Yerlilik ve kültür uyum: gökkuşağı yasak!
Bilimsellikten uzak, sorgulamayan, biat eden bir nesil yetiştirmek isteyenlere karşı, bilimsel ve dogmalardan uzak bir eğitim sistemi günümüzün en büyük ihtiyacıdır. Bunun karşısında duranlar, toplumda dini argümanlarla, eğitimde bilimsellikten uzak anlayışlarla kendi geleceklerini garanti altına almak istemektedir.
Ali Can GÜN
Çanakkale
‘Haydi, farklılıklarımızı kutlayalım!
Haydi, eşsiz oluşumuzun değerini bilelim!
Haydi, bir araya gelelim ve gökkuşağını oluşturalım!'*
Bir ülkede, bir toplumda eğitim politikaları; sermayenin çıkarlarına ve koşullarına uygun olan değerler üzerinden şekillenir. Bu eksende Türkiye eğitim sistemi de; özellikle 12 Eylül’den itibaren ‘Türk-İslam’ anlayışına dayalı bir eğitim politikası yürütmektedir. İktidarda olduğu dönemde de AKP hükümeti 4+4+4 uygulaması gibi, ‘dindar ve kindar’ nesiller yetiştirme gibi söylemlerle bu politikayı ‘katmerleştirerek’ ve ‘kararlılıkla’ sürdürmeye devam ettiğini görüyoruz. Elbette AKP döneminde piyasacı ve gerici eğitim anlayışı üzerine onlarca örnek verebiliriz. Ancak son dönemde yaşanan bir örnek üzerinden sorunun temel hatlarını görmeye çalışalım.
50.000 KİTAP?!
TUBİTAK Başkanı, 2014 yılından itibaren yeni bir süreç yönetimi uygulandığını söyleyerek ‘Yerlilik ve Kültürel Uyum’ kapsamına uymayan 50.000’den fazla kitabın imha edileceğini açıkladı. Ve bunun ilk adımı da üç yaş ve üzeri yaştaki çocuklar için hazırlanan ‘Gökkuşağının Tüm Renkleri’ isimli kitabın toplatılmasıyla atılmış oldu. Kitabın içeriğinde; gökkuşağının birçok rengi olduğu ve insanların da biraz gökkuşağının renkleri gibi oldukları vurgusu yapılıyor. Farklılıklarımızı ortaya koyan birçok özelliğimizin olduğu, ancak en temel duygularımızı düşününce hepimizin fazlasıyla benzerlik gösterdiğini göreceğimiz, kitapta özellikle söylenen bir durumdur. Aslında kitap bize kendini şöyle özetler; ‘Dünyanın her yerinden insanlar bir araya gelince muhteşem bir görüntü ortaya çıkar. Bu, bir gökkuşağı gibidir.'
HAYALERİMİZİ DE YASAKLAYAMAZLAR!
Bilimsel araştırmalarla gündeme gelmesi gereken bir kurumun; ‘yerlilik ve kültürel uyum’ gibi normlar üzerinden gündeme gelmesi; laik ve bilimsel eğitim mücadelesinin güçlendirilmesi gerçeğini bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. Yine bu kurum, iktidarın bilim düşmanlığına çanak tutuyor. Eğitim üzerinden toplumu şekillendirmek isteyenler, kendi ideolojileriyle bir nesli bilimden uzaklaştırmaya, dogmatik ögelerle eğitimi kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya devam ediyor. İşte bunun içindir ki bir nesli kaybetmemek için -özellikle eğitimde- laisizm mücadelesi önem kazanmaktadır. Bilimsellikten uzak, sorgulamayan, biat eden bir nesil yetiştirmek isteyenlere karşı, bilimsel ve dogmalardan uzak bir eğitim sistemi günümüzün en büyük ihtiyacıdır. Bunun karşısında duranlar, toplumda dini argümanlarla, eğitimde bilimsellikten uzak anlayışlarla kendi geleceklerini garanti altına almak istemektedir.
Yıllardır bu ülkede gerçekten demokratik, laik, bilimsel ve anadilinde eğitim isteyen insanlara baskı ve her türlü şiddet ile saldırdınız. Görüyoruz ki sıra 3 yaşındaki çocuklarda!... Onların okumalarını istedikleri kitapları yasaklayabilir, toplatabilir, imha edebilirsiniz; ama hayallerini çalamayacaksınız!...
* ‘Gökkuşağının Tüm Renkleri’ kitabından alıntıdır.
KİNDARLIĞIN ELİ EĞİTİMİN ÜZERİNDE
‘Dindar ve kindar’ nesiller yetiştirme heveslileri, yıllardan beri sürdürdükleri Türk-İslam sentezci yaklaşımı empoze ederken hiçbir uygulamadan çekinmediler. Çok değil bundan 7-8 önce İstanbul’da Kutlu Doğum Haftası nedeniyle bir ilkokulun teneffüs zilini ‘salavat’ çaldılar. Yine aynı zihniyet Kayseri’de anaokulu ve ilkokul öğrencilerine tekbirlerle, mehter marşları ile ‘temsili koyun’ ve ‘bıçaklı’ nevruz kutlaması yaptırdı. Bilim ve Sanat merkezlerini kapatıp, orada okuyan üstün zekâlı ve üstün yetenekli çocukları farklı okullara dağıttılar. 19. Milli Eğitim Şurasında karma eğitimin kaldırılmasını, kız ve erkek öğrencilerin ayrı okutulmasını savunacak kadar gerici politikalara sarıldılar. Tüm bunları yaparken de akademisyenlerden öğretmenlere, velilerden öğrencilere eleştirilerin hiçbirine kulak asmadılar ve sürgünlerle, uyarı ve kınama cezaları ile insanları baskı altına almaya çalıştılar. İşte bunun içindir ki bu kadar farklılıklara değinen insanların bir araya gelip ‘muhteşem görüntü’ oluşturmalarını kabullenemiyorlar.