12 Aralık 2015 15:19

Benim hikayem...

Sonra Antalya’da bir hastanede olduğu haberi geldi. 17 yaşındaki amcamın oğlu Antalya’daki üniversite hastanesine gitti. Ölmüştü. Onu defnetmeye getirebilmek için gitti. Ölümün zorluğu bir yana, bu haberi anne ve babama vermenin zorluğu bir yanaydı.

Benim hikayem...

24 yaşındayım. Halep Üniversitesi  İslam Şeriatı ve Din Öğretimi Bölümü’nden mezun oldum. Üç erkek kardeşim var. Abim, Rusya’da üniversite eğitimi aldı, ardından Lübnan’da eğitimini tamamladı. Diğer kardeşim Muhammed diş hekimliği fakültesinde okuyordu. Okulu bitirmesine bir yılı kalmıştı. Küçük kardeşim Nureddin ise şu an Türkiye’de imam hatip lisesinde okuyor.
Kardeşim Muhammed üniversite eğitimi için Halep’ten, Şam’a üç sene gidip geldi. Altı saatlik yolu, yol kesmeler tehlikesi ile gitti. Kimliği kırılmıştı ve bunu yenilemek oldukça tehlikeliydi. Bu yüzden artık kendi arabasıyla değil, otobüsle gitmeye başladı. Çünkü kırık kimlik çok şey ifade ediyordu. Katliam ve tehditlerle dolu bu yolda bir grup bir gün otobüsünü ateşe verdi. Bir bebek annesinin kucağında yanarak öldü. Bu olay kardeşimin gözü önünde oldu. Babam araba tüccarıydı. Bu durum bizi daha büyük tehlikeler altına sokuyordu. Savaşla birlikte yoksullaştık. Kardeşim bu sırada diş hekimliği fakültesini bitirmeye karar verdi. Sınırdan pasaport ile bir haftalığına Türkiye’ye geldik. Türkiye’deki üniversiteleri araştırıp tekrar Halep’e dönecektik.  Tarih 1 Şubat 2014 idi. İlk olarak Gaziantep’teki üniversiteye gittik. Burası eğitimimiz Türkçe yapılır ve 1. sınıftan başlatırız dedi. Biz ingilizce eğitim veren ve son sınıfı tamamlayabileceğimiz bir fırsatı arıyorduk. İzmir ve İstanbul’daki üniversitelere de bakacaktık. Gaziantep’ten İzmir’e amca çocuklarımızın yanına geldik. Buradan başka yerlere gitmek kısmet olmadı.
Bu sırada Hollanda’da yaşayan dayım orada son sınıftan devam edebileceği üniversitelerin olduğunu ve devletin barınma, beslenme ve burs yardımı yaparak son sınıftan başlatabileceğini söyledi. Bu bize güvenilir geldi. Hollanda’ya beraber deniz hava veya kara yoluyla gidecektik. Ancak tekne birçok adamla dolu olduğundan benim için korktu ve o tekneyle gelmememi istedi. Sen kal ve bana evraklarımı gönder dedi. Yunanistan’a ulaşınca…
Ertesi gün onu Basmane’de çarşıda gördüm son kez. Beni nasıl haberdar edebileceğini söylemeyi unutarak gitti. Bana yoldan telefon etti. Ağladığımı duyunca öyle yapma, sabırlı ol dedi. Sen sakın beni götüren adamları arayıp onlarla muhatap olma, ben seni arar durumdan haberdar ederim dedi. İki gün sonra Antalya civarında bir adada olduklarını haber verdi. İki gün sonra denize açılacaklarını söyledi. Bu kardeşimden duyduğum son şey oldu. “Seni arar,  on gün bekle, onlar şimdi Yunan kampındadır” dediler. “Seni on gün sonra arayabilir” dediler. Sonra Antalya’da bir hastanede olduğu haberi geldi. 17 yaşındaki amcamın oğlu Antalya’daki üniversite hastanesine gitti. Ölmüştü. Onu defnetmeye getirebilmek için gitti. Ölümün zorluğu bir yana, bu haberi anne ve babama vermenin zorluğu bir yanaydı. Antalya’daki doktor “Gömmek için geç kaldınız, gömdük biz, bizde ceset meset yok, gidin buradan” dedi. Orada bulunan bize yardım etmek isteyen biri, kardeşimin gömülmediğini ve orada bir buzdolabında tutulduğunu söyledi. “Doktor yalan söyledi” dedi. Tarsuslu, Türkçe öğrenmiş bir kadın bulduk ondan yardım istedik. O muameleleri yaptı ve kardeşime kavuşabildik. İki gün hastanenin önünde yattı kuzenim. Doktor kuzenime “Sen buraya ceset çalmaya gelmişsin” dedi. Kuzenim de “İstediğin cesetse bizde, Suriye’de çok var. İstemediğin kadar getireyim. Ama bana amcaoğlum Muhammedi verin” demiş. Doktor şaşırmış ve susmuş. İzmir’e getirdi. Doğançay mezarlığına götürdük. Onu yıkadık, kefenledik ve gömdük. Dönemedim ve İzmir’de kalakaldım. Yol bilmezdim, dil bilmezdim, iş bilmezdim. Burada yaşayan Suriyeliler ve bazı Türkler sayesinde iş buldum. Önce Çankaya’da bir gelinlikçide çalıştım. Sonra ev buldum. Annem, babam, kardeşim ve dedem geldi. Bir ay kaldılar. Babam iş bulamadı. Dedem İstanbul’a dayıma gitti. Babam Halep’e döndü. Sonra Arapça ders vermeye başladım. Kur’an, Arapça ve biraz da İngilizce ders vermeye başladım. Yüksek lisans eğitimi alıp eğitimimi tamamlamak istedim. Ancak bunu da yapamadım. Bir hafta için geldiğim Türkiye’de bir buçuk yıldır yaşıyorum. Vatanıma dönebilmek üzere…
Muhammed’in en son facebooktaki, nişanlısına gönderdiği paylaşımını size faydası olur umuduyla söylemek istiyorum: “Kısa hikayem: adam doğdu, yaşadı ve öldü. Benim gerçek hikayem de şu: Adam doğdu, yaşamadı ve öldü…”

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et