Güvercin kanadındaki ömrümüz
Sembollerin pek çoğu halklar tarafından kabul edilmiş ve hatta bazıları evrensel birer sembole dönüşmüş. Beyaz bir güvercin neden barışı temsil eder... Hele de ağzında zeytin dalı varsa... Başak Şahindoğan barışın, ölümsüzlüğünün sembolünü yazdı...

Başak ŞAHİNDOĞAN
Güneş doğar… Bir türlü aydınlanamayan gün, ajanslardan odaya sızan ölüm haberlerinin karanlığıyla başlar. Bir nefes aralığı uğruna açılan pencereden içeri dolap şehrin kaos grisinde insan iyice nefessiz kalır. Tam o anda beliren beyaz bir güvercin gri karanlığı aydınlığıyla yararak geçer. Nefes olur… Gün aydın olur…
İşte o kınalı güvercin, tedirgin kanatlarında koca koca ömürlerin ağır yükünü taşır.
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu
Birinciliği beyaza verdiler
Özdemir ASAF
Savaş ve zulümler dünya kuruldu kurulalı hep var olmuş. Bundan sonra da olacak. Giden canların, biten savaşların ardından geriye kalan acıların telafisi her ne kadar imkânsız olsa da tarih boyunca insanlar savaşları durdurmak ve acıları önlemekiçin barış inşaa edilmeye çalışmış. Savaşın şiddeti arttıkça insanın barışla olan bağı da kuvvetlenmiş.
Ancak savaşın sertliğine karşın barış hep kırılgan kalmış. Bu nedenle insanlar çağlardan beri barışı paylaşılarak büyütmeye, farklı biçimlerde sembolize ederek kalıcı hale getirmeye çalışmış. Sembollerin pek çoğu halklar tarafından kabul edilmiş ve hatta bazıları evrensel birer sembole dönüşmüş. Şüphesiz bunlardan en önemlisi de ağızında bir zeytin dalı tutan beyaz güvencin olmuş.
NUH TUFANINDAN BUGÜNE KANAT ÇIRPAN GÜVERCİN
Eski Ahit’te yer alan efsanelerden biri, Nuh tufanından bahseder. Tufan olayı kaynaklara göre farklılıklar gösterse de üç büyük dinin kitaplarının yanı sıra Sümer ve Asur tabletleri ile Maya yazıtlarında da görülür. MÖ.14000-13000 yılları arasında yaşandığı sanılan bu olayda, yarattığı insanın yeryüzüne kötülük saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar verir. Nuh’a bir gemi yapmasını, bu gemiye tüm hayvanlardan yedişer çift almasını ister. Ardından büyük tufan yaşanır ve Nuh ile gemideki canlılar hariç yeryüzündeki her şey yok olur. Tufandan sonra Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için beyaz bir güvercin görevlendirir. Ancak güvercin sular çekilmediğinden konacak yer bulamaz ve geri döner. Yedi gün bekleyen Nuh, aynı güvercini tekrar gönderir. Bu defa güvercin ağzında yeni koparılmış bir zeytin dalıyla geri döner. Nuh, böylece suların çekildiğini anlar ve gemideki canlılarla birlikte yeryüzünde yaşamı yeniden başlatır. O günden sonra güvercin umudun ve barışın, tufana karşı direnen zeytin ağacı ölümsüzlüğün, ağzında zeytin dalı tutan güvercin ise barışın ölümsüzlüğünün sembolü olur.
Ayrıca eski Mısır’da güvercinlerin özgürce gökyüzünde uçmasının ülkeye iyi haberler getireceğine inanıldığından, halk tarafından en sevilen ve saygı duyulan hayvanlardır. Çağlar boyunca kimi uygarlıklarda ise güvercinlerin günahsız insanların ruhu olduğuna inanılır. Güvercinin beyaz olması da tesadüf değildir. Çünkü beyaz hep temizliğin ve umudun sembolü olmuş,barışı ve iyi niyeti yansıtmıştır. Bu yüzden adak ağaçlarına bağlanan bez parçalarının da barış elçilerinin taşıdığı bayrakların rengi de beyazdır.
“İnsan, savaş gibi inanmadığı bir şey için acı çekeceğine, barış gibi inandığı gibi bir dava uğruna ölse daha iyi değil midir?”
Albert Einstein
Bizim gibi her an yeni bir acıya gebe olan bu coğrafyalarda ise beyaz güvercinler ne yazık ki en çok yaralı ölümlerin sonrasındaki yürek yangınlarıyla anılır.
2007’de kaybettiğimiz HrantDink’in Agos gazetesinde yayınlanan 10 Ocak tarihli son yazısının başlığı, “Ruh halimin güvercin tedirginliği”dir. Dink bir yerinde “Tıpkı bir güvercin gibiyim...” dediği yazısını “Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.” sözleriyle bitirir. Ancak bu yazıdan kısa bir süre sonra karanlık tetikçi bir el onu bu kentten ve sevdiklerinden koparır. Dink o tedirgin ruhunu ve özgür yüreğini yanına alıp eşi Rakel Dink’in cenazesinde gökyüzüne bıraktığı güvercinlerin kanatlarında sonsuzluğa uzanır.
Yıllar geçer, bizler ‘gri karanlığı yararak geçsin’ diye göğe beyaz güvercinler bırakmaya devam ederken bu defa da Diyarbakır’da vururlar o güvercini. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi Sur ilçesinde basın açıklaması yaptığı sırada katledilir. Türkan Elçi cenazesinde yaptığı konuşmasında, faili meçhullerin Elçi’ye “Sen geldin, kaldı mı senin gibi kınalı güvercinler?” diye sesleneceğini ve onun da cevap olarak “Geldiğim yerde hepi topu bir avuç güvercin vardı. Kartallar, şahinler, leş kargaları kol geziyordu’ diyeceğini anlatır. Ardından gökyüzü o kınalı güvercinin ardından yakılan ağıtların karanlığıyla kaplanır.
Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.
Bilin kuvvetinizi.
Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez
insana:
Savaşa karşı
Barış için
Katillerin önüne dikilmek gerek,
‘Hayır yaşayacağız!’ demek.
İndirin yumruğunuzu suratlarına!
Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.
Bertolt Brecht
Bu yaşananlar bize tek bir şey anlatıyor. Bu yeryüzünde ölüm, barış için kanat çırpan güvercinlerin değil, sadece toprağa düşemeyen yaprağın derdi olmalıdır. Şimdi acı değil, savaşın karanlığını barışın aydınlığıyla bertaraf etme zamanıdır. Ağızındaki zeytin dalıyla sonsuzluğa kanat çırpan tüm güvercinlerin ölümsüz barış mücadeleleri bize emanettir. Onlara özgür bir gökyüzü yaratmaksa boynumuzun borcudur.
Evrensel'i Takip Et