Çocuk ve gençlik kitapları üzerine
Türkiye’de çocuk ve gençlik edebiyatının tarihi çok eski değildir. Bununla birlikte başlangıcından günümüze yayınlanan kitapların birçoğu; düzene uygun kafalar yetiştirmeye yöneliktir.

Gülsüm CENGİZ
Türkiye’de çocuk ve gençlik edebiyatının tarihi çok eski değildir. Bununla birlikte başlangıcından günümüze yayınlanan kitapların birçoğu; düzene uygun kafalar yetiştirmeye yöneliktir. Ülkemizde yayınlanan çocuk kitaplarının en belirgin özelliği, Türk-İslam sentezine uygun içerikler taşımalarıdır. Okul kitaplarında da yer alan Ömer Seyfettin öyküleri, bu akımın başta gelen ürünleridir. Türklüğün yüceltilmesi, din uğruna ölmek ya da öldürmenin kutsandığı bu kitaplar, Cumhuriyet döneminin başından günümüze çocuklara yaygın olarak okutulmaktadır. 1970’li yıllarda farklı bakış açılarıyla kitaplar yazılmasına karşın, bu gelişme 12 Eylül 1980 darbesiyle kesintiye uğramıştır.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra, sağ görüşlü yazarlar tarafından, kendi görüşlerini çocuklara kaba bir müdahaleyle doğrudan aktaran kitaplar yazıldı. Dinsel motiflerin ağır bastığı, hatta doğrudan bu amaçtan yola çıkarak yazılan kitaplar; bu düşüncedeki yayıncılar tarafından yayınlandı. Bu kitaplarda, romanın kurgusu içinde sürekli din propagandası, hatta bazılarında cihat çağrısı yapılmakta.
ŞİDDET, ÖTEKİLEŞTİRME, CİNSİYETÇİLİK
Hasan Nail Canat’ın Yasemen adlı çocuk romanında, imam, mescitteki vaazında şunları söylüyor: “…Allah gerçek bir imanla kendisine inananların yanındadır. Eşya ve hadiselerin kontrolü Allahın elindedir. Eşya ve hadiseyi kâfirin eline ve bilgisine terk etmek ihanettir. Eğer atom bombasının, yanında çocuk oyuncağı gibi kaldığı bir silah yapamıyorsanız, kıldığınız namazlardan korkun./.../ Camilerden içeri girerken, seccadelere ayak basarken kalbiniz titriyor mu? Kâinatın kumandanına, O’nun askeri olarak nasıl rapor vereceğim diye? Güçlü olmak, kâfire karşı başımız dimdik duracak kadar güçlü olmak, adımızı duyanların sıtmaya tutulmuş gibi, korkudan titreyeceği kadar güçlü olmak zorundayız.”
Bu tür kitaplarda ayrımcı düşüncelerin yanı sıra ötekileştirme ve din öğretisine uygun olarak kadın cinsinin aşağılanması da söz konusu. Çocukların çok sevdiği fıkra türünün kullanıldığı Zariflerden Nükteler adlı kitapta, içki ve kadın ilişkisi son derece aşağılayıcı bir biçimde veriliyor. “Ebülhüzeyl adında zarif bir zat anlatmaktadır: Bir gün bir gezinti yerinde, arkadaşlarla şarap içiyorduk. Bedevilerden ihtiyar bir kadın, yanımıza gelip oturdu. Ona da bir kadeh ikram ettik. İçti, yüzüne biraz renk geldi. Bir kadeh daha verdik. Neşelenip güldü. Yanımıza iyice sokuldu. Bizimle şakalaşmaya başladı. Üçüncü kadehi içtikten sonra: – Sizin karılarınız bundan içerler mi? diye sordu. – İçerler, dedik. – Öyleyse, yemin ederim ki, içinizde babasının kim olduğunu bilen adam yoktur, cevabını verdi.”
BİLİMSELLİKTEN UZAKLAŞMA
AKP’nin, iktidar olduğu ilk yıllardan başlayarak, çocukları ve gençleri kendi ideolojisi doğrultusunda koşullandırmak için eğitim, kültür ve sanat alanlarına müdahale ettiği bilinen bir gerçek. Günümüzdeyse ‘dindar ve kindar’ bir nesil yetiştirme konusundaki müdahalelerini artırmıştır. Okul öncesi çocuklar için sübyan mekteplerinden okul öncesi çocuk kitaplarındaki doğa olaylarının bilimsel gerçekler yerine “Allahın rahmetiyle” gerçekleştiğini yazan metinlere kadar bugün hepsi çocuklarımızın üzerinden yürütülen bir “tek tipleştirme” programının sonuçlarıdır. AKP iktidarında uygulamaya konan 100 Temel Eser listesindeki pek çok kitap da, çağdaş yazarların kitapları yasaklanırken kaymakamlıklar, belediyeler ya da Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle okullara dağıtılan kitapların içerikleri de bu amaca hizmet etmektedir.
Geçtiğimiz yıllarda Çiğli Kaymakamlığının çocuklara dağıttığı kitaplardan biri olan Muhteşem Osmanlı Kanuni Sultan Süleyman adlı kitaptan birkaç cümle: “Sonuçta cariyeler köle statüsündedir. Sahipleri padişahtır. Padişah isterse onlarla karı koca hayatı yaşayabilir. Çünkü köle, İslam hukukuna göre maldan sayılır. Mal sahibi malını dilediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Padişahlar, hür ya da köle İslam hukukuna göre aynı anda sadece dört kadına nikâh kıyabilir üzerine cariye de alabilirdi.”
Çiğli Kaymakamlığı’nın ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik “81 İl, 81 Kitap Projesi” kapsamında dağıttığı bu kitaplar; hurafelerle, kadına yönelik ayrımcı ve aşağılayıcı düşüncelerle ve şiddet içeren söylemlerle dolu. İkinci sınıf öğrencilerine dağıtılan “Müslüman Kardeştir” kitabından birkaç cümle: “Beyaz atlara binen melekler, İslam düşmanlarını birer birer öldürdüler. / İnkârcıların kalplerine korku salacağım. Vurun boyunlarına. Doğrayın parmaklarını!”
Bu kitapları okuyarak yetişen çocukların düşünce sistemi ve davranışları nasıl gelişir dersiniz? Ülkemizde son 10 yılda kadına yönelik erkek şiddetinin artmasında, bu tür söylem ve düşüncelerin gelişmekte olan çocuk beyinlerine kazınması amacıyla çocuk kitaplarının kullanılmasının etkisini değerlendirmeyi size bırakıyorum.
OKUMA DAVRANIŞININ ÇOCUK GELİŞİMİNDEKİ YERİ
Peki, neden iktidarlar, egemenler çocuk kitaplarına müdahale etme gereksinimi duyuyor? Çocuk ve gençlik kitaplarının ve okuma davranışının önemi nedir?
Çocuk kitaplarını gelişme dönemine ve yaşlarına göre değerlendirmek gerekiyor. Okul öncesi dönemde renk, şekil, sayı, biçim vb. kavramların tanıtıldığı kitapların yanı sıra kısa öykü kitapları da çocuğun yaşamı tanımasına yardımcı olur. Birinci sınıfta okumayı öğrendikten sonra çocuğun okuma süreci başlar. Bu süreçte okuduğu nitelikli kitaplar, çocuğa kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı kazandırır. Kitapların çocukların ve gençlerin gelişiminde, onların duygu ve düşünce dünyasının oluşmasında önemli bir yeri vardır. Çocuk, bu yapıtlar aracılığıyla, yazınsal tat almanın yanı sıra yaşamı tanır, söz varlığı zenginleşir, sözlü ve yazılı anlatım özelliği gelişir. İyi yazılmış yazınsal yapıtlar aracılığıyla düşünme, sorgulama, yaşama eleştirel bakma özelliği kazanır. Roman, öykü kahramanı aracılığıyla özdeşleşmeyi, ötekiyle empati kurmayı öğrenir. Okul öncesi dönemden başlayarak sistemli olarak bilimsel ölçütlerin ışığında iyi yazılmış metinler ve nitelikli resimlerle hazırlanmış kitaplar; çocuğa, çevresinde olup bitenleri duyularıyla algılayabilme özelliği kazandırır. Çocuk, bakmak ve duymak eylemlerinden öteye geçip görmeyi, dinlemeyi öğrenir. Bu durum onun düşünen, sorgulayan, hayatın değişebilirliğine inanan bir birey olarak yetişmesine yardımcı olur. Bu da çocuğun, gencin yaşamı anlamasına, anlarken kendini tanımasına, özgürleşip birey olmasına ve yaşadığı dünyayı anlamanın da ötesinde, iyiye güzele doğruya yönelik değiştirme çabasına girmesine yol açar.
Evrensel'i Takip Et