02 Ocak 2016 09:48

Kentin kendi kaderini tayin hakkını kentliye vermek

Kente dair karar alma süreçlerine kent sakinlerinin etkin bir biçimde katılma imkânı bulunmamakla birlikte, kentte yürütülen plan, proje ve politikalar da sermaye ve hükümetler tarafından belirlenmektedir.

Paylaş

Güler ÖZDEMİR GÜLSUYU-GÜLENSU MAHALLESİ

Kente dair karar alma süreçlerine kent sakinlerinin etkin bir biçimde katılma imkânı bulunmamakla birlikte, kentte yürütülen plan, proje ve politikalar da sermaye ve hükümetler tarafından belirlenmektedir. Mekân, kentte yaşayanların dışında kaldıkları bir süreç etrafında yeniden biçimlendirilirken, tüm karar alma süreçlerinden ve kentte varoluş imkânlarından dışlanan insanlar buna karşı koyabilme yolları geliştirmişlerdir. Bu yollardan biri de kentin bütünü üzerinde söz hakkı talep eden kentsel dönüşüm mağduru gecekondu mahallelerinin direniş mücadeleleridir. Kentin geleceğine dair söz hakkı talebi çerçevesinde değerlendirilebilecek bir dizi eylem pratiği geliştiren bu mahalleler, önemli bir kentsel muhalefet imkânı sunmaktadır.
Türkiye’de gecekondu kavramı ve gecekondulaşma süreci 1950’lerden itibaren kentlere göç ile birlikte ortaya çıkar. Kentin yeni işgücünü oluşturan insanlar barınma ihtiyacına kentin çevrelerinde kurduğu gecekondularla çözüm bulurlar. Kent merkezlerinin çevrelerinde çalışma alanlarının yakınlarına kurulan bir gecede ortaya çıkan yeni yerleşmeler, yaşanan paradigma değişimleriyle de merkezi yönetim ve politikaların çekişme ve kavga alanına dönüşür. Gecekondu yapımına ve gecekonduluya karşı tutum da bu süreçte  ‘yasadışı’, ‘tehlikeli gruplar’, ‘şiddet yanlısı’, ‘varoş’ gibi söylemler etrafında negatif bir şekilde kurulur.
Gecekondu yapımına karşı yapıştırılan ‘yasadışı’ anlayışından sonra 2000’li yıllarda gecekondu mahalleleri artık kentin doğal karşılanan bir parçası durumuna geçerken diğer taraftan da “görüntüyü bozan”, “yenilenmesi” ve “estetize” edilmesi gereken alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuşkusuz konu sadece fiziksel çevre değildir.
Türkiye’de 2000’li yıllarda başlayan neoliberalleşme süreciyle, kentsel mekan rant baskısı etrafında yeniden şekillendirildi.  Kentsel dönüşüm adı altında başlatılan bu süreç gecekondu mahallelerinin ‘boş mekan’ ya da ‘hastalıklı mekan (çöküntü alanı) olarak tanımlanmasıyla yapıldı.  Planlı bir dönüşüm olarak lanse edilmesine rağmen, kentsel dönüşüm projeleri siyasal iktidarların negatif söylem ve pratikleriyle, içinde yaşayanların aleyhine olacak sonuçlar doğurdu.

GENİŞ ÖLÇEKLİ TALEPLER
2004 yılında Maltepe E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı’nda kentsel dönüşüm alanı ilan edilen Gülsuyu-Gülensu’da, kentsel dönüşüm projesiyle ilk karşılaşma da mahallenin hiç kimse oturmuyormuş gibi bomboş bir mekân olarak gösterilmesiyle yaşandı. Bu ise mahallelinin kentsel dönüşüme karşı tarihinden gelen siyasal bilinç ve alışkanlıkla ve yaşanan diğer mağduriyetlerin de görünmesiyle bir direnç göstermesini sağladı. Mahallede kentsel dönüşüme karşı oluşturulan mahalle temsilcilikleri, sokak temsilcilikleri mücadeleyi örgütlerken aynı zamanda nasıl bir mahalle ve kent istediklerini de dile getirdiler. Mahallede yaşananlar ve talepler, salt kendi mahalleleri özelinde kalmayıp, kente ve ülkeye yönelik daha geniş ölçekli talepleri de içerir.
Kentsel dönüşüm projelerine karşı başlatılan mücadeleyle Gülsuyu-Gülensu’da da, gecekonduların savunulmasından tüm yaşam alanlarının, gündelik hayatlarının, dayanışma örüntülerinin ve hatta kentin tümünün savunulmasına varan bir kentsel siyaset oluşturuldu. Emekçilerin İstanbul’unu yaratabilmek , HES’lere, üçüncü köprüye ya da ormanların yok edilmesine ve mahalleye dair tüm karar alma süreçlerine dahil olmak biçimindeki talep ve eylemleriyle Gülsuyu-Gülensu, kent hakkı mücadelesinde örnek oluşturacak mahallelerden biri olmuştur.
 

MAHALLELİNİN PLANI
Konut hakkı mücadelesinden bugünün kent hakkı mücadelesine yerini bırakan gecekondu hareketleri içinde önemli bir örnek oluşturabilecek Gülsuyu-Gülensu mahallesi radikal talep ve direnişlerle kurulu düzen ve siyasete de karşı bir duruş sergiler. Bugün mahallenin baskısıyla belediye, kendi taleplerinin plana yansımasını istedikleri bir kentsel dönüşüm ofisi açılmaya zorlanmıştır. Bunun yanında ‘mahalleli ne isterse onu yapacağız’ diyen Maltepe Belediyesi Meclisi’nden imar planları da geçmiştir.  Mahallelinin istekleri ve hazırladıkları alternatif plan dahilinde yapılacak dönüşümün Türkiye’ye örnek olacağını belirten mahalleli Belediye Başkanının da böyle bir fırsatı kaçırmaması gerektiğini belirtiyor.  
Mahalleli olarak istenilenler ise ‘olmazsa olmazımız’ denilen 16 maddelik bir planla dile getirilmiştir. Bu plan kabaca planlama sürecine mahallelinin fikrinin yansıması, hiç kimsenin kendi rızasının dışında mahalle dışında yaşamaya zorlanmaması, yapılacak planın mahallenin sosyo-ekonomik durumuna göre yapılması, tapulu ya da tapusuz, kiracı ya da ev sahibi tüm mahallelinin imar sürecinde mağdur edilmemesi ve hak sahibi olabilmeleri şeklinde ortaya konulmuştur. Fakat mahallelinin korkusu tüm bunlara rağmen mahallenin ranta kurban edilmesidir.

ÖNCEKİ HABER

‘Üretimi durdurdum, iş yok!’

SONRAKİ HABER

Çocuk ve gençlik kitapları üzerine

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa