Bir kadın neden evlenir?
Aslında her şey, sosyal medyada bir bloga atılan yazıyı paylaşmakla başladı. Yazının başlığı şuydu: Bir kadın neden evlenmez? Kadınların neden evlenmediğini, el alem zaten çok düşünür. Asıl merak konusu şu olmalıydı: Bir kadın neden evlenir?
Esen AKTAŞ
Aslında her şey, sosyal medyada bir bloga atılan yazıyı paylaşmakla başladı. Yazının başlığı şuydu: Bir kadın neden evlenmez? Kadınların neden evlenmediğini, elalem zaten çok düşünür. Asıl merak konusu şu olmalıydı: Bir kadın neden evlenir?
Hadi geçtim bütün o istisnaları: Baksana, beslenir ki bu... aşık oldum... seviyordum... baksana şuna bununla evlenilmez de ne yapılır... ayy yerim ben bunu... hanimiş tontişim hanimiş, aşkitom...
Mahallenin, sülalenin, en çekirdeğinden tutun en babasına ailenin baskısından kurtulmak için evlenir kadın.
Zira 25 yaşına kadar, yeni tanıştığın konu komşu, otobüs-tren yolcusu teyzeler, seni kuşkuyla bi süzer. Sohbet bir “Merhaba”yla, “Nasılsın”la başlar, hemen ardından da “Anangiller nasıl, babangiller nasıl?” sorulur. Burada maksat evli olup olmadığını anlamaktır. Renk vermediysen vazgeçmez, bomba soru gelir: “Evli misin, bekar mısın?” Daha gençsin, henüz kestiremez öyle bi bakışta yaşını ya da o kadar ustalaşmamıştır teyzem... Ama 30’a merdiveni dayadığın an yandın. O sorudaki bekar kısmı gider, direk “Evli misin?” kısmı kalır. Vereceğin cevaba göre tetiktedir teyzem; “Ama olmaz ki evladım!” Yaşını da tahmin eder, “Çııık çıık” larla başlayan homurdanmaları öğüde dönüşür: “Evladım evlen, bir an evvel çoluk çocuğa karış, bak sonra çok geç kalırsın... Her şey gençlikte...”
Bir anda o özgüvenli, iş güç sahibi, herkese meydan okuduğunu sanan, mağrur, iki ayağının üzerinde durduğunu düşünen modern kadın tuzla buz oluverir. Erir, minnacık kalır, depresyona girdi girecek. Acır kendi haline, aynadan kaz ayaklarına bakmalar başlar. “Selülitlerim de mi arttı ay yoksa? Ay ben kaldım yeminlen, kaldım ben o evde. Komşulaar yetişin” diye bağırıverir içinden.
30 yaşını aştın mı, artık kesin evlisindir o teyzeler teyzesinin gözünde, sorulan soru evli misinin ötesinde “Kaç çocuk var?”a döner. Algı odur, 30’unu aştıysan en az birden fazla olmalı. Cevabını almadan “Kaç kız, kaç erkek?” diyeni bile gördüm yeminle. Teyzeler teyzesi senden on bölüm dizi yapar, üstüne de sinema filmiyle taçlandırır, gişe rekoru kırdırtır kafasında. Zaten kesin evlisindir, değilsen kusurlusundur. Sen bilmesen de vardır bi kusurun.
E kadın için de durum şudur: 30 yaşını aştım, menopoza girdim girecem. Hep o dengesiz beslenmeler, hormonlu yiyeceklerden oluyo bunlar. Erken giriyo kadınlar menopoza artık. O menopoza girmeden evvel çocuk doğurmam lazım. Çocuk doğurmam için evlenmem lazım. Evlenmeden anne de olamam. Mazallah 3. sayfa haberi olmakla kalmaz televizyona neyin bile çıkarım. Sonra çocuğu aç bırakan cani bile olurum... (Oldu mu şimdi! Beş bölümlük dizi de sen yazdın mı kafanda) Mümkün değil evlenmeliyim. Artık en ıssızını mu bulursun, en öküzünü mü... Sonuçta giden yıl ömürden olduğu kadar her ay rezervden de gidiyor, e bu rezerv de ordan burdan depolanmayacağına, geri de gelmeyeceğine göre. Her ay yaşadığı depresyon, stres, anne olamama korkusu, geldi mi şimdi sana dünyanın sonu! Al, üç bölüm de burdan bi dizi... Artık öyle öküze, ıssıza bakmamak lazım... Bulduk mu bulduk.
“Yaa düğüne derneğe ne gerek var” diye çıkılan yolda, “Ben istemiyorum ama annemgiller istiyor” diyerekten kurdelesinden bohçasına, sandığından kınasına; kaftan mı giysem, duvak mı olsun, halayıyıdı dansıydı... E bunlar olmuşken şu da bulunsun, e o da olsundan bu da gelsine diyerek sonunda beni Türk kuaförüne emanet edene kadar gider mevzu.
Artık ıssız mı-öküz mü olduğu sonradan daha da net belirginleşince; çocuk da yaptım kariyer de, “Canım çocuk babasız mı büyüsün, bundan daha iyisini mi bulacam. Yaş da gidiyo' kırka... Yalnız mı kalayım, hayat daha mı iyi olacak, gındırlanıp gidiyoruz işte hobbaaa” derken... bi bakmışsın Flaş TV’de halay başısın.