Gökyüzüne ve yollara doğru!
35 yıl önce Erdal’ı katlettiler. 17’sinde bir çocuk. Oyunları bırakmışken yarı yolda, nefesini kestiler. Nefes alıp vermesini kestiler. 35 yıl sonra bir ilmek daha geçirdiler, bir güzelim boyna daha! Hacı… 'Düşmüştü oğul uzak yollara' zaten… Yollara doğru… Ama Erdal kalır, Hacı kalır, binlerce yaşıtıyla, fikirdaşıyla!

Müge TUZCUOĞLU
Biz insanların bir nefesi var, bir sesimiz, bir de fikrimiz…
Biz insanlığın da bir nefesi var, bir sesi ve bir de fikri!
Ortalama ömrümüz boyunca haykırsak, cirmimiz kadar yer etmeyiz yani. Tüm tarihimiz boyunca ettiğimiz, aldığımız-verdiğimiz, zikrettiğimiz nefes, ses, fikir; evrenin, kaç sonsuzda biridir ki! Saniyeye sığacak bir nefesi, dünyaya sığdıramıyoruz. Bir uçurum olsa yankılanmayacak bile olan an’lık sesi, dünyaya sığdıramıyoruz. Bir iki (veya daha fazla) sinir ucunun milimlik titreşmesinden gelişen fikirleri, sığdıramıyoruz dünyaya.
Bir fikrimiz oluyor önce. Ses oluyoruz. Nefesimiz yettiği kadar haykırıyoruz.
Her nefes alışverişimiz, bu sesin ve bu fikrin alıp ile vermek arasındaki an kadar ve aslında evrenlere yetecek kadar daha var olacağını gösteriyor.
Lafım, tüm güzelleştirenlere! “Dünyayı bulduğundan daha güzel bırakmak isteyenlere” yani. Güzelleştirmeye, bulduğunun ne kadar da yaşanmaz olduğunu fark edip de karar verenlere…
İçinde yaşadığımız dünyadan, içinde yaşadığımız bölgeden, ülkeden, memleketten, kentten, mahalleden, evden ve hatta beden ve zihnin bütünlüğünden ürken, utanan, kırılan, rahatsız olan, yanlış olduğuna inanan ne kadar insan varsa, tüm bu sözler onlara! Bu şekilde fikir yaratan, ses olan ve nefes alıp verenlere.
Ve bu uğurda uzak yollara düşenlere!
Ve tabi ki de gökyüzünün sahiplerine!
Çünkü ne yola çıkmayı engelleyebilirler, ne de düş(me)leri!
Çünkü ne de gökyüzünü engelleyebilirler ve ona bakarkenki gülümsemeleri!
Gökyüzünün ve yolların yolcuları!
Hapishanede gündüz düşleri bunlar. Yere uzanıp, gökyüzüne bakılıp kurulan… Hasta tutsak da olsan, müebbet de, fikren “içerideysen” sesin ve nefesin yerli yerindedir. Çünkü gökyüzü başının üzerindedir.
Sokaklarda gece düşleridir bunlar. Amed’te, Şırnak’ta, Mardin’de, Hakkari’de… Gökyüzü karanlıktır ama ay vardır. Evler virane edilmiştir ama sokaklar vardır. Gelecek talan edilecekse bile yollara düşmeler vardır.
Eğer bir de gitmelerin düşleriyse… Hem gökyüzü yolculuğu vardır, hem yolların sırdaşlığı!
Talan edilmedik, viran edilmedik düşler, evler, kardeşler, çocuklar, gençler, ve fikirler ve sesler ve nefesler kalmadı! Güzelim çocukları, güzelim insanları, güzelim şehirleri, güzelim Suriçini kendileri gibi mahvettiler.
Kurşunlarla, toplarla ve tüfeklerle… Savaş uçaklarıyla… En kahpe insan yapımı en kahpe silahlarla!
Ama daha kahpeleri de var! Nefes kesmek! Hani o sesi, o fikri besleyen, hani insanı insan eden ve kesenlerce insanlıktan utanılan.
35 yıl önce Erdal’ı katlettiler. 17’sinde bir çocuk. Oyunları bırakmışken yarı yolda, nefesini kestiler. Nefes alıp vermesini kestiler.
Sesi bende!
Fikri bizde!
Gökyüzüne doğru uzandı Erdal. Yaşı 17, cirmi insanlık kadardı! Sığdırmadılar dünyaya da hayata da!
Gökyüzüne uzandı…
35 yıl boyunca da durmadılar ki! Nefes durdu, onlar durmadı! Onlar durmadıkça, ses büyüdü, fikir yaşadı!
35 yıl sonra bir ilmek daha geçirdiler, bir güzelim boyna daha! Hacı… “Düşmüştü oğul uzak yollara” zaten… Yollara doğru…
Gökyüzünde düşleyene, yollara düşenlere kim ne yapabilir! Hükmü veren boğularak ölür! Hükmü veren insanlıktan sürünür bir gün!
Ama Erdal kalır, Hacı kalır, binlerce yaşıtıyla, fikirdaşıyla!
Çünkü gökyüzü çoktan bizim değil mi? Yollar zateeeen çoktandır bizim...
Aynı gökyüzünde düş kuranlar, aynı düş ile yollara düşenler var oldukça sığacağız bu dünyaya, tüm insanlığımız ve güzelliğimizle! Gökyüzüne çocukları kollarından tutup kaldıracağız ve tüm sokaklarda çocuk kahkahaları dolaştıracağız. Bunu yapacağız! Sırf Erdal için bile olsa, sırf Hacı’ya yaptıklarınız için bile olsa! Yapacağız! Dünyayı yaşanacak hale getirene kadar o Ankara’nın gökyüzüne ve Şırnak’ın sokağına söz olsun! Yoksa böyle yaşanmaz!
Evrensel'i Takip Et