27 Aralık 2015 05:09

Deniz UZTOPAL

2015 yılı içerde terör saldırıları, dışarıda savaşlarla başladı. İçeride İkinci Dünya Savaşı’nın en kanlı terör saldırısı ve dışarıda ise daha fazla saldırgan bir çizgi ile son buldu. 7 Ocak 2015 Çarşamba sabahı Said ve Şerif Kuaşi kardeşlerin, haftalık mizah dergisi Charlie Hebdo’ya saldırıp 12 kişiyi katletmesi, ertesi gün Amedy Coulibaly’nin bir polisi öldürmesi ve 9 Ocak’ta ise bir Yahudi marketinde onlarca kişiyi rehin alıp 4 kişiyi katletmesi başlayan yıl, terör ve gericiliğin hortladığı savaşlar yılı olarak geçti.
Charlie Hebdo saldırısından hemen sonra Fransa hükümeti, dehşetin yarattığı tepkiyi kendi siyasi hanesine yazmak için girişiminde bulundu ve 10 ve 11 Ocak günleri ülke çapında dev gösteriler tertipledi. 4 milyon insan terörü lanetleyerek “cumhuriyet”i savunmuştu.
Paris’te 1.5 milyonluk dev gösteri için Cumhurbaşkanı Hollande, aralarında terörü destekleyenden tutun da cumhuriyet düşmanı, baskıcı ya da diktatöryal rejim yöneticileri olmak üzere toplam 44 devlet başkanını davet etmişti. Bu liderler geçidinin ertesi gününden itibaren 10 binden fazla asker polis güçlerine ek olarak ellerinde silahlarla sokaklarda “güvenliği” sağlamak için seferber edildi.

HEM ÖZGÜRLÜKTEN HEM CEPTEN KESTİLER

Saldırılardan 2 hafta sonra Başbakan Manuel Valls bir dizi güvenlik önlemlerinin alacağını ve tüm bunların 3 yıl içinde 735 milyon avroya mal olacağını ilan etti. Bu önlemler yurttaşların özgürlüklerini kısıtlamanın yanı sıra yol açtığı masrafların tamamen devletin başka harcamalarından -daha sonra bunların sosyal ve kültürel harcamalar olacağı görülecekti- kesilerek yapılacağı ilan edilmişti.
Yılsonuna doğru, 13 Kasım’da, Paris’in birçok yerinde eş zamanlı gerçekleşen terör saldırıları sonucu bu kez 130 kişi hayatını kaybetti. Aynı gece François Hollande bu saldırıları “bir savaş nedeni olarak” nitelendirdi, ülke içinde OHAL ilan etmenin yanı sıra IŞİD’e karşı Suriye’de kapsamlı bir saldırı gerçekleştireceğini ilan etti. OHAL kapsamında polis devletini anımsatan önlemler alındı, gösteri ve yürüyüşler yasaklandı, 2500 ev baskını yapıldı. Gözaltılarla da birlikte hükümet içerde adeta bir “temizlik operasyonu” yürütüyor. Terör ve gerici politikaların güçlenmesiyle başlayan 2015 böylelikle terör ve gericiliğin doruğa çıktığı bir yıl olarak bitti.

DIŞARIDA DAHA SALDIRGAN BİR FRANSIZ EMPERYALİZMİ

Paris saldırıları Hollande’un saldırgan emperyalist politikalarının dozunun artmasının vesilesi oldu. 27 Eylül’den bu yana zaten bombaladığı Suriye kıyılarına, savaş gemisi Charles de Gaule’ü göndererek havadan bombalamaları böylelikle hızlandırdı. Hollande, Suriye’de IŞİD’e karşı savaşın ana güçleri temsil eden Barack Obama ve Vladimir Putin’e de  ziyaretlerde bulundu. Ne Obama’yı karadan adam gönderme, ne de Putin’in Esad’ı desteklememe konusunda ikna edebildi.
Fransa kuşkusuz başından beri önce Irak, ardından Suriye’de IŞİD’i bombalıyor. Ama burada etki ve yetkisi olağanüstü derece de sınırlıydı (Fransa’nın bombalamaları koalisyonun bombalamalarının sadece yüzde 5’ini oluşturuyor). Obama ve Putin’in bir arada yer aldığı “büyük bir koalisyon” oluşturma girişiminde bulunarak Ortadoğu’da da daha fazla söz sahibi olma denemeleri yapıyordu.  
Bir yandan da cihatçı güçlerle savaşma adına Fransa’nın emperyalist çıkarlarını esas olarak Afrika kıtasında koruma savaşı yürütüyordu. Charlie Hebdo saldırılarından bir 1 hafta sonra Genelkurmay başkanlığına getirilen, babası 1960’lı yıllarda Cezair’de katliam yapan gizli ordu örgütü OAS üyesi bir aşırı sağcı, abisi de yine aşırı sağcı bir siyasi partinin bugünkü yöneticisi olan General Pierre de Villier’nin açıktan ifade ettiği gibi: “Sahel bölgesinde Fransa en önlerde, Suriye’de ise sadece işbirliği içinde”.
Anlaşıldığı gibi Fransız emperyalizmi açısından öncelik Afrika kıtası. Ama düne kadar emperyalistlerin beslediği IŞİD bugün Fransa açısından başbelası haline gelince, diğer emperyalist güçlerin paylaşım savaşının en canlı yaşandığı yer olan Ortadoğu’ da sessiz kalması da beklenemezdi kuşkusuz.

HOLLANDE’IN SAVAŞI MALİ’DE BAŞLADI

François Hollande’ın savaşları önce Mali’de başladı. Cumhurbaşkanlığına geleli 6 ay olmuştu ve Mali başkentini tehdit eden cihatçı güçlere karşı Fransız emperyalizmin çıkarlarını savunmak için askeri bir operasyon başlattı. 2013 yılının Aralık ayında ise Orta Afrika Cumhuriyeti’nde askeri müdahale etti. Ağustos 2014’de Irak’ta IŞİD’e karşı hava saldırıları başlatıldığında yine François Hollande en ön sıralarda yer almaya adaydı. Ama aynı ay Moritanya, Mali, Nijer, Çad ve Burkina Faso ordularını da içine alarak başlattığı “Barkhane” operasyonu ile 4 bin 500 Fransız askeri sürekli Sahel bölgesine yerleştirildi. Fransız askeri üsleri sayısı buralarda arttırıldı. Cihatçı güçlere karşı mücadele adı altında Fransa bu ülkelerin tümüne doğrudan müdahale ediyor, devlet başına getirtilen kukla diktatörlerle kendi emperyalist çıkarlarını en saldırgan biçimiyle savunuyor.
2015 yılı boyunca yürüttüğü tüm savaşlarla Hollande, son 70 yılın en savaşçı Cumhurbaşkanı olma ünü ile tarih kitaplarında yerini şimdiden hak etti. Onca savaşın yaşandığı 2015 yılı başka bir tarihsel rekora daha imza attı: 17-18 milyar avro değerinde silah satarak Fransa silah tekelleri kendi tarihinin en fazla silah sattıkları yıl oldu ve böylelikle dünya silah ihracatında ikinci sıraya yükseldi.

AŞIRI SAĞ VE İÇERİDEKİ GERİCİLİK

Fransa’nın dışarda saldırgan politikası kuşkusuz içerde de daha saldırgan bir politika izlemesini zorunlu kıldı. Fransız emekçilerine 2008 krizinden bu yana bütçe açığını kapatma adına ard arda devasa kemer sıkma politikaları dayatılmıştı. Terör ve artan savaşlara bağlı olarak Hollande ordu ve güvenlik güçlerine ayrılan bütçeleri arttırarak Fransız emekçilerin kemerini daha da sıktı. Yalnız tüm bu politikalar ülke içinde gericiliği sürekli güçlendiren bir rol oynadı. Aşırı sağcı FN, son bölge seçimlerinde aldığı 6.8 milyon oyla kendi tarihinin en fazla oyunu aldı.
Fransa 2016 yılına dışarda daha saldırgan bir siyasi politikanın izlendiği, içerde OHAL’ler ile bir terör rüzgarının estirildiği ve gerici politikaların doruğa çıktığı, ama yanı sıra aşırı sağcı politikaların da en fazla yankı bulduğu koşullarda giriyor.

Evrensel'i Takip Et