İzmir’de barış, sosyal iklimin bir parçasıdır
İzmir’de barış, meltem misali sosyal iklimin bir parçasıdır. Geçmişin Demokrasi Platformu, İzmir Barış Meclisi bir miras olarak şimdilerde İzmir Barış Bloku olarak yaşıyor. Barış adına dün olduğu gibi bugün de bir araya gelebilen emek ve demokrasi güçlerinin oluşturduğu İzmir Barış Bloku, halkı ‘Barışı birlikte inşa etmek için bloka katılmaya ve destek vermeye davet ederek’ işe başladı.

Dr. Zeki GÜL
Şöyle bir düşünelim. Sahi, ülkeye dair yakıcı sorunlarda ‘ve’ bağlacını nasıl kullanıyoruz?
-Savaş ve ...
-Türkler ve ...
-Kan ve ...
-Et ve...
Hasılı savaş ve barış, Türkler ve Kürtler, kan ve gözyaşı, et ve tırnak değil mi?
Diyebiliriz ki, Tolstoy’un muhteşem eserinden bu yana savaş kelimesinden sonra gelen ‘ve’ bağlacı, gündelik konuşma dilinde de kendisine barışı yedeklerdi. Şimdiki zamanın tahayyülü ise barışın yokluğunda yerini savaşa değil onu da içeren kaosa bırakıyor.
Her savaş, çatışma ve kaos kendi gerçeğine gebedir. İşte barış çabası göz ardı edilmiş bu gerçeğin ayırdına varmak, çözüm yollarını bulmak, doğmamış gerçeğin hakikat ebeliğine soyunmaktır. Şimdilerde İzmir bu bağlamda barış için kendine özgü dinginliği ile yola koyuldu diyebiliriz.
İzmir’de barış, meltem misali sosyal iklimin bir parçasıdır. Geçmişin Demokrasi Platformu, İzmir Barış Meclisi bir miras olarak şimdilerde İzmir Barış Bloku olarak yaşıyor.
Barış adına dün olduğu gibi bugün de bir araya gelebilen emek ve demokrasi güçlerinin oluşturduğu İzmir Barış Bloku, halkı ‘Barışı birlikte inşa etmek için bloka katılmaya ve destek vermeye davet ederek’ işe başladı. Bu geniş birlikteliğin ilk katılımcı etkinliği ise 1 Eylül Barış Günü’nde Gündoğdu mitingiydi. Sonrasında Suruç, Cizre. Silvan, Ankara, Paris Katliamları ardından ‘barış nöbetleri’ ve çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Son bir yılda İzmir kadim bir kadın ve deniz kenti olarak kendini bulma ve hakikati arama çabasına yeniden yoğunlaştı diyebiliriz. Bu arayışta Kürtler ve barışa da yer açılmış oldu.
Yıllar boyu İzmir ‘Mezarlıktan geçen çocuk’ misali ülkenin ‘ve’ ile anılan hallerinde ıslık çaldı. Kimileri bunu protesto, kimileri inkar diye tercüme etmeye teşne olsa da hakikat ‘ıslık=korku’ idi. Peki neden korkuyordu? Ya şimdi?
Denebilir ki ’Kobani düştü düşecek’ sözünün bir sonraki muhatabı olarak İzmir’in ekseriyeti kendisini gördü. Kürtler’in İŞİD ve onun arkasındaki güçlere karşı sürdürdüğü kararlı mücadele İzmir’in bilinçaltında karşılığını buldu. Gerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerekse ‚son meşru seçim’ 1 Haziran’da, HDP’nin İzmirde aldığı oyların çok hızlı yükselişi bu bağlamda ele alınabilir.
YAPAY FAY HATLARINA İTİRAZ
Diyebiliriz ki, İzmir halkı demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, sendikalar, siyasi çevreler, çevre ekoloji hareketleri ve bilumum kanaat önderi kurumları hem ortak mücadeleye davet ediyor hem de aralarındaki ‘küçük farklılıkların kibri’ ile oluşagelmiş yapay fay hatlarına derinden bir itiraza hazırlanıyor. Tüm olumlu yönlerine karşın Barış Bloku da bundan azade değil. Bunun aşikar bulgularını özellikte 7 Haziran seçim sürecinde çokça gördük.
Dönemin bir milletvekili adayı olarak şehrin merkezinden köylerine, sanayi sitelerinden pazar yerlerine, kunduracılar sitesinden lokantalarına, bulvarlarından daracık sokaklarına halkla iç içe soluk alıp verdik. Halktaki en önemli dönüşümün farklı gördükleri ile dışlayarak yaşama noktasından, kabul ederek bir arada yaşamaya zihnen evrilme olduğunu söyleyebiliriz. Gerisi bu zihinsel dönüşümü kolektif akıl ile pratikle buluşturmaya kalıyor. Burada kendisini aşmayı başarabilmiş Barış Bloku gibi oluşumlar önem kazanıyor.
Yenilikçi ama bununla birlikte kendi geleneğini oluşturabilmiş demokratik kitle örgütleri ve platformlar dönemin ihtiyacı. ‘Gerçeklerden ziyade siyasi pozisyonların öğrettiği denklemler üzerinden’ sürece dahil olmanın ise barış mücadelesine yeterince faydası olmadığı blok bileşenlerince biliniyor.
“Güçler ayrılığını esas alan parlamenter rejim yerine, güçler birliğine dayalı bir rejimin” yaklaşan ayak sesleri İzmir’de de bu birlikteliği hem kapsayıcılığına dair sorgulatıyor hem de zaman zaman henüz eklemlenmemiş bir kesimi suskunlaştırıyor. Kentin bir kısmının suskunlaşması ise politik bir duruşları olmadığı anlamına gelmiyor. Hem barış bloku içindeki kapsayıcılığa dair farkındalık hem de dışındaki suskunlaşmış apolitik olmayan potansiyel barışa giden yolda muazzam bir birlikteliğinin ipuçlarını sunuyor.
İzmir, biraz geçici bir güvenlik uğruna temel özgürlüklerden vazgeçenlerin ne özgürlüğü ne de güvenliği hak edemeyeceğinin bilincinde kadim bir kent. Bu bağlamda her birimizin ‘Yüreğinin taa derinliklerinde bir seyirci taşımasına’ güvenen muktedirlere ciddi bir itiraza hazırlanan kentlerin başında İzmir geliyor diyebiliriz.
Evrensel'i Takip Et