Toplumsal örgütlenmenin boyutları
İzmir’in sahip olduğu toplumsal örgütlenme potansiyeli Alevi’siyle, Türk ve Kürtleriyle, kadınıyla, İslamcısıyla, genciyle, engellisiyle bir arada yaşama ve müzakere pratiğini hayata geçirebilecek düzeydedir.

Prof. Dr. Gülgün TOSUN
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi
İzmir, Türkiye tarihinde önemli bir yere sahiptir. Kurtuluş Savaşı mücadelesinde hem ilk kurşunun atıldığı, hem de mücadelenin sona erdiği yerdir. Türkiye’nin siyasal ve kültürel tarihinde sembolik bir önemi vardır.
İZMİR DEMOKRASİNİN KALESİ MİDİR?
Bu saptamayı hangi perspektiften bakarak yaptığımız önemlidir. Eğer İzmir’deki seçmen davranışları dikkate alınarak bu değerlendirme yapılıyorsa, parti tercihleri açısından tarihsel süreçte bazı değişikliklerin olduğunu belirtmek gerekir. 1980’lerden günümüze Türkiye parti sisteminin karakteristik özelliklerden üçü parçalanma, kutuplaşma ve seçmen tercihlerindeki oynaklıktır. Oynaklık parti sistemi açısından iki seçim arasında siyasi partilerin oylarında meydana gelen değişimlerdir. 2011 genel seçimleri ile 7 Haziran seçimleri arasında partilerin oylarında meydana gelen değişimleri Türkiye örneğinde incelediğimizde, her 100 seçmenden 10’unun, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a geçen 5 ayda ise her 100 seçmenden 8.6’sının parti değiştirdiği anlaşılmaktadır. Seçmen tercihlerinde oynaklığın yüksek olduğu bu tablo karşısında hiçbir ile ait seçim sonuçlarının o ilin bir partinin kalesi olarak değerlendirilmesine izin vermeyeceği açıktır. 2002’den sonra Türkiye ile İzmir’deki seçmen tercihlerini karşılaştırdığımızda İzmir’in Türkiye’de yükselmekte olan sağ ve muhafazakar havadan fazla etkilenmediğini görmekteyiz. Türkiyeli seçmen CHP-Ak Parti eksenindeki kutuplaşma sürecinde ideolojik ya da etnik karşıtlıklar üzerinden mevzilenirken, İzmirli seçmenler değer temelli yaşam tarzları üzerinden CHP etrafında bir araya gelmişlerdir. Bu açıdan Türkiye’den farklı bir tercih örüntüsüne sahiptir.
Kentlilik algısı açısından bakıldığında İzmir’de yaşayanlar İzmir’i özgürlükler şehri olarak tanımlamaktadır. Atatürk’e, laikliğe, demokratik değerlere ve Cumhuriyet’e bağlılık İzmirlilerin kendilerini tanımlarken kullandıkları değerler arasındadır. İzmir veya bir başka il için ‚demokrasinin kalesi’ veya ‚muhafazakarlığın kalesi’ gibi tanımlamalar yapmak çok doğru görünmemekle birlikte, bugün Türkiye’nin önündeki en önemli mesele olan ‚birlikte nasıl yaşayabiliriz?’ sorusuna verilecek barışçıl yanıtlar muhakkak ki değer temelli olacaktır. Demokratik değerler üzerinde sağlanacak bir uzlaşma bizi sorunun çözümüne götürecek ilkeleri belirleyecektir.
ÖRGÜTLÜ OLMAK VE DEMOKRATİK HAKLAR
Ankara’daki katliamın ardından DİSK, KESK, TMOBB ve TTB’nin iş bırakma çağrısına uyarak en kitlesel tepkiyi
veren ilin İzmir olması manidardır. Bu örgütlü yapının ardında köklü tarihsel miras vardır. İzmir’de işçi örgütlenmesinin tarihini II. meşrutiyet sonrasında 1919’da kurulan İzmir Demiryolları İslam Memurini Teavün Cemiyeti ve İzmir İhtiyat Zabitleri Teavün Cemiyetine dek uzatabiliriz. Cumhuriyet döneminde 1935’lerde CHP bünyesinde işçi ve esnaf örgütlenmesini, 1946’da ise İzmir İşçi Sendikaları Birliği, İzmir Terziler Sendikası, İzmir Ayakkabı İşçileri Sendikası, İzmir Müessese, Ticarethane ve Esnaf Müstahdem Sendikası, İzmir Mensucat İşçileri Sendikası, İzmir Basın ve Yayın Kol ve Kafa İşçileri Sendikası, İzmir Tütün İşçileri Sendikası gibi örgütleri görmekteyiz. Çok partili hayata geçilmesinden sonra işçi örgütlenmeleri alanının kapsamı giderek genişlemiştir. Dolayısıyla tarihten günümüze hem işçi örgütlenmeleri hem de sivil toplumun diğer unsurları açısından İzmir’in canlı bir toplumsal örgütlenme örüntüsüne sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Günümüzde ise, CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, İzmir’in ilçelerindeki CHP’li belediyelerde çalışan işçilerin hemen hemen tümünün sendikalı olması bu örgütlülüğün ve eylemliliğin temel nedenidir. Örgütlü olmak İzmir’de işçileri sivil toplum alanında önemli bir güç olmalarını, çalışma ve yaşama koşullarıyla ilgili haklarını bizzat kendilerinin seslendirmelerini sağlamıştır. İşçiler açısından örgütlü olmak sermaye ve küreselleşme süreçlerinin belirlediği örgütlenmiş bir dünyada varlığını koruyabilme, çalışma hayatında adalet ve eşitliğin sağlanması, yaşam standartlarının iyileştirilmesi mücadelesinin yegane yoludur. Yurttaşlar açısından örgütlülük ise demokratik bir sistemin ihtiyaç duyduğu çeşitlilik ve çoğulculuğun mekanları olarak yaşamsal öneme sahiptir.
BİR ARADA YAŞAM VE MÜZAKERE
Toplumsal örgütlenme alanı olarak sivil toplum, yurttaşların bir araya gelerek kamusal hayata ve sorunlara dair müzakere süreçlerini yürüttükleri alanlardır. Sivil toplum içindeki ‘müzakere’ ve ‘diyalog’ alanları devlet iktidarından özerk alanlar olarak aynı zamanda toplumsal muhalefetin meşruluk alanlarıdır. Toplumsal muhalefet potansiyeli açısından siyasal partiler kadar meşruiyete sahiptir. Sivil örgütlenmelerin hem kendi aralarında, hem toplumla, hem de devletle ‘müzakere’ ve ‘diyalog’ süreçlerini işletmeleri onların toplumla devlet arasında bir iletim kayışı rolünü oynamalarını sağlayacaktır. Tebaadan yurttaşlığa giden süreç, toplumsal örgütler içinde bireylerin etkin olmalarından ve yerel kararlar üzerinde etkili olma potansiyellerini görmelerinden geçer. Bu açıdan İzmir’deki sivil toplum alanını değerlendirdiğimizde, İzmir Kent Konseyi başta olmak üzere, ilçe belediyelerinde kurulan kent konseyleri ile, konseylerin çatısı altındaki kadın, gençlik, engelli ve çocuk meclisleri aracılığıyla farklı katılım yollarının hayata geçirildiğini görmekteyiz. İzmir’in sahip olduğu toplumsal örgütlenme potansiyeli Alevisiyle, Türk ve Kürt’leriyle, kadınıyla, islamcısıyla, genciyle, engellisiyle bir arada yaşama ve müzakere pratiğini hayata geçirebilecek düzeydedir.
Evrensel'i Takip Et