19 Aralık 2015 00:54

Herkes Ortadoğu’yu biçimlendirme hevesinde

Paylaş

Suriye sorunu Avrupa’nın ana gündemini oluşturmaya devam ediyor. İngiltere’den maliye ve dışişleri bakanlarının IŞİD’e karşı mücadeleyle ilgili beş yönlü mücadeleyi açıklayan yazısını, Almanya’dan ise Suudi Arabistan inisiyatifinde oluşan İslamcı İttifakı’nı deşifre eden bir yorumu sunuyoruz. Öte yandan tartışılan bir başka konu Fransa’da yapılan bölge seçimlerinde aşırı sağcı Ulusal Cephenin (FN), hiçbir bölge yönetimini ele geçiremese de seçimin galibi olması. FN’in yenilmesi  Sarkozy ve Hollande’ın partilerinin FN olmasın da kim olursa olsun mantığıyla oylarını birleştirmesiyle sağlandı. Fransa’dan yorumumuzda geçen seçimler değerlendirilirken, aşırı sağa karşı olmak adına sınıf çelişkilerinin bir yana atılması çabası sol için ölümcül bir bölünme olarak niteleniyor.


KURDU KUZUYA EMANET ETMEK: SUUDİ ARABİSTAN İSLAMCI TERÖRLE MÜCADELE EDECEKMİŞ

Rainer RUPP
Junge Welt

YOK, yok 1 Nisan henüz gelmedi ama Suudi Arabistan’ın 35 İslam ülkesiyle terörizmle mücadele için askeri bir birlik oluşturması 1 Nisan şakasından farklı değil. Buna rağmen bu girişim Batılı medya ve politikacılar tarafından övgüyle karşılandı. Açıklamalarda Batılı Hristiyan ülkelerinin Ortadoğu’da terörizme karşı yalnız savaşmadığı, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye gibi Müslüman silah arkadaşları tarafından da aktif destek gördüğü belirtildi.
İslamcı IŞİD ve el Nusra’nın mali destekçisi, biçimlendiricisi ve silah vereni olan bu ülkelerin hangi terörle mücadele edeceği pek de bilinmeyen bir şey değil. Çünkü onlar, sadece Orta ve Yakın Doğu’yu kan gölüne çeviren kanlı İslamcı  çetenin hedeflerini paylaşmakla kalmıyorlar eylem ve fikir olarak da aynı örtünün altındalar...
Suudi Arabistan ve Körfez’deki diğer Sünni aristokrasiler, ikisi de Şii İran’la iyi ilişkiler içinde olan Suriye ve Irak’taki laik yönetimleri baş düşman olarak görüyorlar. ABD’nin de isteği doğrultusunda onların etkilerinin yok edilmesini hedefliyorlar. ABD, Irak’a yönelik saldırı savaşıyla Saddam zamanındaki laik sistemi tümüyle yok etti. Şimdi, geleneksel olarak İran’la iyi ilişkiler içindeki Şii çoğunluk, Bağdat’taki hükümeti oluşturuyor. Bu durum Suudileri İran’ın bölgesel hegemonyasından korkutuyor. Aynı zamanda Türkiye’deki Sünni yönetim de güncel krizi kullanarak Suriye’deki sınırsal hak taleplerini ve Kürtlere karşı jeopolitik hedeflerini gerçekleştirmek istiyor.
Bu arka plana bakıldığında Suudi Arabistan’ın inisiyatifindeki yeni askeri antiterör ittifakının nedeni ne olabilir? IŞİD ve el Nusra’ya para akıtan musluklar kapatılıp yeni kurulan  birliğin üyesi ülkelerden  ABD yapımı tanksavar ya da Alman yapımı makineli tüfek gibi silahlar gönderilmezse İslamcı terörün işi kısa sürede bitirilebilir.  
İslamcı Suudi Arabistan ve diğer İslamcı müttefiklerinin ellerinde büyüttükleri çocukları IŞİD, el Nusra ve diğer terör örgütlerine  karşı şimdiye kadar yaptıklarından farklı bir şey yapmayacakları ise çok açık. En fazla IŞİD’e bomba attık diye çölü bombalayacaklardır. İttifak tarafından bombalananlar ise Türkiye, Suriye ve Irak’taki Kürtler, Yemen’deki Husi  milisleri ve Lübnan’daki Hizbullah olacaktır.
Suudi ve Türkler için önemli olan, kriz bahanesiyle Ortadoğu’yu istedikleri yönde  yeniden biçimlendirmek. Bu durum, SPD Başkanı Sigmar Gabriel’in deyimiyle ‘ne yapacağı bilinemez’ hale gelen Türkiye faktörü nedeniyle NATO ve Almanya’nın savaşın içine çekilmesine yol açabilir ve oldukça tehlikelidir.
(Çeviren: Semra Çelik)


IŞİD’E BEŞ CEPHEDEN SALDIRACAĞIZ

George OSBORNE
Philip HAMMOND*

BUGÜN (17 Aralık) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ittifak ülkeleri teröre karşı savaşı güçlendirecek.
Son haftalarda Fransa ve Amerika’da çok acı olaylar gördük. Terör eylemleri gündelik hayatlarını sürdürmeye çalışan yüzlerce suçsuz insanı öldürdü. Bu terör eylemleri batıyı bölmeyi amaçlıyor ve ülkelerimizde korku yaymak istiyor. Buna rağmen, kötülüğe karşı biz birlikte güçlü duracağız, ortak değerlerimiz ve birliğimiz kararlılığımızı arttırıyor.
Bu yüzden bu hafta ikimizde uluslararası ittifaklarımızla beraber IŞİD’e karşı gelebilmek için New York’ta olacağız. IŞİD farklı türden bir tehlike oluşturuyor. Bu ölüme tapan örgüt barbarca ve vahşice kendi kontrolünde olan bölgelerde yaşayan insanları terörize ediyor, üstelik bu vahşeti dünyaya yaymak istiyor.
Bu hükümetler ve uluslararası camia için yeni ve çetin bir mücadele isteyen bir durum yaratıyor. Hem kendi vatanımızdaki tehlikelere karşılık vermeliyiz hem de uluslararası partnerlerimizle beraber IŞİD’i Suriye, Irak ve diğer bölgelerde yok etmemiz lazım. Geniş çaplı yaklaşımımız beş yönlü:
Birincisi, vatanımızdaki terör tehlikesine karşı önlemler almak ve böyle olayları engellemek için bunun gibi (aşırı) ideolojilere saklanma yeri bırakmamak stratejisi.
İkincisi, siyasi geçiş süreciyle yeni bir Suriye yaratmak için diplomatik çalışmalarımız çerçevesinde Suriye’de muhalif gruplar ve Esad rejimi ile görüşmeler yapıyoruz. Cuma günü Britanya hükümeti New York’ta Arap Birliği, Çin, Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye, Fransa, Rusya, İran, Irak ve ABD ile masaya oturacağız ve bu siyasi süreç kapsamında Suriye’deki iç savaşa bir son getirmeye çalışacağız.
Bu toplu çabamızdan istenen sonuç Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile Birleşmiş Milletler destekli bir ateşkes denetim komisyonu kurmak ve siyasi geçiş süreciyle Esad’ın başkanlıktan ayrılmasını sağlamak. Ekim ayından beri bu üçüncü toplantı ve geçtiğimiz hafta Riyad’da gerçekleşen Suriye muhalif konferansındaki çabaları güçlendirecek. Riyad’daki konferansta bir çok muhalif lider ortaklaşa bir müzakere komitesi kurarak ve ortak bir vizyon çizerek Suriye’nin iç savaştan kurtulması için adımlar atacak.
Üçüncüsü, IŞİD ve Esad’ın vahşetinden kaçan milyonlarca insana yönelik  insanı yardımlarımıza devam edeceğiz. Bu hükümet dış ülkelere yardım bütçesinden, Suriyeli mültecilere şu ana kadar 1.1 milyar sterlin harcama yaptı. Ve savaştan sonra tekrar yapılanma ve istikrar sağlamak için bir milyar sterlin daha katkıda bulunmaya hazırız.
Dördüncü çalışmamız, IŞİD’in propagandasına karşı mücadele ediyor, ideolojisini çürütmek ve bu ölümcül amaca katılımın kökünü kazmayı hedefliyor.
Sonuncusu, IŞİD’i uluslararası finans sisteminden uzak tutmak ve sonunda da yok etmek daha kapsamlı stratejisinin bir parçası olmalı.
IŞİD, Doğu / Batı Suriye ve Kuzey Irak topraklarını ele geçirerek bir çok petrol alanlarını da kontrol altına aldı. IŞİD petrolü sadece kendi ihtiyacı için çıkarmıyor arabulucular vasıtasıyla ucuz satışlar yapıyor.
Suriye’deki petrol alanları IŞİD’e günlük 1.5 milyon dolar kazanç sağlıyor. Şu an müttefiklerimizle petrol alanlarına yaptığımız askeri saldırılar kaynaklarını kısıtlıyor. Daha fazlasını yapabiliriz ve de yapmalıyız.
Perşembe günü 70 yıl tarihinde ilk kez maliye bakanları ile Güvenlik Konseyi toplanacak. Müttefiklerimizle, ABD Maliye Sekreteri Jack Lew ve Fransız Maliye Bakanı Michel Sapın de dahil yeni anlaşmalar çıkartarak IŞİD’e giden kaynakların önüne geçmeye çalışacağız ve onların finansal ilişkilerindeki zayıflıkları hedef alacağız. Birleşmiş Milletlerin ekonomik kısıtlamaları IŞİD’in illegal petrol -ve utanmadan talan ettiği tarihi eserleri- satmalarını sağlayan tüccarlar ve aracıları hedeflemeli.
Bu insanları tespit edebilmek için ülkelerimiz ve güvenlik servislerimiz arasında daha iyi bilgi paylaşımı ve ortak çalışma lazım. Ve Birleşmiş Milletler üyelerinden terörist grupları (IŞİD ve diğer örgütleri) finanse eden kişileri cezalandırmak için etkili bir sistem sağlamalarını isteyeceğiz .
Bizim değerlerimize saldıran terörist örgütlere illegal finans sağlayanların kökünü kesmek için Britanya ve uluslararası partnerleri daha fazla çaba göstermeli. Özgürlük ve demokrasi tehdidine karşı dünyada bu değerleri paylaşanlarla beraber çalışmalıyız.

*İngiltere Maliye ve Dış İlişkiler Bakanları
(Çeviren: Çağdaş Canbolat)


AŞIRI SAĞA KARŞI YENİ CUMHURİYETÇİLİK: SOL İÇİN ÖLÜMCÜL BİR BÖLÜNME

Philippe MARLIERE*
Regards

BÖLGE seçimlerinden zaferle çıkan Ulusal Cephe (FN) oldu: Hem oy sayısını hem de encümen sayısını artırdı. Kuşkusuz aşırı sağcı parti hiçbir bölge yönetimini ele geçiremedi ancak sağın ve sol seçmenlerin bir kısmının oylarının birleşmesiyle yenilebildi. Sağcı “Cumhuriyetçiler” partisi adaylarının iğrenç tavırları sol seçmenlerin oylarının onlara gitmesine engel olmadı. Le Pen ailesini yenen oylar FN’ye karşı kendini savunma oylarıdır. Hitler iş birlikçisi Vichy hükümeti ve Fransız Cezayir savaşçılarının mirasçılarına karşı Fransız seçmenlerin büyük çoğunluğu; “Onlar olmasın da kim olursa olsun”  tavrıyla herkese oy vermeye hazır.  

‘ORTA YOLCU HAT’ STRATEJİSİ

Pazar gününden bu yana iktidara yakın basın ve sosyalist milletvekillerinin bir kısmı gelişmelerden çok memnun olduklarını gösteren bir tavır içindeler. En sinsi -ya da en aptal- olanlar Elize Sarayı’nda yapılan planın “taktiksel mükemmelliğini” selamladılar. Kuşkusuz Sarkozy’nin Cumhuriyetçiler Partisi, oylarının bir kısmının FN’ye kayması bir yana, umduğu kadar bölge kazanamadı. […]  
Eğer hükümet kendisine yönelik siyasi tepkilerin esas nedenini görmek istese (Yani 3 yıllık iktidarda sürekli artan işsizlik ve eşitsizlikten sonra emekçi ve orta sınıfların sosyal ve ekonomik güvensizliği) belki belini düzeltebilir ama François Hollande ve Manuel Valls aynı yönde devam etmede kararlı olduklarını ilan ediyorlar. Onlar irrasyonel politika yapan kişiler değiller, öyleyse “Bilinçli hata yapma” açıklamasından başka bir açıklama bulmak gerekir. Aslında yürütmenin şu ana kadar başarıyla ilerleyen bir yol haritası var. Bu plana göre siyasi arenada yeni bir şekillenme yaşanması gerekiyor: Sosyal solun marjinalleşmesi ve Sarkozici sağın bir kısmının ise yükselen FN’ye kayması planlanıyor. Böylelikle Hollande ve Valls “aşırı sağ tehlikesine” karşı orta yolcu bir hat olarak öne çıkabileceklerdir. Bu koşullarda Hollande, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Marine Le Pen’e karşı ikinci tura çıkabilir ve tekrar seçilebilir. Valls ise Sosyalist Partiyi içeriden yok eden, solu marjinalleştiren ve sağı ise etkisiz kılarak sağcı milletvekillerinin de desteği ile orta yolcu bir parti kurma stratejisini hayata geçiriyor. Bölge seçimlerinin akşamından itibaren defalarca sosyalist bakan ve milletvekilinin Sosyalist Partinin isim değiştirmesi gerekiyor söylemlerini bu şekilde okumak lazım.  

VALLSCİ YENİ CUMHURİYETÇİLİK ÇİZGİSİ

Dogmatik Valls’ın orta düzeydeki hedefi, sinsi Hollande’dan daha da ileri gidiyor, siyasi arenadaki sağ-sol bölünmesini aşarak yeni bir bölünme yaratmak. Bu yeni bölünmenin çerçevesinin adını koymak gerekirse bu, aşırı sağa karşı yeni-cumhuriyetçilik. Söz konusu yeni-cumhuriyetçiliğin kalbi ise, Matteo Renzi’nin yönettiği İtalyan Demokrat Partisi türü orta yolcu bir parti oluşturmaktır. Bu panoramaya göre sınıflar mücadelesine yaslanan radikal solun da iyice erimesi gerekir, zira artık mücadele sınıflar arasında değil FN’ye karşı “cumhuriyeti”, “demokrasiyi” ve “insan haklarını” savunanlar arasında olacaktır.
Belirtmek gerekir ki Valls’ın savunduğu cumhuriyet, 1789 devrimcilerinin savunduğu liberal politikalar cumhuriyeti, ya da ilk sosyalistlerin savunduğu sosyal cumhuriyet değildir. Hayır, onun savunduğu Fransa’yı iki asırdır yöneten muhafazakar, otoriter ve çoğu zaman da halk düşmanı (tıpkı 1871’de Komünarlar’ı kurşuna dizen, ya da sömürgecilik politikalarını yürüten) olan cumhuriyettir. […] Valls’ın esinlendiği yeni-cumhuriyetçilik Fransız Devrimi’nin 200. yılı kutlamaları esnasında öne çıkartılan cumhuriyetçi kimliktir. Bir kimlik tarif ediliyor ve bunun dışına çıkan herkes bir tehdit olarak  görülüyor. […] Yalnız aşırı sağcı düşmanı temsil ettiği iddia edilen Marine Le Pen de, söz konusu yeni cumhuriyetçi kimi değerleri savunmaya başlayınca kafa karışıklığı doruğa ulaşıyor. […]
Siyasi arenanın aşırı sağa karşı yeni-cumhuriyetçilik bölünmesi etrafında yeniden düzenlenmesi solun ve tüm değerlerinin yok olması anlamına geliyor. Eleştirel sol kemer sıkma politikalarına karşı sosyal korumayı içeren somut bir programla çıkmalıdır. Yeni-cumhuriyetçi ve FN’nin savunduğu “Fransızlar otorite istiyorlar” fikrine karşı özgürlükleri daha kararlı savunmalıdır.  

*Siyasi Bilimler Profesörü
(Çeviren: Deniz Uztopal)

ÖNCEKİ HABER

Önce tekelleştir, sonra özelleştir

SONRAKİ HABER

Bakan Müezzinoğlu'ya açık mektup

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa