11 Aralık 2015 16:51

‘Can pazarı yaşanırken birleşmek zorunluluk’

Evrensel Gazetesi’nde 27 Kasım günü Ali Kenanoğlu’ nun bir köşe yazısı çıkmıştı. Yazıda, yeni kurulan Alevi Gençlik Hareketi’nden bahsediliyordu. İlgimizi çekti ve bu arkadaşlarla tanışmaya karar verdik. Buluştuğumuz arkadaşımız Taylan. 25 yaşında bir genç.

‘Can pazarı yaşanırken birleşmek zorunluluk’

Gül DEMİRCİ
İstanbul

Evrensel Gazetesi’nde 27 Kasım günü Ali Kenanoğlu’ nun bir köşe yazısı çıkmıştı. Yazıda, yeni kurulan Alevi Gençlik Hareketi’nden bahsediliyordu. İlgimizi çekti ve bu arkadaşlarla tanışmaya karar verdik. Buluştuğumuz arkadaşımız Taylan. 25 yaşında bir genç. Çeşitli bileşenlerden oluşan Alevi Gençlik Hareketi’nin nasıl kurulduğunu anlatmasını istedik Taylan’dan. “Hissettiğimiz eksiklikler nedeniyle geçtiğimiz mayıs ayında Alevi Gençlik Hareketi’nin alt yapılarını oluşturduk. Eylül ayına kadar, neler yapacağımızı sıklıkla tartıştık. Daha sonra bir federasyon gibi karar aldık ve hareketin bileşenleri olan Cemevleri, dergahlar ve derneklerin gençleriyle bir araya geldik. 13 Eylül’de Okmeydanı Cemevi’nde yaptığımız kuruluş toplantısıyla bunu ilan ettik.” diye nasıl kurulduklarını özetledi bize.
ÖRGÜTLÜ HAREKET ETMENİN İHTİYACI
‘Hangi kaygıları güdüyorsunuz?’ diye sorduk ikinci sorumuzu. “Yeni oluşan bir hareket olduğumuz için örgütlülüğümüzün bozulmasından kaygılanıyoruz. Bunun yanında içeride ve dışarıda hız kesmeden süren asimilasyon politikalarına karşı da bir kaygımız var. Son dönemlerde Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşananlar bize örgütlenme ihtiyacını daha fazla hissettirdi, biz de bu gerekliliği yerine getirdik.” diyerek bir çırpıda anlatıyor. Konuyu biraz daha derinleştirmek için sorumuzu daha geniş bir çemberde alarak Alevi gençlerinin ne gibi kaygılar yaşadığını soruyoruz. Derin bir soluk alıyor Taylan, gülümseyerek başlıyor; “Bu topraklarda yüzyıllardır belli başlı güçler egemen oldu.  Bir inanç grubunun nezdinde yönetildik hep. Bu grupların dışında kalanlar ezilmeye, yok olmaya mahkum bırakıldılar. Yani Aleviler, Kürtler, Ermeniler yüzyıllardır baskı altında yaşamlarını sürdürdüler.  Bizim de kazanımlarımız oldu elbette. Ama kaybettiklerimizin yanında kazandıklarımız devede kulak gibi. Aleviler özellikle 90’lı yıllardan sonra bir örgütlenmeye gittiler. Yani yeni bir şey değil örgütlenmek. Sadece kitleselleşmemişti. Kitlesel eylemler, mitingler yapıldı ama buna bir yön verilemedi. Devlet baskısı kendini daha çok hissettirmeye başladığı zaman da silinmeye mahkum oluyor. Aleviler bunun karşısında bir şeyler yapmak zorundaydı. Alevi Gençlik Hareketi bunun bir ürünü oldu.”
SORUNLAR İKİ BAŞLIKTA TOPLANIYOR
Sorunlarını sayarak devam ediyor Taylan. “Alevilerin çok sorunu var ama genel olarak inançsal ve politik sorunlar olarak ikiye ayırabiliriz. İnançsal problemlerin başında Cem’lerin engellenmesi geliyor. Bir tarafta asimilasyon politikaları sürerken diğer tarafta da bir Sünni baskısı var. Şii anlayışının baskısını da es geçemeyiz. Şii’ler ile Sünni’lerin adeta bir anlaşmaları var. ‘Alın bunları
Sünnileştirin. Yapamıyorsanız bize verin biz Şiileştirelim!’ Bu anlayış Alevilerin içinde ve dışında organize oluyor. Cemlerimize gelip Şii bildirileri dağıtmaktan çekinmiyorlar. Ya da bir Sünni gelip ‘Neden sakal uzatmıyorsunuz? Dine dönün! Buraya bir de minare diktirelim.’ demekten geri durmuyor. Alevilik yok olmaya yüz tutmuş bir inanç”
SARAY KAPILARININ ARDINDA KANLI HESAPLAR
Bu arada biten çaylarımızı tazeleyip devam ediyoruz sohbetimize. Çaylar gelirken Taylan konuşmaya devam ediyor “AKP iktidara geldiğinden beri saray kapılarının ardında katliam fetvaları veriyor. Kapılar açıldığı zaman farklı şeyler konuşuyor; kardeşlik, barış diyor. Kapılar kapandığında katliam planları yapmaya devam ediyor. Biz Aleviler olarak yezidi anlayışının samimiyetine hiç inanmadık, güvenmedik. Muaviye de Müslüman olduğunu söylüyordu. Bunlar da öyle söylüyor. Onun sarayının adı da Ak Saray’dı bunun ki de. Muaviye de savaşı kaybedince mızrağının ucuna Kuran’ı saplıyordu; bu da tabutları kürsü yapıp elinde Kuran’la çıkıyor. Aynı riyakarlıklar. Gelinen noktada herkesin safını belli etmesi artık mecburi. Biz ilerici saflardayız.”
‘BİZİM ÇÖZÜM YÖNTEMİMİZ
KANLA OLAMAZ’

Ayrı bir vurgu yapmak gerektiğini de düşünüyor Taylan örgütlenmeye ilişkin. “Biz yıllardır var olan bir örgütlülüğü harekete geçirmek yerine yeni bir örgüt var etmeye çalışıyoruz Alevi hareketi olarak. Bu bir özeleştiridir aynı zamanda. İstanbul’da ki hemen hemen her Cemevi’ne sivil polisler geliyor, kendinizi koruyun, bir şey olursa çağırırsınız diyorlar. Korumadıkları yetmezmiş gibi Cemevi etrafında dolaşıp, provoke etmeye çalışıyorlar. Aleviler bu coğrafyada eli kana bulanmamış yegane toplumdur, insan canı bizim için değerlidir. Biz hiçbir sorunu kanla çözmeyiz. Bu bizim çözüm yöntemimiz olamaz. Ama Cemevlerimize sahip çıkmak bizim görevimiz. Kuruluş bildirgemizde de Alevi gençler Cemevlerine sahip çıkmaya çağrılıyor. Çünkü herhangi bir saldırı karşısında bizi bizden başka koruyacak kimse olmadığını biliyoruz. Bu yüzden birlikte hareket etmek zorundayız.”
GENÇLİK DEMEK YARIN DEMEK
AKP’nin korku ve savaş politikaları ile işçilerin, emekçilerin taleplerini silikleştirmeye çalıştığını, gençliğin de mücadele etmesini engellemeye çalıştığını Alevi gençlerin bu tabloya nasıl müdahil olacağını soruyoruz Taylan’a. “Gençlerin lümpenleşmesi ve popüler kültürün etkisi altına girdiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bunu fırsata çevirmeye çalışmakta geç kalmadıklarını da. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yoz kültürü taşımaya çalıştılar. Gençlik demek yarın demek. Biz sağlıklı bir şekilde yarınlarımızı kazanmaya çalışıyoruz. Bu ülkede Alevi olmak hiç kolay değil.  Kürtler gibi yaşadığımız belli bir coğrafya yok. Dağılmış durumdayız ve asimile olmak bir tehdit. Bir arada kalabilmek için mücadele etmemiz gerekiyor”
‘SADECE KENDİ MENFAATLERİMİZİ GÖZETEMEYİZ’
Devam ediyoruz sohbetimize. Taylan şöyle tamamlıyor sorumuzun cevabını; ‘Bizim mücadelemiz sadece kendi menfaatlerimiz için de olamaz. Biz aynı toprak üzerinde yaşadığımız bütün insanların haklarını alabilmesini ve özgür olmalarını istiyoruz. Mücadelemizin nedeni de bu. Bir komşumuzun canı yandığında o acıyı biz de yüreğimizde hissediyoruz. Tahir Elçi Diyarbakır sokaklarında katledildiği zaman biz bunu da yüreğimizde hissettik. Halklarla bizi bir araya getiren şey maalesef acılarımız oluyor. Bugün Cizre’de çocuklar öldürülüyorsa, cesetleri günlerce derin dondurucularda bekletiliyorsa, Cizre, Yüksekova, Sur Kerbela’ya çeviriliyorsa Aleviler de o Kerbela’da direnmek zorundadır. Bu zorunluluğun bilincinde olarak hareket edeceğiz.”
KAYBEDECEK VAKİT YOK
Üniversitelerde, liselerde bu konuyu tartışma girişimleri olup olmadığını sormadan eksik kalacağını düşünüyoruz. Taylan kısa ve net bir cevapla sohbetimizi tamamlıyor. “Biz üniversitelerde, liselerde de birlik olmamız gerektiğinin farkındayız. Kuruluş aşamasında olduğumuz için öncelikle Cemevlerinde, dergahlarda, derneklerde böyle bir çağrı yaptık. Ama gençler sosyal medyada yoğun ilgi gösterdiler.  Bir örgüt kurmak kolay ama dağılmamak için uğraşmak lazım. Bizim şu an kaybedecek vaktimiz yok biliyoruz. Üniversitelerle ilgili de bir çalışmamız var. Paneller, seminerler, konferanslar gerçekleştireceğiz. Üniversitedeki canlarımızla da dayanışma içinde olacağız“
Sohbetimizi burada bitiriyoruz. Ses kaydını durduruyoruz. Ama tartışmamız bitmiyor. Daha pek çok konudan sohbet ediyoruz; keşke ses kaydını durdurmasaydık diye hayıflanarak. Çaylarımızdan son yudumlarımızı alıp vedalaşıyoruz Taylan ile.


ASIL MESELE
“Hep duyarız ya Türkiye’de Kürt meselesi yoktur, asıl mesele Türk meselesi diye. Türkiye’de bir Alevi sorunu yok. Alevilerin kimseyle sorunu yok. Bir insan çocuğunun dini eğitim almasını istemekte özgür. Ama bunu dayattıkları noktada biz bunun karşısında dururuz. Bizim çocuklarımız cuma günleri uygulamalı ders adı altında camiye götürülünce biz buna karşı çıkarız. Devlet ‘Ya Sünni olacaksın ya da bu ülkede senin yerin yok’ diyor. Sokaklara çıktığımızda da söylüyor. Biz uğradığımız katliamların hesabını sormadan çözüme gidemeyiz. Bizim belli başlı taleplerimiz var. Bizim talebimiz diğer toplumlarla barış, kardeşlik içinde ve bir arada ayrım olmaksızın yaşayabilmek, yaşamımızı sürdürebilmek. Kutuplaşmak istemiyoruz biz. Nefret politikaları istemiyoruz. Mücadelemiz bunun için olacaktır. Halk sokağa çıkmasın isteniyor. Biat etmeyenler bedelini canıyla ödüyor. ‘Sokağa çıkmıyorsam, mücadele etmiyorsam bana bir şey olmaz’ diyenler de yanılıyorlar. Maraş’ta, Çorum’da katledilen insanlar sokaklarda bile değillerdi. Evlerinde katledildiler. Bizler bugün gericiliğin karşısında güçlü bir pozisyon almazsak, savaşlara karşı barışı kardeşliği savunmazsak katledilmeye devam edeceğiz. Bugün meydanları bize dar ediyorlar. Ama biz pes edersek evlerimizde de baskı ve zulüm görüp katledileceğiz. Bundan kurtulmanın yolu elbette bir olmak birlik olmaktır. Dayanışma içinde olmaktır. Biz yaptığımız Birlik Cemi ile başladık buna.”


BUGÜNÜN İHTİYACI
 

İMAM hatip liselerinin hızla çoğaldığı, zorunlu din derslerinin saatlerinin ve sürelerinin arttırıldığı, eğitimin gericileştirilerek laikliğin kırıntılarının dahi kalmadığı şu günlerde ortak bir mücadelenin gerekliği üzerine tartışıyoruz. gerekli noktasında hem fikiriz. Ancak bir sorumuz da var. “Mücadele hatları nasıl olmalı, bugün için en geniş emek ve demokrasi güçlerinin birliğini ihtiyaç olarak görüyor musunuz?”
Çayından bir yudum alan Taylan başlıyor tekrar “Alevilik kırsal bir inançtır. Metropolle birlikte para, ticaret vs Alevilerin yaşamına da girdi ve kolektif yaşamın yerini rekabetçi yaşam aldı. Bu da Alevilik inancının yok olmasına neden olmaya başladı. Politik meselelerde de yıllardır dile getirdiğimiz şeyler var. Cemevlerinin yasal statülerle güvenliğinin sağlanması, ibadethanelerin ve ibadet etme özgürlüğümüzün yasal yollarla güvenceye alınması, dergahların Alevilere geri verilmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması, imam hatip lisesi dayatmalarından vazgeçilmesi... Taleplerimiz için mücadelemizi sürdürüyoruz ama sadece bu taleplerle de sınırlı kalmıyor mücadelemiz. Ülke can pazarı gibi. Roboski, Sur, Suruç, Ankara... Katliamlar katlanarak arttı. Dolayısıyla daha can yakıcı problemler var gündemde. Bizim taleplerimiz de güncelliğini koruyor bir taraftan. Alevilerin, Kürtlerin, işçilerin, kadınların, eşcinsellerin, çocukların yaşam hakkını istemek en temel talep oldu artık. Belli başlı talepler etrafında birleşmek şart oldu haliyle. Bugün için ihtiyaç en geniş emek ve demokrasi güçlerinin birliği.”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et