Türkiye'de ayrımcılık halleri
İnsan Hakları Araştırma Ağı tarafından düzenlenen Türkiye İnsan Hakları Gündemi Konferansı'nın ikinci gününde Türkiye'de Ayrımcılık Halleri tartışıldı. Türkiye'de romanlara yönelik nefret suçları kapsamında İznik ve Selendi davalarına ilişkin süreç hakkında avukatlar Sinem Hun ve Yasemin Şen bilgi verdi. Hun Türkiye'de mevzuatlarda nefret suçu tanımlamasının bulunmadığını, ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında ırkçılık yasağı kapsamında değerlendirildiğini söyledi.
11-12-13 Aralık tarihleri arasında Ankara Barosu Eğitim binasında devam eden Türkiye İnsan Hakları Gündemi Konferansı'nın bugünkü ilk oturumunda Türkiye'de Ayrımcılık Halleri başlığı konuşuldu. Oturumda sunum yapan Sinem Hun Selendi davasında sanıkların halkı kin ve nefrete tahrik suçlamasıyla yargılanırken İznik davasında nefret saikine yönelik ifadelerin olmadığının altını çizdi. Nefret suçlarında sivil toplum örgütlerinin müdahilliğinin önemine vurgu yapan Yasemin Şen ise kitle örgütlerinin müdahilliğinin davaların takip edilmesi, kamuoyuna duyurulması ve cezasızlığın ortadan kalkması için önemli olduğunu söyledi. Romanların kendi hak mücadelesi için örgütlenmesinin önemli olduğunu söyleyen Şen, son 7 yılda 10 bin Roman'ın yaşadığı yerlerden sürüldüğünü ve kentsel dönüşümlerle Roman kültürünün yok edilmeye çalışıldığını vurguladı.
SÜNNİ MEZHEP DAYATILIYOR
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Aydın Deniz de Türkiyede asimilasyon politikalarının bir parçası olarak zorunlu din dersleriyle Türkiye'deki Sünni mezhebi dışındaki diğer inançlara yönelik ayrımcılık ve nefret suçlarının arttığına dikkat çekti. 20 yıldır zorunlu din derslerine karşı hukuk yoluyla da mücadele yürüttüklerini söyleyen Deniz AİHM'de kazandıkları davalara rağmen Türkiye'nin bunu görmezden geldiğini belirtti. Deniz hukuki olarak Türkiye'de herhangi bir sonuç alamadıkları için sivil itaatsizlik eylemlerine başladıklarını bu doğrultuda geçtiğimiz yıl ders boykotları örgütlediklerini söyledi. Deniz, "4+4+4 eğitim sistemiyle kindar nesil yetiştirmek için okullar imam hatipleştiriliyor. Böylece yaşadıkları yerlerden uzak okullara gidemeyen Alevi çocukları bu okullarda eğitim almak zorunda bırakılıyor" dedi.
BASKI BÜTÜN KİMLİKLERE
Protestan Kiliseler Derneği Genel Sekreteri Umut Şahin ise Protestan Hıristiyanların zorunlu din dersinden muaf olmalarına rağmen bu dersleri almak zorunda kaldıklarını söyledi. Şahin bu durumu "Protestanların büyük çoğunluğu din değiştirenler olduğu için kimliklerinin din hanesinde halen İslam yazıyor, toplumda görecekleri baskı ve tepkilerden dolayı bunu değiştirmedikleri için bu derslere gitmek zorunda bırakılıyor" şeklinde açıkladı. Anayasaya göre bireylerin dinlerini açıklamama özgürlüğü olduğunu belirten Şahin, din dersinden muaf olmak için insanların inançlarını açıklamak zorunda bırakıldığını buna tepki olarak din dersi muafiyetinin kaldırılması için dava açacaklarını belirtti.
'ENGELLİ KADINLARIN UĞRADIĞI ŞİDDET GÖRÜNÜR DEĞİL'
Engelli kadınların yaşadığı şiddete ilişkin çalışmalarını paylaşan Engelli Kadınlar Derneğinden Özlem Kara da engelli kadınların yaşadığı şiddetin görünür olmadığına dikkat çekti. Kara Türkiye'de şiddete uğrayan engelli kadınların şiddetle mücadele etmelerinin saldırganları tanımlayamama ve savunmasız olmaları nedeniyle çok daha zor olduğunu belirtti. Şiddet izleme ve önleme merkezlerinin şehirlerin çok uzak yerlerine kurulmaları nedeniyle engelli kadınların ulaşmakta zorlandığına dikkat çeken Kara, bu merkezlerin engelsiz kadınların kullanabileceği fiziksel altyapılara da sahip olmadığını vurguladı. (Ankara/EVRENSEL)