2016, şiddete karşı eşit ve özgür bir yaşam için mücadele yılı olacak
Duygu AYBER
Sevim GÜNGÖR
2015’i geride bırakırken, koca bir yıl nasıl bir şiddet sarmalına dolandığımıza bakmak oldukça zor oldu. Çünkü bu yıl da kadınlar neredeyse her gün sudan sebeplerle öldürüldü. Yargı, şiddeti onaylayan ve hatta şiddete gerekçe yaratan kararların altına imza atarak failleri akladı. Yalnızca son 6 ayda görülen 26 kadın cinayeti davasının 13’ünde mahkemeler sanıklara “iyi hal” ya da “haksız tahrik” indirimi uyguladı.
Kadınlar ise yargının kadın düşmanı tutumunu sokaklara çıkarak protesto etti. Özgecan Aslan cinayetinin ardından tüm ülkede yükselen tepki, yaygınlığı ve kitleselliği açısından bu protestoların doruk noktası oldu. Bu tepki, iktidar tarafından kadınları şiddete uğramaktan koruyacak esaslı uygulamalar ve önlemler almak yerine cezaların artırılmasını öneren, dolayısıyla şiddeti münferitleştiren, suç-ceza ikilemine hapseden yere çekilmeye çalışıldı. İktidar, sorumluluğunu yine üstünden atmaya çalışarak konuyu “ne kadar ceza, o kadar az suç” olarak tarif etmeye, şiddetin esas nedeni olan eşitsizliğin üzerini örtmeye çalıştı. AKP’nin 2014 yılında başlattığı “eşitlik değil adalet” hamlesi, bu anlayışla kurumsallaşarak devam etti. Yargı kararları ve kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalarla kadınlara “Eşitlik isterseniz adaletsizlikle karşılaşırsanız” denildi adeta.
2015 yılı, devlet şiddetinin de katmerlenerek 2016’ya devrolduğu bir yıl olarak yaşandı. Kent ablukaları, sokağa çıkma yasakları derken kapımızın önünde, sokakta şiddetin her türlüsünü yaşadık. Savaş, kadınların her alanda yaşadığı ayrımcılık ve farklı türlerden şiddetin de üzerini örten, görünmezleştiren bir biçimde hayatın her alanına yansıyor. Cizre’de, Silopi’de, Sur’da, Silvan’da kadınları yaşamdan koparan savaş, ülkenin her yerindeki kadınların yaşam alanlarını daraltıyor, nefesini kesiyor.
Korku, umutsuzluk ve geleceksizliğin yaşamın bir parçası haline getirilmek istenmesine karşı kadın platformları, 2016’da özgür, eşit, güvenceli bir hayat için mücadeleyi büyütme çağrısı yapıyor, “daha çok kadınla buluşmanın yol ve yöntemlerini birlikte geliştirmeliyiz” diyor.
İKTİDARIN FITRATI
* Kadın Cinayetlerini Önleyeceğiz Platformunun Bilgi Edinme Yasası kapsamında yaptığı başvurunun ardından Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, “Biz bilmeyiz, emniyet bilir” yanıtını verdi. Emniyet ise “Bizde veri yok” diyerek bakanlığı yalanladı.
* Katiller “Öldürme hakkımı kullandım” diye pervasız açıklamalar yapabilirken, Aile ve Sosyal Politikalar Eski Bakanı Ayşenur İslam, “Almanya’daki durumu hiç duymuyoruz ama Türkiye’dekini sağır sultan bile duyuyor” diye konuştu.
* Yılın ilk bebeğini kucağına alan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Annelik bir kariyerdir” dedi.
* 2015’te de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadınlarla ilgili “Kadın erkek eşit olamaz fıtratına ters” sözleri çokça tartışıldı.
* Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin son bulması için mecliste çözüm bulmak üzere kurulan Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu Üyesi AKP’li İsmet Uçma, “Farklı cinsel tercihleri hiç arzu etmeyiz ancak eşcinsellik önlenebilir” dedi.
* Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun AKP’li Üyesi Murat Göktürk, kadın kotasına karşı çıkarak, “Kadınlar da erkekler gibi hak ederek gelmeli” dedi.
* 26 üyesinin 20’si kadın olan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun sözcüsü bir erkek oldu.
* Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’a, “Bir kadın olarak sus” dedi. Arınç’ın bu cinsiyetçi söylemine karşı kadınlar, “Bir kadın olarak susmayacağız” diyerek eylem yaptı.
* İç Güvenlik Yasası’nın görüşüldüğü Meclis Genel Kurulunda AKP milletvekilleri HDPli kadın milletvekillerine saldırdı. AKP Grup Başkan Vekili Mehmet Elitaş ise kadınların kendi kendilerini darbettiğini söyledi.
* AKP, kadına yönelik ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadelede ciddi yaptırımlar içeren İstanbul Sözleşmesi’nin nasıl uygulandığını denetleyecek GREVİO seçimlerine müdahale ederek, kendine yakın kurumların dışındaki kadın örgütlerini engellemeye çalıştı. Ancak kadın örgütlerinin destek verdiği Prof. Feride Acar, Türkiye adına GREVİO’ya girdi.
2015’TE AKLIMIZA KAZINANLAR
* 20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın bindiği minibüste vahşice katledilmesi tüm Türkiye’nin ve kadınların hafızalarına kazındı. Cinayetin duyulmasının ardından Türkiye’nin birçok yerinde kadınlar sokağa döküldü. Özgecan Aslan’ın öldürülmesi ile ilgili görülen davada tüm sanıklara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Kararın tüm cinayet davalarında emsal olması istendi.
* Samsun’da görev yapan Kadın Doğum Uzmanı Dr. Aynur Dağdemir, sekreterini eşinin şiddetinden korumak isterken bıçaklanarak öldürüldü.
* TEKSİF’in örgütlü olduğu Rimaks’ta çalışan kadın işçiler, Ustabaşı Kazım Demir’i hakaret, tehdit ve tacizleri sebebiyle hem fabrika yönetimine hem de sendikaya şikayet etti. Sonuç alamayınca iş bırakarak ve iş yavaşlatarak ustabaşının işten atılmasını sağladılar.
* C. M adlı bir kişi, müzisyen Değer Deniz’i evinde öldürdü. Önce hırsızlık için eve girdiğini, ardından Deniz’in sevgilisi olduğunu ve kıskandığını ileri sürdü. Deniz ailesinin avukatları, C.M’nin, kadın cinayetlerinde erkeklere uygulanan ‘Haksız tahrik indiriminden yararlanmak için’ bu yola başvurduğunu belirtti.
* Muğla’da garson olarak çalıştığı restorandan mesai bitimi ayrılan Cansu Kaya’nın cesedi üç gün sonra Dalyan Kanalı Çandır Geçişi mevkiinde su üzerinde bulundu. Cansu’nun faillerinin iş arkadaşları N.D. ve lise öğrencisi M.P.Ç. olduğu ortaya çıktı.
* Bolu’da Gerede Meslek Yüksek Okulu kimya bölümü birinci sınıf öğrencisi Dilay Gül, sınıf arkadaşı Uğur Aydemir tarafından boğazı kesilerek katledildi. Medya katliam haberini “platonik aşık” şeklinde verdi.
* 2014 yılında evlenme teklifini kabul etmediği Orhan Munis tarafından öldürülen TRT Sanatçısı Hatice Kaçmaz davasında Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Munis’in Kaçmaz’ı “tutku derecesindeki aşırı sevgiden kaynaklı duygusallığın etkisiyle” öldürdüğüne hükmetti.
* TDK’nin internet sitesinde “müsait” kelimesinin tanımının “flört etmeye hazır kadın” olarak geçtiği ortaya çıktı. Bu durum kadınların tepkisiyle karşılandı.
* Isparta’nın Yalvaç ilçesinde 2012 yılında kendisine tecavüz eden Nurettin Gider’i öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan Nevin Yıldırım’a müebbet hapis cezası verildi. Çilem Karabulut ve Yasemin Çakal da ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadınlar olarak hafızalara kazındı.
* Bölgede uygulanan sokağa çıkma yasakları ve abluka pek çok kadın ve çocuğun yaşamını yitirmesine yol açtı. Kapısının önüne çıkan kadınlar ve çocuklar keskin nişancılar tarafından vuruldu.
* YJA-Star Gerillası Ekin Wan (Kevser Eltürk), işkence edilerek öldürüldükten sonra çıplak halde teşhir edildi. Kadınlar, “Ekin Wan direnişimizin çıplak halidir” diyerek, devleti protesto etti.
2016’YI BÜYÜK MÜCADELELERE HAZIR KARŞILAMALIYIZ
İlke Işık (Ankara Kadın Platformu):
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri 2015 yılının da gündemiydi desek yanlış olmaz. Anlaşılan oki bundan sonraki yıllarda da gündem olmaktan düşmeyecek. Devlet eliyle körüklenen, sürekli pompalanan cinsiyetçilikle güçlendirilen, yaşamın her alanının doğal bir parçası haline getirilen bir şiddetten söz ediyoruz.
Özgecan’ın korkunç bir şekilde öldürülmesi bardağı taşıran damla oldu. Ülkenin her yerinde görülmedik bir kitlesellik ve yaygınlıkta kadınlar sokaklara çıktı. Özgecan cinayeti cezaların azlığı ve artırılması gerektiği tartışmalarını da beraberinde getirdi. Tartışma öyle bir noktaya taşındı ki yeni ve ağır cezalar getirilse kadınlar öldürülmeyecek ve böyle kurtulacak sanıldı. Kadına yönelik şiddeti toplumsal bağından, devletin politikalarından bağımsız değerlendirmek isteyenler için bulunmaz fırsat yakalanmıştı böylece.
2015’i diğer yıllardan ayıran özellik ise korkunç boyutlara gelen devlet şiddeti oldu. Çözüm ve müzakere masası hazirandan sonra tekmelerle yerle bir edilince ülke savaş ve kaosun hakim olduğu bir yer haline geldi. Kadınlar da bu şiddetten en çok etkilenenlerden oldu. Bölgede ölen kadın ve çocuklar, sokağa çıkma yasakları, sayıları on binleri bulan göç... Ortadoğu’dan Türkiye’ye sığınan mülteci kadınları da unutmamak gerek elbette ki. Diyarbakır, Suruç ve Ankara’daki patlamalarda ise pek çok kadın barış isteyen diğerleri gibi yaşamını yitirdi.
Bir diğer sorun ise kadına yönelik şiddetin görünmez hale gelmesi. Yılın ilk yarısı Özgecan cinayeti protestoları, adeta bu yıl kadın mücadelesinin yılı olacak sinyali verse de yılın ikinci yarısında hızla değişen iklim kadına yönelik şiddetin çok konuşulamadığı bir sürece dönüştü.
2016 neler getirir bilmiyoruz, ama biz kadınlara yine bol bol şiddet vadediyor gibi görünüyor. Yaşamak için mücadeleyi büyütmemiz; özgür, eşit, güvenceli bir hayat için daha çok kadınla buluşmanın yol ve yöntemini bulmak durumundayız. Ankara’da ve ülkenin her yerinde bunu yapabilecek gücümüz olduğunu biliyoruz. Şimdi mesele daha da zor geçeceği anlaşılan 2016’yı kitlesel ve büyük mücadelelere hazır karşılamakta. Şiddete karşı mücadeleyi eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesi ile birleştirerek kazanacağız.
ÇÖZÜM EŞİTSİZLİĞE İTİRAZLA MÜMKÜN
Filiz Karakuş (Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu):
Erkek şiddetine verilen-verilmeyen cezaların caydırıcı ve teşvik edici yanı bu yıla yine damgasını vurdu. Ancak bizler pusulamızı sadece kaybettiğimiz kadınların hikayelerine ve adaletin erkeklik terazisine çevirmeyi sakıncalı bulduk.
Kadınların ölümle sonuçlanan işkence dolu hayatları da, mahkemelerin erkeklik halleri de, eşitsizlik de, kurulu bir düzenin ayrılmaz parçaları. Dolayısıyla şiddeti cinayete varmadan engelleme yönünde devletin büyük sorumluluğu var. Bu sorumlulukların yerine getirilmesi için uyarmak ve mücadele etmek her zaman gerekiyor. Ancak, kadınların birebir ilişkilerinde çoğunlukla en yakınları tarafından maruz bırakıldıkları şiddete karşı mücadele devletin önlemlerine bırakılamaz. Son dönemde artan erkek şiddetinin bir nedeninin de kadınların itaat etmemeleri ve hayatlarını kurmaya yönelmeleri olduğunu biliyoruz. Kadınlar artık “mağduriyet” üzerinden değil maruz bırakıldığı konuma direniş üzerinden yol alıyorlar. Öldürülen kadınlardan kat kat daha fazla şiddet sarmalından çıkmış kadınlar da var.
Kadınların giderek daha fazla güçlendiklerini, daha fazla “hayır” dediklerini ve kendi geleceklerini kurmaya çalışıp, kurduklarını bizler kendi hayatlarımızdan biliyoruz. Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu, bu kurucu direniş halkasını büyütmek üzerine politika geliştirmeye çalışıyor. Tokattan cinayete giden erkek şiddetini önlemek için kadınların güçlenmesini, bu güçlenmenin en yakın çevreden başlayarak desteklenmesini önemli buluyoruz. Erkek şiddetini önlemek, sadece tanık olunduğunda araya girmek değil, şiddetin nedeni olan eşitsizliğe ve erkek egemenliğine itirazla mümkün.
Bu eşitsizliği “Kadınların eşitliği fıtratına ters” zihniyetiyle meşrulaştıran, politikasının merkezine çok çocuklu aileyi güçlendirme ve boşanmayı engellenmeyi koyan AKP iktidarına karşı mücadele de öncelikli hedeflerimiz arasında.