. Hem maddi hem de manevi olarak destek olmaya çalıştık.
Kazayı geçiren arkadaşımızın başka bir fabrikada çalışmasına ve bizim arkadaşlarımızın kazayı geçiren arkadaşımızı hiç tanımıyor olmalarına rağmen, bu olayda gösterdikleri birlik ve beraberlik, bütün işçilere örnek olabilecek bir davranış bence. Bu yüzden “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyorum. Böyle mutlu bir birlik ve beraberliğe öncü olabilmenin huzuru ile bütün çalışan işçi arkadaşlarımı selamlıyorum.
Yaşasın işçilerin birliği!
Metal işçisi bir kadın