Trakya cam işçileri: Cam işçisi bölündükçe bürokrasi daha da güçlendi
Mersin’de Şişecam patronunun fırın kapatmayı gerekçe göstererek onlarca işçiyi işten atması sonrasında Kristal-İş yöneticilerinin uzlaşmacı tutumu bu olumsuz gidişatı cam işçileri içinde yeniden tartışmaya açtı. Biz de yaşanan bu gelişmeleri, Şişecam’ın ve Kristal-İş’in merkezi sayılan Trakya’da cam işçileriyle konuştuk.
Tuncay SAĞIROĞLU
Lüleburgaz
Kristal-İş Sendikası ve cam işçileri, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutar. Şişecam patronunun ve sermaye hükümetlerinin işçi sınıfına yönelik saldırılarına karşı mücadelenin ön cephesini oluşturan cam işçileri, önemli bir gelenek yaratmıştır. Uzun süreli grev, direniş ve eylemler içinde sendikal mücadele bilincine ulaşan cam işçileri, son yıllarda sürekli hak kayıpları yaşıyor. İşçiler rutini aşamayan sözleşme dönemleriyle hak kayıplarına uğruyor, işçi kıyımları engellenemiyor. Kristal-İş ise artık sendika içi demokrasinin zaafa uğradığı haberleriyle anılıyor.
En son Mersin’de Şişecam patronunun fırın kapatmayı gerekçe göstererek onlarca işçiyi işten atması sonrasında Kristal-İş yöneticilerinin uzlaşmacı tutumu bu olumsuz gidişatı cam işçileri içinde yeniden tartışmaya açtı. Biz de yaşanan bu gelişmeleri, Şişecam’ın ve Kristal-İş’in merkezi sayılan Trakya’da cam işçileriyle konuştuk.
Mersin’deki işten çıkarmalar, işçilerin mücadelesi ve Kristal-İş merkezinin tutumu çok tartışılıyor. Siz nasıl görüyorsunuz?
Şişecam patronu krizi gerekçe göstererek ciddi bir saldırı hazırlığı içinde olduğu görünüyor. Mersin’de fırının kapatılmasını gerekçe göstererek işçi çıkaracağını duyurdu. Şişecam patronu, bir sorun yaşamamak için ilk önce emekliliğine 1-3 yıl kalanlara teşvik vererek gönüllü çıkış istedi. Ama daha sonra emekliliğine 8 yıl kalan işçiler ve gönülsüz işçiler de çıkarıldı. Şu an 34 işçi gönülsüz olmak üzere 100 civarı işçi işten çıkarılmış durumda. Gönüllü çıkanlar ise baskı ile kabul etmek zorunda kaldıklarını söylüyor. Bu çıkışların daha sonra Eskişehir ve Gebze’de devam edeceğini ilan eden Şişecam yönetimi, Trakya’daki fabrikalardan da 200 civarı işçinin çıkarılacağı söylentisini yaymaya başladı.
Şişecam patronu krizi gerekçe göstererek sadece işten atma yolunu mu deniyor?
Bugün cam fabrikaları yüzde 97 kapasite ile çalışıyor. Bu çok yüksek bir oran. İşçiler daha hızlı çalışmaya zorlanırken üretim fazla mesai yaptırılarak veya geçici işçiler alınarak sürdürülmeye çalışılıyor. Cam fabrikalarında kesinlikle işçi fazlalığı yoktur. Aksine işçi eksikliği vardır. İşçiler üzerinde baskılar da artmaya başladı. Herhangi bir işin olduğu zaman izin almak zorlaştı. Rahatsızlanıp rapor alanlara suçlu muamelesi yapılıyor. En son Şişecam’ın sahip olduğu Bilecik Maden İşletmesinde iş daralması gerekçe gösterilerek 1 Aralık 2015-31 Mayıs 2016 tarihleri arasında ücretsiz izin uygulaması başlatıldı. Şişecam her geçen sene kârlarını ve yatırımlarını arttırıp, dünya üçüncülüğüne oynuyor. Ama cam işçisi sürekli kaybediyor.
Mersin’de işten atılanların rapor aldıkları söyleniyor. Bunun bir gerçekliği var mı?
Cam iş kolu ağır çalışma koşullarının ve meslek hastalıklarına açık olan bir sektör. Yoğun sıcak karşısında toz ve gürültünün içinde çalışıyoruz. Gerekli önlemlerde alınmadığından dolayı uzun süre çalışan işçiler meslek hastalıklarına yakalanıyor. Meslek hastalıkları cam patronunun almadığı önlemlerden kaynaklı olurken, işçiye niye rapor alıyorsun diyemez. Burada işçiye hiçbir değer vermeme durumu söz konusu. İşçiyi posası çıkana kadar çalıştır. Sonra da niye hastalandın diye işten at. Bu insanlık değildir. Ama Mersin’de işten atılan arkadaşlar sadece rapor alanlar değil. Bu bir gerekçe olarak sunuluyor. Cam patronu yüksek ücret alan eski işçileri çıkararak yerlerine daha düşük ücret ile işçi çalıştırmak istiyor. İşten atılmaların olduğu günlerde Şişecam Mersin’de açtığı bir stantta iş başvurusu aldığını biliyoruz.
Üyesi olduğunuz Kristal-İş Sendikası yöneticilerine tepki artıyor. Bunun nedeni nedir?
Trakya’da çalışan işçiler olarak Mersin’de işçi çıkarılacağını duymuştuk. İşten atılmaların Gebze ve Eskişehir’den sonra Trakya’da da başlayacağı söylentileri başlayınca bir tedirginlik başladı. Bunun üzerine Kristal-İş Başkanlar Kurulu Lüleburgaz’da işçilerle bir toplantı yaptı. Bu toplantıda işçilerin baskısı ile Genel Başkan Bilal Çetintaş “Gönüllüler ve emekliliğine 1-3 yıl kalanlar teşvik alarak işten ayrılacak. Bunun dışında kimsenin burnu kanamayacak, gerekirse ben çadır kurarım” dedi. Ama sonunda emekliliğine sekiz yıl kalanlar ve gönüllü olmayan işçilerin e içinde yer aldığı 165 işçi sendikanın onayı ile işten atıldı. Bunun üzerine bir de atılan işçilerin verimsiz ilan edilmesi kabul edilir bir durum değildir. Bu karar fabrikayı terk etmeme eylemi sürdüren işçiler tarafından tepki ile karşılandı. Atılan işçilere baktığımızda ise sendika merkezine muhalefet eden ve mücadelenin önünde yer alan işçilerin özellikle seçildiğini yani sendikacılarla işveren arasında bir anlaşma olduğunu gördük. Bu karara rağmen atılan işçiler fabrika önünde direnmeye başladı. Kristal-İş başlayan bu mücadeleyi destekleyip büyütmek, bütün cam işçilerine mal etmek yerine mücadeleyi ezmeğe ve yalnızlaştırmaya çalıştı. Diğer fabrikalarda Mersin işçilerinin bütün dayanışma çağrıları işçiler içinde bir yankı bulsa da sendika tarafından bastırıldı. Sendikacıların işçiler içinde yarattığı sendikal rekabetten kaynaklı bölünmeye dayanarak dayanışmayı engelledi. Sendika “Mersin şube muhalefet olduğu için sendikayı yıpratmak için bunları yapıyorlar” diye propaganda ederek işçileri yalnızlaştırmak istiyor. Bunun için Trakya’dan yapılan dayanışma ziyareti zayıf kaldı.
Kristal-İş nasıl bu noktaya geldi?
Kristal-İş Sendikasına hakim olan uzlaşmacı anlayış Mersin ile birdenbire ortaya çıkmadı. Bunun bir geçmişi var. 2008’de başlayan kriz dönemlerinde Şişecam, sendika yöneticileriyle yaptığı ek protokollerle sözleşmeyi deldi, ücretsiz izin uygulamaları yaptı. O dönemler iş birlikçi dediğimiz Hak İş’e bağlı Çelik-İş ücretlerde indirim yaparken Kristal-İş de her ay ücretsiz izin uygulamasına onay verdi. Daha sonra baktı ki o sene Şişecam’ın kârları geçen yıla oranla bırakın azalmayı, artmış bile. Yapılan sözleşmeler rutine binip nerede ise her sene saat ücretlerine bir lira zammı başarı olarak gösteren Kristal-İş işçilere hiç danışmadan sözleşmeler imzaladı. İşçi bile artık sözleşmeye başlarken nasıl sonuçlanacağını tahmin eder oldu. En son grevde ise işçi sonuna kadar mücadeleye hazır olduğunu göstermesine rağmen hükümetin grevi yasaklamasında geri çekilip üç yıllık sözleşmeyi işçiye rağmen imzaladı. Uzun süredir Kristal-İş Sendikası iş yasalarına yaslanarak, kriz gerekçeleri ile mücadeleyi örgütlemek yerine durumu idare etme süreci içinde oldu. Hele de en son Trakya’da yıllardır seçim ile belirlenen temsilcilerin atama ile yapılması sürekli eleştirdiğimiz Türk Metal olma yolunda hızla ilerlendiğini gösterdi. Bütün bunların üstüne Mersin’de işten atılmalar karşısındaki tutum ortaya çıkmıştır.
Cam işçisi yıllardır mücadelenin en ön cephesini oluşturur. Mücadele geleneği ve sınıf bilinci daha ileri bir işçi olmasına rağmen sendikal bürokrasi nasıl hayat buluyor?
Cam işçisi bir mücadele geleneğine sahiptir. Bu geleneğini de en son grevde görüldüğü gibi yeni kuşaklara aktarmaktadır. Ama bu gelenek cam işçileri içindeki sendikal odaklar tarafından yıpratılmaya çalışılmaktadır. Şu an sendikada hakim olan ekip işçilerin ortak sınıf çıkarları yerine bölgeselcilik, adamcılık üzerinden kendi etrafında tutmaya çalışıyor. Bu da işçiler arasında bir bölünmeyi ortaya çıkarmış durumda.
OLUMSUZ GİDİŞİ DEĞİŞTİRME İMKANI YAKALADIK
Kristal-İş Lüleburgaz Şubesi, sendikada önemli ağırlığı olan bir şube ve Yargıtay, delege seçimlerinin yeniden yapılmasına, şube seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Trakya’da Kristal-İş Sendikasının örgütlü olduğu üç işletmede ve şubede yapılan seçimlere usulsüz olduğu gerekçesiyle açmış olduğumuz dava, seçimlerin iptal edilmesi yönünde kararla sonuçlandı. Öncelikle bu kararın biz cam işçilerinin bir kazanımı olduğunu söylemek doğru olacaktır. Seçimlerin iptali ile bu olumsuz gidişatı değiştirme imkanı yakaladığımız bu dönemde, öncelikle nasıl bir sendika istediğimizi ve sendikanın, sendikacıların ne işe yaradığını netleştirmemiz gerekiyor.
Sendika biz işçilerin öz örgütü olarak öncelikle birliğimizi sağlamakla yükümlüdür. Çünkü ne kadar örgütlü bir güç olursak vereceğimiz mücadele ve elde edeceğimiz kazanımlar o oranda olur. Bahsettiğim sendikal anlayışın karşılığı ise sınıf sendikacılığıdır.
Şu çok açık ki sendikamız Kristal-İş’teki şu anki sendikal anlayış ve mevcut yönetim sınıftan kopuk, bizlerin çıkarları doğrultusunda kazanım elde etme amaçlı mücadele etmek yerine kendi koltuklarını sağlama alma çabası içerisindedir. Düşük zamlar, ücretsiz izinler, işletmelerde ki baskılar, işten atmalar ve sendika temsilcilerinin antidemokratik bir şekilde atanarak göreve gelmeleri bunun açık kanıtıdır.
Seçimlere gidilirken şu anki yönetime muhalif olan işçi arkadaşların da bunları göz önünde bulundurarak seçime hazırlanması gerekir. Mücadeleci geleneğimizin gereği olarak öncelikli olarak dertlerimizin de çıkarlarımızın da bir olduğu gerçeğinden yola çıkmalıyız. Bütün arkadaşları kapsayacak ve biz cam işçilerinin birliğini hep beraber sağlayacağımız bir çalışmayı başlatmalıyız.
Şu çok açık ki bir çok arkadaş sendikanın ne demek olduğunu ne için var olduğunu maalesef halen bilmiyor. Sendikacılarımızın bunun bilinmesi konusunda bir çabasının olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Bu durumda bu görev de şu anki sendikal anlayışa karşı olan arkadaşlara düşüyor. Bunun dışında iptal edilen seçimde dağıtılan mali şeffaflık, görev süreleri, sendikacı maaşları, sendika içi demokrasinin hakim olduğu maddelerin bulunduğu bildirinin yeniden güncellenmesi gerekir.
Seçime hazırlanırken yapılması gereken en önemli şeylerden bir tanesi de işletmelerde bütün arkadaşların da dahil olduğu bir aday listesinin belirlenmesidir. Yani delegelerin dahi bir kaç kişinin liste hazırlayarak değil de aşağıdan yukarı bir şekilde işçi arkadaşların tamamının iradesini yansıtan bir şekilde hazırlanmasıdır.
Unutulmamalıdır ki biz işçilerin iradesinin tanınmadığı, sınıf sendikacılığı değil de hemşehricilik ve kişisel çıkar sendikacılığı ve iş birlikçi, uzlaşmacı sendikacılık en adi şekilde yok olmaya mahkumdur.
Biz işçilere düşen görev de bizlerden kopmuş on binlerce lira maaş alan ve bizlere ihanet eden bürokrasi batağına saplanmış sendikacıları ve çürümüş bu anlayışı defedip kendi çıkarlarımız doğrultusunda daha mücadeleci sınıf sendikacılığını yeniden inşa etmektir.
METAL İŞÇİLERİ YÜRÜNECEK YOLU GÖSTERDİ
Bir yandan da kendine muhalefet diyen bir ekip çıkıyor. Muhalefet neden işçiler içinde bir umut olamıyor? Yöneticilerin ortaya çıkardığı bölünmeyi zayıflatıp birliği sağlayamıyor?
Muhalefet olarak çıkan ekip de bu bölünmeyi tersten kışkırtacak şekilde hareket ediyor. İşçilere alternatif bir mücadele platformu etrafında örgütleme yerine iktidardaki ekibin yarattığı bölünmenin dışında kalanları toparlamaya çalışıyor. İktidarda olanın olanakları daha fazla olduğundan kendine muhalefet diyenler sürekli muhalefette kalıyor. Ağırlıklı olarak muhalefet işçilere “Onlar kötü ben iyiyim” demenin dışına çıkamıyor. Bunun da işçilere bir güven vermediği ortada.
Bu durum nasıl değişebilir?
Cam işçisi bu günkü durumdan rahatsız. Sürekli haklarını kaybediyor. Mevcut yönetime de, muhalefete de oy veren cam işçisi mevcut sendikal yönetin tarzından da rahatsız. Bunu geçen sözleşme ve grev döneminde gördük. Grevin yasaklanmasında cam işçisi mücadeleye devam etme kararlığını göstermesine rağmen sendikanın sessiz kalması, grev ertelemesi bittikten sonra Şişecam’ın son önerisini yapılan referandumda reddetmesi mücadele etme eğilimini gösterirken sendika yönetimi ile ayrı düşebilmektedir. Cam işçisi mücadele etmek istiyor. Bu gün sendika yönetimi bunun önünde bir engel. İşçiler kendi ortak taleplerinde sendika yönetiminin tutumuna karşı olsa da ortak tutum alabiliyor. Birleşmeyi sağlamak için cam işçisinin ortak talepleri etrafında birleşebilir. Cam işçisi fiili ve meşru mücadeleye hazırdır. Bunu örgütlemek biz cam işçisine düşmektedir. Metal patronlarına ve iş birlikçi sendikal bürokrasiye karşı metal işçileri birliğinin nasıl sağlanacağını, işçi ve sendikal demokrasinin nasıl işletileceğini ve fiili ve meşru mücadele olmadan bir hakkın korunma ve geliştirilme şansının olmadığını göstermiştir.