ODTÜ’de tam da böyle şeyler oluyor!
Bizler, ODTÜ’de kadın olmaktan doğru yaşadığımız tüm sorunların hayatın her alanına etki eden cinsiyetçi-ayrımcı politikalardan bağımsız olmadığını biliyoruz.
ODTÜ Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Atölyesi
Bizler, ODTÜ’de kadın olmaktan doğru yaşadığımız tüm sorunların hayatın her alanına etki eden cinsiyetçi-ayrımcı politikalardan bağımsız olmadığını biliyoruz. İçinde yetiştirildiğimiz cinsiyet rolleri, “bilim ve özgürlükler yuvası” ODTÜ’de de karşımıza gerek akademik, gerek kampüs içi günlük yaşamda “ailenin bir parçası”, “korunmaya muhtaç” veya bu rollere uyulmadığı takdirde “başına gelebileceklerden sorumlu olma” olarak dikiliyor.
Kadın öğrencilerin yurda geç gelme veya geceyi dışarıda geçirme durumlarında savunma yazmak zorunda kalması; danışma görevlilerinin “Neredeydin?”, “Kimleydin?” sorularına maruz kalması; uyarma, kınama cezalarının yanı sıra yurt parasını geciktirme durumunda kadınların ailelerinin aranmakla tehdit edilmesi... Tüm bu keyfi uygulamaların erkek yurtlarında olmaması, aslında bunların hiçbiri bizleri korumak için alınan önlemler olmadığını, tersine bizi baskı altında tutmaya yönelik olduğunu gösteriyor.
Akademide yer edinemememiz, içerisinde hapsedilmeye çalışıldığımız cinsiyetçi müfredat ve meslek hayatına atıldığımızda da aynılarıyla karşılaşacağımızı garantileyen fakülte-bölüm bazlı cinsiyetçilik ise daha üniversiteye adım atar atmaz eğitimin de ne derece eşitlikçi olduğunu sorgulamamıza yol açıyor.
Öte yandan ODTÜ’de şiddeti, tacizi ve tecavüzü önlemeye yönelik hiçbir adımın atılmaması, kadına yönelik bir suç işlendiğinde, bu durumu kadının ispatlamasının istenmesi ve “ODTÜ’de böyle şeyler olmaz” kandırmacası esasen genç kadınları sindirmenin ve yalnızlaştırmanın bir yolu haline geliyor.
25 KASIM ALANINDAKİ TEK ÜNİVERSİTE KORTEJİ
ODTÜ Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Atölyesi de işte tam da bu yüzden, hayatın her alanında yaşadığımız tüm bu sorunları konuşmak, paylaşmak ve bunların üstesinden gelebilmek amacıyla bu yılın başında, söyleyecek sözü, değiştirebileceğine inancı ve isteği olan tüm kadınlara açık bir şekilde kuruldu. Tanışma toplantımızda 60 kadar kişiyle bir araya geldik. 25 Kasım yaklaştıkça da bu birlikteliğimizle ODTÜ’den bir ses çıkarabilmek adına yola koyulduk. Atölyemizin çağrıcılığıyla hızlıca ODTÜ öğrenci topluluklarıyla görüşüp bir bildiri oluşturduktan sonra 14 topluluğun imzasıyla “Kampüste De Sokakta Da Şiddete Karşı Bir Aradayız” sloganıyla ODTÜ’lü Kadınlar kortejini örmeye başladık. Yürüyüş günü katılım çok da fazla olmamasına karşın, alandaki tek üniversite korteji olmamız ve “ODTÜ’lü Kadınlar da burada, hoş geldiniz” sözünü kürsüden duymak hepimizi motive etti.
‘SÖZDE KADIN ÇALIŞMALARI TOPLULUĞU’
25 Kasım’ı örgütlediğimiz bu süreçte, tanışma toplantısını yaptığımız günün ertesinde rektörlükten “izinsiz tanışma toplantısı düzenlemek” sebebiyle bir kurucu üye arkadaşımıza soruşturma açıldığını öğrendik. Soruşturma metnindeki “Sözde kadın çalışmaları topluluğu”, “Grup olaysız dağıldı” gibi polisiye ifadeler ise rektörlüğün son dönemde öğrenci toplulukları üzerindeki baskısının katmerlendiğinin ve mücadele alanlarının daraltılmaya çalışıldığının açık bir örneği.
Tüm bu süreçten yola çıkarak, ODTÜ Ekmek ve Gül Kadın Çalışmaları Atölyesi olarak söyleyebileceğimiz; baskılara ve yalnızlaştırma politikalarına karşı takvimsel değil sürekli bir çalışmayla, kadınlarla daha fazla bir araya gelip bağlarımızı geliştireceğimiz ve asla yılgınlığa düşmeyeceğimizdir. Tüm üniversitelerden arkadaşlarımızı kendi sorunları ve talepleri etrafında bir araya gelmeye ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz!