Müge TUZCUOĞLU
Bu sayfada, bu ismin altında, çocuğa dair çok farklı açılardan yazılar okudunuz. Çocuk bakış açısının, uzlaşılmamış ve geliştirilemiyor dahi olsa, toplumda ve sistemde hem çözümleme hem de ilerleme konusunda etkiler yapacağı anlatıldı. Bu sefer toplumun çocuklara olan ihtiyacını anlatmaya çalışacağız. Çağrı değil, sadece bir ihtiyaç.
Yetişkinlerin, zenginlerin, erkeklerin, güçlülerin dünyası içinde yoksulluk, kadınlık ve ezilenlerin olduğu kadar çocukların da, hem de dünyanın yarısını oluşturan çocukların da, sessizliği bulunmakta. Çoğu zaman yetişkin toplumun kuralları altında sessizleşiyor çocuklar. Sonra dini görevler, devlet-millet görevleri ile okul, aile, dini kurum arasında veya yine yetişkinlerin yönlendirdiği kurumlar arasında gidip geliyorlar. Söz dinliyorlar. Yaramazlık yaparken bile kocaman gözlerini açıp onay istiyorlar.
Çocuklarımız… Popüler kültür içinde küçük pembe bir dünya kurduğumuz, kitle kültürü içinde küçük yetişkincikler yarattığımız, ama bütün bunları bizim yaptığımız bir alan… Bu kadarına izin vererek!
Kürt çocukları, bu yüzden çok güçlü bir çıkış yapmışlardı. Söz dinlememişlerdi. Ne ailenin, ne öğretmenin, ne devletin sözünü! Ne yaşattılarsa ve yaşamdan ne istiyorlarsa, söyleyebilecekleri ilk şekilde, sokakta; ifade edebilecekleri ilk şekilde ellerine ne geçerse onu fırlatarak taş atarak gösterdiler. Çocuklarla uzun zaman geçiren araştırmacılardan Haydar Darıca bunu bir mekan savunması olarak yorumluyordu. Sedat Yağcıoğlu ise Kürt çocuklarının yeni bir çocukluk yarattığını… Biz de birçok çalışmada, çocukların, tüm bu sıkışmışlıklar ve savaş-yoksulluk karşısında kendilerine yaşanacak bir alan açma uğraşında olduklarını belirttik.
Bugünün, o günden öngörülebileceği çok açıktı. Çünkü bu talepli çocuklar, devlet tarafından işkencelerden, cezaevlerinden geçirildi, tüm yaşam haklarının gaspı ile karşılandılar. Ve şimdi daha örgütlü, daha paradigmatik, daha yöntemli bir şekilde, yeniden karşımıza çıktılar. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz… Kürt gençleri, Kürt çocukları söz dinlememeye devam ediyor.
Bu meseleyi tartışalım. Ama ben sözü başka yere getireceğim. Geçtiğimiz Salı günü Evrensel’de bir mektup yayınlandı, polis olan babası savaşa gönderilen bir gencin mektubu. Çocukluğundan itibaren polis anne-babaya sahip olmayı anlatan, şimdi üniversitedeyken, barış talebiyle üstelik, babasını nasıl beklediğini resmeden bir çocuk mektubuydu. Bunlara ve daha fazlasına ihtiyacımız yok mu?
BABASINA ‘SAVAŞMA’ DİYECEK ÇOCUKLAR OLMALI
Hacı’yı sürükledikleri videoyu bir milyonuncu kez izlerken, oradaki polislerin hiç mi çocukları yoktu diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Bu erkek işgalinde, kadınlar ve çocuklar neredeler? Kürtlerinkini görüyoruz; ya barikatın arkasında ya yerde vurulmuş yatıyor… (Ne çok kadın ve çocuk ölümü oldu, ne kadar çok) Peki polis aileleri, asker aileleri nerede? Kadınlar ve çocuklar neredeler? Bölgede savaşan görevlilerin eşlerinin de bu politikalardan farklı düşünemiyor mu? (Bizimle aynı olmayabilir, ama onlardan farklı olmalı!)
Hem peki çocuklar? “Gitme” diyen çocuklar… Vardır eminim. Babalarına “savaşma” diyecek çocuklar var olmalı. “Bırakalım, memleketimize gidelim” diyen çocuklar mutlaka vardır.
Bizim şimdi, tam şu anda, böyle bir çocukluğa ihtiyacımız var. “Yapma” sözünü işiten değil, kendisi bizzat söyleyen bir çocukluğa! “Sokağa çıkma” diyebilecek, yıllarca duymasına inat! “İstemiyorum” diyebilecek, “Hayır” diyebilecek ve hatta son avazla bağırabilecek çocuklara ihtiyaç var…
Ve hem de savaşmaya gitmeyecek gençlere! Askerlik ile öldürmeyeceğim diyecek gençlere! Çünkü Hacı’yı sürükleyenlerin çocukları ile, sokaktaki yaralı kadına yardım etmek isteyen sağlıkçının fotoğraftaki küçücük bebesi aynı olmayacaklar. Olamazlar! O sağlıkçının kafasına sıkan adamın çocuğuyla aynı olamaz o bebek! Ama çocuktan katil yaratmayacaktık hani!
Bir çocukluğa ihtiyacımız var bizim! Gezi’de nüvelerini gördüğümüz bir şeylere. Şu anda herkesin birinden bir şeyler beklediği noktada, bir kıvılcımla durdurabilecek dolmuşluğa, hakkını yemeyelim sürekli sokaktaki kadınlara bir çocukluk lazım! Söz dinlemeyecek ve korkmayacak ve hepimize iyi gelecek, yaşama ve kardeşliğe ve barışa yeniden inandıracak bir çocukluk!
Çocukları maruz bıraktığımız sessizlikteki dünyanın hali malum! Şu andaki sessizlik de şaşırtıcı! İzletmiyorlar artık televizyonlarda ama asker ailelerinin tepkilerini görüyoruz. Sessizlik en sessiz bıraktıklarımızla bozulmalı… O çocuğun akşam yiyeceği ekmekten önce, “savaşta ne yaptın” sorusuna karşı ömür boyu hissetmeyeceği sızıları düşünmek lazım değil mi? Çocuk aç kalabilir. Savaşın ortasında da kalabilir. Ama çocuk öldüren bir babaya sahip olarak kalamaz! Çocukların çocukluklarıyla bozulmalı bu sessizlik o yüzden! “Gitme” diyebilecek çocuklar ile… Gitmeyecek gençlik ile… Peşini bırakmayacak çocukluk ile…
ASIL ADALET
İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
öpücüklerden insan yapmalarıdır.
İnsanlarda tek zorlu kanun,
savaşlara, yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme karşı yaşamalarıdır.
İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları,
düşmanı kardeş yapmalarıdır.
Hep var olan kanunlardır bunlar,
bir çocukcağzın tâ yüreğinden başlar,
yayılır, genişler, uzar gider
ta akla kadar.
Paul Eluard
Evrensel'i Takip Et